Arkadaşlar bir dakika!

Bitip tükenmek bilmeyen kadın cinayetleri, servis araçlarında unutulan çocuklar, Suriyeli istilası, yüksek işsizlik sıkıntısı, döviz artışı, devamlı değişen lise ve üniversite giriş sistemleri, niteliksiz adamların söz sahibi olup niteliklilerin it muamelesi gördüğü yurdum gerçeği, kaplumbağanın sırt ağrısı, kırkayağın romatizması, sümüklüböceğin nezlesi, Neşe'nin kepek sorunu, cam filmi bilmecesi, benzin fiyatı, ÖTV, KDV, MTV, yok deve vs. diyerek her şeyden şikâyet etmeyelim.

Tamam, iğneden ipliğe her şeye zam geldi, hayat çok daha pahalı oldu, yaklaşan kışla beraber doğalgaz ve ısınma giderleri de cüzdanları yakacak.  Yeryüzünde resmen vebalı ülke muamelesi görüyoruz. Kimse bizi adam yerine koymuyor, hatta ülke yerine bile koymamaya başladılar, dünya liderliğimize Chaplin'in şu fotoğraftaki şekline bürünerek gülüyorlar ama bardağın dolu tarafından bakmak lazım...

İyi şeyler de oluyor yalnız ve güzel ülkemizde.

Meselâ gerçek anlamda yerli ve millî gıdamız olan ekmeğin fiyatı artmadı. Sadece sağlık açısından zararlarını azaltmak ve israfı önlemek için gramajı düşürüldü o kadar...

Meyve suyu, doğal mineralli maden suları ve gazlı içeceklere de inanın ki sadece sağlımızı korumak amacıyla yüzde on ÖTV zammı yapıldı.

İnsanımız diyabet olmasın diye bilmem kaçıncı kez kongre bile düzenlenecek. Bir taraftan Avrupalı şirketlere nişasta izni verip yediğimiz içtiğimiz her şeyi zehirletip milleti şeker hastası yapıp diğer taraftan diyabet kongresi ne ayak demeyin. Ne idüğü belirsiz yabancı şekere pazar açmak için yerli ve millî şeker pancarına yapılanlara hiç girmeyin.

Demeyin işte çünkü CHP bunun altından kalkamaz...

Bakın öyle güçlü ve dimdik bir ülkeyiz ki, herkesin önünde titrediği, sözünün üstüne söz söyleyemediği Amerika'ya posta koyup nota bile verdik, hem de iki tane. Gerçi Reza'let bir konuda nota verdik ama olsun...

Verdik ya ona bakın...

Olağan hale gelen ABD başkanı karşısında bacak bacak üstüne atarak çektiğimiz fotoları saymıyorum bile…

2011 yılında seçim afişlerinde yapıp göklerde uçurmaya başladığımız yerli ve mili uçağımız, cam fabrikası müdürü tarafından tüfekle vurulmadan yere inmek için üçüncü havaalanı inşaatının bitmesini beklerken hayırlısı ile yerli ve milli arabamızın yapımına da başladık.

Tanklar, helikopterler, binlerce km menzili olan son ve yerli teknoloji ürünü silahlar...

Biri bitmeden diğeri başlıyor maşallah maşallah...

Hepsi yerli ve millî...

Bu arada ülkemizin en kaliteli petrolünü bulduk. Ne demek anlamadım ama gravitesi 43,5 ile ülkemizdeki en kaliteli olanmış. Yani ekmek ban ye, o kadar güzel bir şey diyorlar...

İnanmıyorsanız Sabah Gazetesi'nde okuyun veya A Haber'de izleyip kendi gözünüzle görün…

Gerçi Turgut Özal'dan beri her seçim yaklaştığında buluyorlar. ANAP'lı yıllardan bugüne bulunan petrol yataklarını ve açılan kuyuları toplasak dünyanın en büyük petrol ihracatçısı ve zengini olacaktık. Haremlerde Avrupalı uşaklarımız yüzümüze yelpaze sallayacak,  birbirinden güzel batılı cariyelerimiz önümüzde üryan raks edip ağzımıza üzüm tanesi verecekti ama dış mihraklar var ya ben onların ta...

İnşallah bu sefer yerli ve milli arabamızın deposuna kendi petrolümüzden üreteceğimiz yakıtları hem de sudan ucuz fiyata dolduracağız. Döke saça kullanacağız, fazlasını oturma organımıza süreceğiz...

Fistanın altına don giymeyeceğiz, biz de büyüyeceğiz...

Muhteşem İstanbul silüetini "çekip atan" Zeytinburnulu 16/9'dan sonra benzerlerini Eyüp Sultan'a da yapacaklar, şimdi de milletin burasına (yani manevi merkezlerinden birisi) gökdelenleri koyacak yerli ve milli müteahhitlerimiz...

Bina diktikçe zenginleşiyoruz, modernleşiyoruz arkadaşlar...

Bakın dünya liderimiz, TEOG meog derken ahalinin cam filmi sorununu çözmek için bile bizzat kendisi ilgileniyor o kadar işinin arasında...

Bütün Avrupa bizi cam filmi konusunda bile kıskanıyor…

Her şey bir yana AKP tepeden tırnağa Atatürkçü oldu. Bir ay önceden başladılar hazırlığa; afişler, otobüsler...

9 Kasım akşamı "Efendiler yarın Anıtkabir'e gideceğiz" tadında paylaşımlar bile yapıp 10 Kasım sabahı hiç birisi grip nezle olmadan ilk defa turp gibi gelip inci gibi dizildiler Atatürk'ün karşısına.

Dine Antarktika kadar soğuk ve uzak duran ve"lâiklik" kalesinin son bekçisi olan CHP, Sırbistan'dan ithal edilen etlerin İslami usulde olup olmadığı sorgulayıp "helâl" sertifikası soruyor.

Allahhhhh!

Daha ne olsun!

Ulan bir zamanlar Teyyo pehlivan vardı, Erzurumluydu ve çayı kıtlama içerdi. Nedense tam burada aklıma geldi, Allah gani gani rahmet eylesin...

Tam ciddi olayım, boş yazılarla bu milletin zamanını almayayım, bilimsel şeyler yazayım diyorum beni bir gülme alıyor…

Unutmadan söyleyeyim:

Kış kışlığını NATO puştluğunu her zaman yapacaktır. Önemli olan bizim böyle meseleler karşısında yekvücut olup puşta gerekli cevabı hep bir ağızdan ve gür bir ses tonuyla verebilmemizdir.

İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral Akşener'in deyimiyle Erdoğan'ı dışarıda dövdürmeyiz. Ne Erdoğan'ı ne de bir başkasını. Fikrimiz, zikrimiz, yoğurt yiyiş tarzımız farklı olabilir o ayrı konu...

Hatta gerekirse ağzını burnunu kendi elimizle yerli ve millî usulde kendimiz kırarız ama Perinçek'i bile el âleme dövdürtmeyiz...



Yahya Hoçur
18.11.2017