O zaman sen yoktun Veronica. Gece eğer sokakta oynamaya izin alabilmişsem sadece ay ışığı aydınlatırdı önümü. Ama şimdi en koyu, katran karası vakitlerde bile gözümün önünden hiç gitmeyen gözlerin, bir fener gibi ışıtıyordu ufku…

Bir gece vakti, Veronica…

Bilirsin geceyi ne kadar sevdiğimi. Gece boş boş dolaşıyorum, artık Tanrı'dan başka beni görenin kalmadığı sokaklarda…

Akasya ve iğde kokuları içimi okşuyor. Bahçe duvarının bu tarafına sarkan bir dala uzanıp bir elma koparıyorum. Umarım bahçe sahibi hakkını helal eder.

Çocukluktan kalma bir alışkanlıkla elmayı pantolonuma silip, büyükçe bir lokma ısırıyorum. Yavaş yavaş çiğnerken elmayı,çocukluğuma dönüyorum.Gerçi öyle çok bahçe düşmanı bir çocuk değildim, ağaçtan düşüp kolumu kırmışlığımda yoktu ama ben de ağaçlardan erik, elma, kayısı aşırmıştım.

O zaman sen yoktun Veronica. Gece eğer sokakta oynamaya izin alabilmişsem sadece ay ışığı aydınlatırdı önümü. Ama şimdi en koyu, katran karası vakitlerde bile gözümün önünden hiç gitmeyen gözlerin, bir fener gibi ışıtıyordu ufku…

O zamandan belliydi, nasıl bir sigara tiryakisi olacağım. Yerlerden izmarit toplar veyahut kağıt parçalarını sigara gibi yuvarlar, sigara içen adam taklidi yapardım. Bunu düşününce canım yine sigara istiyor. Elmadan bir ısırık daha alıp atıyorum. Bir sigara çıkarıyorum, önce elimde oynayıp yumuşatıyorum sigarayı, tütün ucundan dışına doğru hafif taşıyor, sonra sigarayı yakıp derince bir nefes çekiyorum. Yavaş yavaş üflüyorum sonra, ağzımdan çıkan duman hava durgun olduğu için sis bulutu gibi gözümün önüne kümeleniyor, duman dağılsın diye havaya derin bir nefes üflüyorum.

Çocukken de aşık olmuştum Veronica. Evet daha çarpım tablosunu ezberlememiş bir çocukken, aşık olmuştum. Önce komşu kızına, sonra sınıf arkadaşım başkabir kıza. Silgimi de istememişti ama neden aşık oldum bilmiyorum. Sonra arkası hiç kesilmedi. Hep aşık oldum. İlkokul, ortaokul, lise, üniversite... Hepsi de karşılıksız aşktı. Her ne kadar kimseye belli etmesem de sigaranın bitmesi, çayın soğuması bile sevilmemek kadar koymamıştı bana bu hayatta.

Hayır hayır öylesi değil. Elbette ailem, arkadaşlarım ve daha pek çok kişi severdi beni ama bir kadın tarafından, bir erkek olarak sevilmemek…

Sanırım delirmemde en büyük pay sahibi kadınlardır, beni sevmeyen kadınlar. Sevilmemeye o kadar alıştım ki sana bile şüpheyle yaklaşıyorum Veronica… "Acaba" diyorum, o da mı beni sevmiyor. Oysa senin ne suçun var Veronica; geçmişin suç ve günahlarından neden sana pay çıkarmaya çalışıyorum…

Ben böyle düşüncelere dalmışken sigaranınbitip, izmaritin parmak uçlarımı yakmasıyla irkiliyorum. Sigara dumanıyla dolan ciğerlerimi boşaltmak için akasya ve iğde kokan ılık havayı derin derin soluyorum.

Evet sevgili Veronica. Sen beni en azından seviyorsun. Dediğim gibi, kuşkulanıyorum bazen sevdiğinden ama kolay değil; benim gibi birinin sevildiğine ikna olması. Anla beni lütfen. Gerçi bu da yersiz bir uyarı. Çünkü senin zaten en çok beni anlayan yönüne hayranım ben. Kafamda kurduğum şeyleri bile bir bakışta farkedip açığa çıkarıyorsun. "Bak Albert…" diye başlayıp beni hayallerimi gerçeğe dönüştürmek için teşvik etmeni, onları küçümsememeni, beni hayalci bir budala olarak görmemeni seviyorum…

Sonra güzelliğindeki doğallığı seviyorum. Sadeliği,bakışlarındaki o neşeyi ve özgüveni… Bazen sana haksızlık ettiğimi düşünüyorum. Sanki senin benimle birlikte olman; bir nimetin israf edilmesi gibi geliyor bana…