Basit sıradan bir Nasreddin Hoca fıkrası. Parayı veren düdüğü çalar hesabı.
Bir yol tutturduk gidiyoruz bakalım. Hak hukuk adalet diye. Bizim cenah bu işi öğreniyor artık. Çıraklık kalfalık bitti şimdi ihalede ustalık dönemi. 

Fıkra işte. Tipik bir Hoca fıkrası. Sakın herhangi bir ileti falan aramayın. Sadece fıkra. Hani bal tutan parmağını yalar hesabı. Sırtınızda kürkünüz yoksa ne işe yararsınız be?

Hem kürkünüz yok hem makamınız. Oturun bir köşede başlayın slogan atmaya.
Arada salon basmanın zevkine varın. Sağa sola hava atın bir de kurt yapın yeter.
Aman dikkat edin ihale işine bulaşmayın.
Hem ne var bunda bu kadar büyütecek. Pastanın bir diliminden de onlar yesin.
Büyütmeyin o kadar. Devede kulak misali bu ihale...
Eh artık niçin evetti anladınız umarım? Devletin Türklüğün bekası için değil mi? Neyse ye kürküm ye. Bu devran sizin. Ülkücüler büyüyor bakın. Artık devlet ihalesi alıyor. Kolay iş değil yani. 
Şimdi bu ihaleyi konu etme zamanı mı?
Türkmen katliamı kapıda. Doğu Türkistan'da hürriyet kavgası verenler terörist ilan edildi. Yeni devlet kuruldu. Cumhuriyet değerleri paspas edildi. 
Biz tutuyormuşuz bir ihale. Bu kadar karambolden bir gol sesi gelmeliydi değil mi?
Işte o ses ye kürküm ye olarak duyuldu.
Şu kamu-sen üyeleri de kürklerini giyip mülakata gitseler olmaz mıydı? Sahi bu ihale ile mülakat sistemi de düzelir mi dersiniz?
Neyse konumuz sadece fıkra.
Basit sıradan bir Nasreddin Hoca fıkrası. Parayı veren düdüğü çalar hesabı.
Bir yol tutturduk gidiyoruz bakalım. Hak hukuk adalet diye. Bizim cenah bu işi öğreniyor artık. Çıraklık kalfalık bitti şimdi ihalede ustalık dönemi.
Helal olsun bu ihale. Samanyolu Bugün tv kapatılırken polisle karşı karşıya gelmenin ödülü demek.
Hoca bir fıkra söylemiş biz de nerelere gittik. Aman Hoca'm yaman Hoca'm sen neymiş be Hoca'm.
Akşehir'in beyleri Hoca'yı yemeğe davet etmişler. Hoca nereden bilsin; davete, günlük kıyafetiyle katılmış. Katılmış ama ne hoş geldin, ne sefa getirdin diyen var. Herkes, allı pullu kıyafetlilere el pençe duruyormuş. Hoca, bir koşu evine giderek, sandıktaki işlemeli kürkünü giyip yemeğe geri dönmüş. Az evvel hoş geldin bile demeyenler, önünde yerlere kadar eğilmişler. Hoca'yı, yere göğe sığdıramayıp başköşeye oturtmuşlar. Kuzunun en hasını önüne koymuşlar. Herkes Hoca'nın yemeğe başlamasını bekliyormuş. Hoca, bir taraftan kürkünün kolunu sofrada sallamaya, bir taraftan da "Ye kürküm ye, ye kürküm ye!" demeye başlamış.
– İlahi Hoca, demişler, kürkün yemek yediğini kim görmüş?
Hoca taşı gediğine koymakta gecikmemiş:
– Kürksüz adamdan sayılmadık… İtibarı o gördü, yemeği de o yesin.