Nasıl Bilsinler?..


Eleniyoruz,
her elendiğimizde ise daha azalıyoruz. 

Ama azalmakla beraber daha da saflaşıyoruz!...
Çünkü gidenler ya lüzumsuz,
ya zararlı katıklar... 

Azalıyoruz ama farkımız daha da öne çıkıyor. 

Katıklar azaldıkça birbirimizi daha iyi görebilir, daha iyi bulabilir hale geliyoruz.

Eleniyoruz,
çünkü çıkarına göre esen her rüzgarda savrulup günün şartlarına göre yön değiştirmekten utanmayanlar hala var aramızda.
Oysa biz, en son geriye kalacak olanlar,
marifetin rüzgarla uçacak kadar hafiflikte değil, rüzgara yön vercek kadar ağırlıkta olduğunu bilenlerdeniz.

O savrulmaya gönüllü olanların bile hiç değilse doğru yöne uçmalarını sağlayabilmek için...

Belki birilerine göre çağdışıyız,
belki başkalarına göre yeterli kadar değişken değiliz.

Ama kendini rüzgarın keyfiyetine bırakan böcekler,
kafkavari bir dönüşümün ilerleme olmadığını nasıl bilebilirler?

Rüzgarın götürdüğü yere göre metamorfoz geçirerek varolmaya devam etmeyi hayat tarzı haline getirebilenler,
yaşamakla varolmanın arasında ki farkı nasıl bilsinler?..

Eleniyoruz,
elenmeye devam edeceğiz....

Ta ki birbirimizi şahsen tanımadan,
yüzyüze görüşmememize rağmen,
fikirde bir olanlar,
aynı ülküyü paylaşan,
aynı Kızıl Elma'ya uzananlar,
yani BİZ geri kalana kadar...

Ve belki başaramayacağız,
belki Kızıl Elma'nın tadına varmadan yok olacağız,
tükeneceğiz....

Ve onlar,
eğilmeden kırılmanın,
ruhunu köleleştirmeden ölmenin verdiği gururu asla anlayamayacak olanlar,
varlıklarının sefilliğinden bihaber hayatta kaldıkları ile böbürlenecekler.

Mehmet Alp
23 Ocak 2016