MHP yönetiminin kendi elleriyle körelttiği Ülkücü gençlik kadar vahim olan bir diğer sorun ise milletin temel dertlerine yönelik çözüm önerileri getirmekten uzak olmasıdır. Adeta millete rağmen milliyetçilik yapmaya çalışır.

94 yıllık Cumhuriyet tarihimizde 50 yıla yakın bir süredir var olan Milliyetçi Hareket Partisi bugüne kadar 65 hükumet kurulmasına rağmen bir kez olsun başbakan çıkaramamıştır. Deyimi yerinde ise içine doğduğum bu parti kültürünün - ülkücülüğün - iktidar olamama sorunsalı beni fazlasıyla düşündürmüştür. Acaba bizde ne yok ki iktidar olamıyoruz? İdeolojimiz iktidar olmamız önünde bir engel mi? Diye başlayan ve daha uzatabileceğimiz sorular silsilesini çocukluğumdan beri düşünürüm.

Dahası 90'lı yılların başında doğan ben; hareketin ölüm kalım mücadelesi verdiği zamanları; Erol Güngör, Hüseyin Nihal Atsız, Seyyit Ahmet Arvasi gibi aydınların diri tuttuğu fikir dünyasını görememiş olmayı ve neden bugün o aydınlar seviyesinde fikir üretemeyişimizi ya da üretilen fikirlerin genel merkezin yüksek duvarlarını aşamayışını kendime hep dert edinmişimdir.

Bu işte bir terslik Var

Türk siyasetinde bir köylünün, bir işçinin, bir hocanın, bir liberal bürokratın Türk milletine derdini anlatıp iktidara geldiği görülmüştür de, neden bir Türk milliyetçisinin iktidar olduğu görülmemiştir. Neden Türk milleti Milliyetçi Hareketi İktidar yapmamıştır?

Bu noktada siyasetin alt kadrolarının içerisinde yer almış sonrasında ise siyaset bilimi diploması almış hem alaylı hemde mektepli biri olarak MHP'nin en basit anlamda siyasetin gereklerini yerine getirmediğini söyleyebilirim. Siyaset ve devlet yöneticiliği en basit anlamda üretilen değerleri adaletli olarak bölüştürmekdir. Yetkiler bölüştürülmelidir, zenginlik bölüştürülmelidir ve bu bölüşüme bütün millet dahil edilmelidir. Toplumda yaşayan herkes devletin ürettiği değerden pay almalıdır. Aynı zamanda siyasi partiler oylarına talip oldukları toplumun ihtiyaçlarını tespit edebilmeli, toplumdan alacakları geri dönüşlere uygun politikalar üreterek esas olan milletin iradesidir mantığı ile hareket etmelidirler. Ne yazık ki MHP bu bağlamda oyunu kuralına göre oynamıyor diyebiliriz.

MHP Sadece Terör Sorununu mu Çözer?

Milletimiz tarafından ülkemizdeki işsizlik, yolsuzluk, yoksulluk, eğitim sistemi gibi kronikleşmiş sorunlarda iktidar partisi dışında bir alternatif aranırken MHP bu sorunları çözecek alternatif olarak görülmemektedir. Milletimizin MHP'den ülke sorunlarına çözüm noktasında tek beklentisi terör sorununu çözebileceğine olan inançtır. Sorun terör olunca akıllara MHP gelir. Çünkü bu camianın içerisindeki insanlar 80 Darbesi öncesinde polis ve askerlerin müdahale etmesi gereken terör sayılabilecek olaylara gönüllü olarak müdahil olmuş sonrasında ise vefa beklerken kendini hapishanelerde bulmuş bir nesildir. Ne yazık ki Türk milleti MHP'yi ve Ülkücüleri gayri resmi kolluk kuvveti olarak görüyor.

Heba olan Ülkücü Gençlik

Halbuki MHP'nin insan fabrikası olan Ülkü Ocaklarından çıkmış bir çok değer bu ülkenin her alandaki sorunlarına çözüm önerisi getirebilecek olgunluğa ulaşmıştır. Milletin içerisinden çıkmış ülkü ocaklı gençler daha lise çağlarında iken kendi aralarında memleketin sorunları için çözüm önerilerini ortaya atmış, sonrasında eğitimlerini tamamlayarak ülkenin dertlerine derman olacak çareler üretecekleri noktaya geldiklerinde çok büyük bir engelle karşılaşmışlardır: MHP parti yönetimi...

Genç "25 yaşında fişek gibi delikanlıyım eğitim sorunu ile ilgili çok büyük önerilerim var. Yurtdışından eğitim sistemi ithal etmek sorunlarımızı çöz.." derken karşısında bulduğu muhattap yaşının çok küçük olduğunu söyler. Fikirlerini doğru dürüst dinlemez ve bu gençlerin partinin yarınına hitap edebilecek potansiyelini görmezden gelir. Sonucunda sesini duyuramayan yeni nesil ülkücü çözüm reçetesini uygulayabilmek için gözü yaşlı ve çaresiz başka siyasi partilerde sesini duyurabilme çabası arar.

