Yaratıcı düşünme, yeni şeylerin (kavramlar, nesneler vs..) ortaya çıkmasını sağlayan düşünsel bir süreci ifade eder. Bilim ilerlemesini yaratıcı düşünceye borçludur. Bunu, önce hayal kurma, sonra da o hayalin peşinden koşma, gerçekleştirmek için çabalama süreci diye açıklayabiliriz sanırım. 

Yaratmak sözcüğü, kimileri için dokunulmaz tabuların kapsadığı alanı içeriyor.
Siz yaratıcı düşünceden bahsederken, "Haşa yaratmak Allah'a mahsustur" diyen bir "ilkel insan modeli" için yapabileceğiniz çok fazla bir şey yoktur. 

Bu tip insanlar sorgulamayı, yaratıcıya karşı işlenmiş en büyük günah sayarlar. Cemaat ve tarikatlar genellikle bu tip insan modelinin yaşadığı coğrafyalarda daha sıkı kök salmış ve kökleri daha derinlere ulaşmıştır. 

Aslıda sorunun "eğitimsizlik" olmadığını, "şeyhinin dünyayı kendi küçük köyünden idare ettiğine inanan" üniversite mezunu bireyleri ve akademisyenleri görünce biraz geç de olsa anladım. 

Bence sorunun çözümü eğitim ve öğretimin insana ne vereceğinde gizli.
İnsanlara doğru soruyu sormayı değil de, cevapları ezberlemeyi esas alan bir eğitim sistemiyle gidilebilecek yol, varılabilecek hedef yoktur. 

Bu eğitim sistemiyle herkes, armudun pişip ağzına düşmesini bekler. Tabi oralarda gezinen ve açlıktan gözü dünmüş bir ayı yoksa. Ayı bu!.. Maazallah hem armudu, hem de armudun düşmesini bekleyeni midesine indirebilir.


Saygılar