...sizin 'yol arkadaşlarınız'ın 'askerler Fatih Camisini bombalayacak' iddiası bas bayağı iftiraydı. Peki bu iftirayı atanlar değil miydi Gazi Meclis'i bombalayan?...

Yemin etmeyi sevmem aslına, ama bu konuda kendimden çok eminim, vallahi ben kanmadım.

Ne size,
ne sizi 'kandıranlara'(!),
ne de sizinle beraber olanlara…

Oysa çok gençtim. 20 sene önce henüz 24 yaşındaydım. Rahşan Ecevit'in kustuğu zehri yutmanın 'devletçilik', 'milliyetçilik' veya 'feraset' olduğuna inanmadım mesela.
Veya devletimizin, milletimizin birlik ve beraberliğine kasteden İkiz Yasalar'ın imzalanmasının benim anladığım, bana öğretilen hedeflediğimiz bir bağımsız milli devletin yararına olacağına da inanmadım.

12 Eylül sonrası peş peşe uygulanan yanlış ekonomik yöntemlerin patlak verdiği o meşhur kriz sonrası, sıkıntılı uygulamaların cefasını hükümet ortağı olarak çektikten sonra kimseye danışmadan, haber vermeden hükümeti devirip, tekrar büyümeye dönmüş bir ekonominin nimetlerini daha düne kadar demokrasiyi amaç değil araç olarak görenlere teslim etmenin ve sonra da yıllar muhalefetmiş numaraları yapmanın önce ülkeme, sonra partime faydalı olacağına kanmadığım gibi

Aynı Erciyes Kurultayı'nı iptal etmenin Başbuğ'umun mirası olduğuna inanmadığım gibi,
aynı "kırılan kolun yen içinde kalması"nın gerektiğine, "kan kusup, kızılcık şerbeti içtim" demenin bir işe yarayacağına,
veya ben ne bileyim, daha nice ata sözleri ve deyimlerin ırzına geçerek meşrulaştırmak istenen bir çok başka saçmalığa, ihanete, bilmediğimiz şeylerin olduğuna, vesaire vesaire inanmadığım gibi…

Size de inanmadım,
sizden öncekilerin IMF ile yaptığı anlaşmanın sonucu olan ekonomik refahın sizin eseriniz olduğuna mesela...
Veya 29 Ekim 2004'de Roma'da, açık çek imzalar gibi papa heykeli altında henüz yazılmamış bir AB anayasasını imzalayarak Türk milletinin geleceğini peşkeş çekmenizin milletimin lehine olacağına inanmamıştım.
Eline Türk askerinin, Türk bebeğinin kanı olan katillerle pazarlık yapılarak, bebek katilinin kustuğu zehri Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Dolmabahçe'de okuyarak, vatan hainlerini davulla zurnayla karşılayarak, askerimin, polisimin elini kolunu bağlayarak, devlet televizyonunda bölücük propagandası yapılarak barış olabileceğine,
devlet kurumlarından TC ibaresinin kaldırılmasının gerekliliğine, açılmanın, saçılmanın Türk Devletinin, Türk Milleti'nin geleceği için gerekli ve iyi olduğuna inanmadım, kanmadım....

Komşu ülkemizin iç düzeninin bozulmasının Türk'e, Müslüman'a, demokrasiye, insanlığa yarar sağlayacağına inanmadım,
'kahraman amerikan askerlerinin'(!) sağlığı için duacı olmamız gerektiğine inanmadım.
Ne Filistin'de ölen çocuklar için Çağlayan meydanlarında attığınız nutuklara kandım,
ne Mavi Marmara ile yelken açmanıza, ne de Mavi Marmara'da ölen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını koruyamamanıza....

Yol arkadaşlarınızın askerime, subayıma, orduma attığı iftiralara inanmadım,
onların yakaladıkları PKK'lıların askerlerime karşı ifadelerine inanmadım,
devletin sırlarına ulaşmak için kozmik odaya girmenizi gerektiren sebeplerine inanmadım,
yol arkadaşlarınıza da inanmadım,
yürüdüğünüz, her beraber ıslandığınız yola da inanmadım,
sizi ıslatan yağmura da kanmadım.

Kızmanın, celallenmenin bir faydası yok.
Bir de kendinizi benim yerime koyun;
örneğin, sizin 'yol arkadaşlarınız' ın 'askerler Fatih Camisini bombalayacak' iddiası bas bayağı iftiraydı. Peki bu iftirayı atanlar değil miydi Gazi Meclis'i bombalayan?
"Siz olsanız inanır mıydınız?" dememi gerektirecek kadar abes bir durum, ama baksanıza... Kendi lafınıza göre inanmışsınız.

Hazır o talihsiz geceden konu açılmışken;
ne sizin için dantelli kefenini giymiş bekleyenlere,
ne demokrasi ve hukukun ne olduğunu bildiklerine inandım,
ne de tuttukları demokrasi nöbetine kandım.

Sırf bunlarla değil ki…
O kadar çok şey var inanmadığım.

Mesela ben madenciliğin kaderinde ölüm olduğuna inanmıyorum,
Atatürk düşmanı birinin Türk Milleti'nin Meclisine başkanlık yapabileceğine inanmıyorum,...
Ürettiğiniz uçaklara inanmıyorum, 
O 'Eyyyy...' diye ayar verdiklerinizin bize gıpta ile baktığına inanmıyorum,
Ha bir de unutmadan söyleyeyim;
O milli bayramlarda yakalandığınız hastalıklara da inanmıyorum…

Yalancının ustalığı karşısındakinin kandırılmaya ne kadar gönüllü olduğu ile ölçülür…

Kim ne inanırsa inansın, ben 'kandırıldığınıza' inanmıyorum.
Ben vebalinizin basit bir 'kandırıldım' ile hallolabileceğine inanmıyorum,
ben size inanmıyorum,
ben size kanmıyorum… 

M. Alp