Gelişmelerin farkında olmadığımız her saniye karanlık körlüğümüzden beslenecektir...

* * *

Nabız yoklamayla, inişli çıkışlı davranışlarla, satılık kalemlere yuvarlak laf söyletmelerle, her alanda yaşattıkları oportünist çakallıklarıyla gündeme sürdükleri MUSTAFA KEMAL ATATÜRK düşmanlığını artık meydanlarda yüksek perdeden haykır(t)maya başladılar.

Muhtemelen çoğunuzun bildiği Mark Twain'e ait bir söz var; "Bir aptalla asla tartışma. Seni önce kendi seviyesine çeker, sonra da tecrübesiyle yener."

Son zamanlarda bu sözü dinlememenin örneklerini sıkça gözlemliyoruz, saçmalamanın ötesinde açıklamalar, vatanseverleri öfkelendirerek mecburi tartışmaların içerisine çekiyor.

Malumunuz mevcut Cumhurbaşkanı, temsiliyetinde bulunduğu makam ile ATATÜRK'ün de bir dönem sürdürdüğü görevi sürdürmektedir.

Ancak sırf bu sebeple kendisi ile Atatürk'ü kıyaslayan güruh insan zekasına da edindiğimiz tüm aydınlanmacı gerçeklere de ters düşecek en büyük saçmalığın içerisindedirler.

Şunu özellikle belirtmek isterim, okurlarım ve çevrem mevcut hükümetin ne kadar koyu bir muhalifi olduğumu bilirler. 

Ancak yukarıda yazdıklarımın muhaliflikle bir ilgisi yok, sadece somut gerçeklerden yola çıkarak yapılacak bir açıklamanın giriş cümleleri...

Bilindik konuları sık sık tekrarlamak size iyi mi kötü mü geliyor bilmem ama;

Mustafa Kemal tarihin önemli bir döneminde büyük işler başarmış, gençliğinin en yaşanılası günlerini Osmanlı subayı olarak savaşlar içerisinde geçirmiş, son döneminde içeride ve dışarıda yaşanan yanlış kararlar, enternasyonal tehditler, savaşlar, atalet, liyakatsizlik ve bedbahtlaşmış sistemin sonucu yıkılmakta olan imparatorluğu yapılabilecek en doğru ve çağ ötesi bir kararla geleceğe emin adımlarla yürüyen laik, demokratik insan merkezli bir Cumhuriyet haline getirerek insanın ufuklarını zorlayacak bir başarıyı sağlamıştır.

Tarihsel düzlemde gerek kolağası Mustafa Kemal olmuş, gerekse Başkomutanlık mertebesine layık görülmüştür.

Kanın, terin, barutun ve yokluğun toprağından yoğrulmuştur.

Hamasi sözlerle değil gerçekten kan, ter ve barutun içinde senelerini geçirmiştir.

Savaş sonrası Cumhuriyet döneminde Geometri'ye varana dek kitaplar yazmış, birçok alanda çalışmalarda bulunmuştur.

Dans ve musiki başta olmak üzere sanatı sadece bireysel tutkularından dolayı irdelememiş yeni sistemde çağın ötesinde bir millet yaratmak için bu alanlarda mümkün olan her zeminde anlatı ve sosyal pratiğini insanlarla buluşturmuştur.

Kimisinin ağzına sakız ettiği meşhur sofralarında biraz dinlenerek şevk bulsa bile, dürtüleri onun pratik ve çalışkan yanlarını hep zorlamış, sofralarından dinlenme araları olarak istifade etmekten daha fazla o kıymetleri anları entelektüel bir çalışma zemini haline getirmiştir.

Uluslararası alanda hala kurduğu sistemin, getirilerinin, çalışma prensiplerinin konuşulduğu ve tartışıldığı bir dehadan bahsediyoruz.

Görüşünüz, dünyaya bakış açınız vesaire vesaire farklı olabilir.

Ancak bahsettiğiniz kişi hepimiz gibi birer fani olmasının yanı sıra bir düşünce sistemidir, bir fikir önderidir, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusudur.

O sebeple karşılaştırma yaparken derin bir nefes alıp bir süre düşünmeniz sağlıklı bir fikir yürütmenize yardımcı olacaktır.

Bu tavsiyem düşüncesizce ve kişilerin etkisi altında kalarak yanlış karşılaştırma yapmak durumunda kalan, içi kirli olmayan ancak yönlendirilen vatandaşlarımıza.

Bunu bilinçli ve bir plan halinde uygulamaya koyanlar içinse cümle kurarak bir yere varılamayacağı kanaatindeyim. 

 Yazımı sonlandırırken Atatürk'ü bu ülkenin daimi Önder ismi olarak gören farklı farklı tüm fikriyatlardaki değerli vatanseverlere de küçük bir not bırakmak isterim.

Önder Mustafa Kemal okyanus misali geniş fikirlere sahiptir ve eğer biz fikirlerini doğru olarak algılarsak her yeni dönemde kendini her çağın değişkenleriyle aktarmamız onun fikirlerinin büyüklüğü karşısında saygı duruşu niteliğinde bir borcumuzdur.

Onun fikrinin temellerinden asla şaşmadan, onun da belirttiği gibi her dönem çağa ayak uydurarak fikirlerini doğru bir şekilde ülkemiz geneline aktarmak, tekrar bir toparlanma hareketine girmek zaruridir.

Durağan bir gölün değil, engin bir okyanusun mirasçıları olarak bu yeniden etkileşim düşüncesiyle hareket etmek ülkemizin gelecek günlerine katkıda bulunmakla neticelenecektir. 

Saygılarımla

Emrah Birgül

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.