Sanki dört nala geçiyor günler, mevsimler.
Bir savaşçının altında nefes nefese koşan kısrak gibi…
Gözünü açıyorsun, bahar gelmiş; kapıyorsun yaz bitmiş…
Sonbahar bile son günlerini yaşıyor artık,
Pastırma yazı bitti bitecek…
Uzunca bir uykuya hazırlanıyor doğanın kucağında; nebatat, hayvanat ve bilumum haşerat…
Yani kışa giriyoruz usul usul…
Kış da bize…


Kayak mevsimi yaklaşıyor.
Yok yok!
O bildiğin kayak değil…
Vergilerin yükselmesi yetmedi, doldurmadı canavarın diş kovuğunu…
Elektrik, doğalgaz masrafları fena el yakacak.
Otomatiğe bağlı olan akaryakıtı artık saymıyorum,
Çünkü "o kendiliğinden oluyor bizimle ilgisi yok" dediydi Bakan Bey.
Yalan söyleyecek değil ya…


Malum medya yine kapı ve pencere aralıklarını süngerle kapatma tavsiyesi verecek.
Bir de çift cam taktırmayı; büyük yakıt tasarrufu önerisi olarak…
Kaçıncı kez yapıştırdıysanız artık,
Kat kat olmuş;pencere kapanmıyor süngerden…
Her devrin hacıyatmazı olan fırdöndü kalem erbabı, "bilmedüğünüz şeyle vaaa" edebiyatı yapacak bolca…
Ve hiçbir zaman bilemeyeceğiz o şeyleri…
Bilmeden yaşayacağız…
Bilmeden öleceğiz…

Ve istikrar(!) sürecek…



Ülkenin bekası için bütün bunlar…
Beka…
Sihirli kelime…
Başörtüsü gibi, imam hatip gibi…
Ben gargara yapıp çıkartacağım ama Sen yine yutacaksın,
Çünkü öyle programlandın…
Hırsıza şükür, yolsuza şükür, yalana şükür…
Ahmak değiller ya;
Bu kadar şükürden sonra olsun tabi senin de elinde, birkaç torba makarna-kömür…


Gülersin…
Rahatsın tabi, senin elinde havadan makarna ile kömürler,
Benim balkonumda yine buza meydan okuyan Buhur-u Meryemler...


Yine kışa giriyoruz usul usul…
Kış da bize…
Olsun…

Elbet bu kışı da geçiririm bir şekilde; yediğim ayazı not ederek defterime.
Be'Leşçi olarak yaşamaya alışan türlerden çok farkım var…
Ve balkonumda buza meydan okuyan boy boy çiçeklerim:
Siklamen diyorum…

Siklamen...


Ya da yerli adıyla Buhur-u Meryem…
Anlarsın...

Yahya Hoçur
14 Kasım 2017