MHP: Ses ver Türkiye , TÜRKİYE: Sesime kulak ver MHP

MHP yönetiminin kendi elleriyle körelttiği Ülkücü gençlik kadar vahim olan bir diğer sorun ise milletin temel dertlerine yönelik çözüm önerileri getirmekten uzak olmasıdır. Adeta millete rağmen milliyetçilik yapmaya çalışır. Türkiye malum yüksek katma değerli ürünler üretip ihraç edebilen bir ülke değildir. Teknoloji üretmeyen ama tüketen bir toplum olduğumuz için ekonomik sıkıntılarımız bitecek gibi gözükmüyor. Ne yazık ki ülkemizde hala okula giderken çocuğuna bir bardak süt içiremeyecek aileler var. Çoğunluğu işçi olan milletimiz asgari ücret ile güç bela geçimini sürdürmeye çalışıyor. Milletin temel beklentisinin ekonomi olduğu noktada MHP halkı anlayamıyor. Seçim propagandasında Ankara'da bir uzay araştırma üssü kuracağından bahsediyor. Millet süt, ekmek, kömür derken bu denli yüksek vaatler inandırıcılıktan uzak bir görüntü ortaya koyuyor. Bu çok iyi niyetli ve geleceğe yönelik çaba faydadan çok zarar getiriyor.

Patron her zaman haklıdır

Tüm bunlar yeni bir anlayış ile çözülebilecek meselelerdir. Fakat tüm bunlardan daha vahim olan MHP yönetiminin hatasında ısrar eden bir tutumda olmasıdır. MHP yönetimi politikalarına getirilen hiçbir eleştiriye kulak asmıyor. Partililerin, partiye oy verenlerin yahut partiden medet umanların beklentilerini duymazdan geliyor. Hal böyle olunca 50 yılın sorunları birikti, birikti ve kendini MHP'li olarak tanımlayan insanların %70'inin yönetim tarafından dışlandığı, öteki ilan edildiği bir duruma geldik.

Ülkücü camia her yeni güne bir başka parti teşkilatının kapatılma haberi ile uyandı. Her yeni gün partimizin yetiştirdiği bir değer partimizden ihraç edildi. MHP'ye ömrünü vermiş insanlardan parti binaların anahtarlarını valiliğe teslim etmeleri istendi. Geldiğimiz noktada MHP yönetimi; meşruiyetini yitirmiş, 50 yıllık bir siyasi mirası gasp etmiş, milyonlarca ülkücüyü hayal kırıklığına uğratmıştır. MHP artık fikir beyan edilemeyen bir tek adam yönetimi haline gelmiştir.

Aynı kadrolardan farklı sonuç beklemek

Tanıdığım bir çok 50 yaş üzerinde olan Ülkücünün "Ben bu partinin iktidarını göremeyecek miyim?" gibi sözlerini işitmenin ağırlığını taşıyorum. MHP 20 yıldır aşağı yukarı aynı kadro ile yönetilmektedir. Alınan seçim yenilgileri bu kadroları koltuğundan etmeyi başaramıyor. Ekserisi siyasetçilerin kronik hastalığı olan "koltuk sevdasına" tutulmuş olan bu kadro yerini genç nesile bırakmayı aklından bile geçirmiyor. MHP milletvekillerinden sadece bir tanesi - Mehmet Parsak - 40 yaşın altındadır. Dünyanın en büyük gençlik örgütünü bünyesinde barındırmakla övünen bir parti için bu durum kabul edilebilir değildir.

Türk Siyasetinin genel durumu MHP'den farksız değil

Bu sorunların yoğun olarak MHP'de görülmesinden daha acısı genel olarak Türk siyasetinin tamamına tesir etmiş olmasıdır. 15 yıldır ülkemizi yöneten AKP'nin 20 temmuz tarihinde açıkladığı Bakanlar Kurulundan da görüleceği üzere ekseriyetle aynı yüzlerin ısıtılıp ısıtılıp önümüze konduğu bir gerçek. Milletvekilimiz İsmet Yılmaz son on yılda Ulaştırma Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, TBMM Başkanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı görevlerinde bulunmuştur.

Ülkücü Başbakan, Ülkücü Cumhurbaşkanı hayal mi?

Ne mutlu ki Türk siyasetindeki tüm kronikleşmiş sorunlar ve kokuşmuşluk durumunu aşmak noktasında tarihi bir dönemeçteyiz. Meral Akşener'in liderliğinde kurulacak olan yeni parti Türk siyasetinin içinde bulunduğu alternatifsiz ve sıkışmış ortamı açmak noktasında şüphesiz çok büyük bir işlev görecektir. Ümit Özdağ'ın söylemi ile, "Fetöcüler ve Pkklılar hariç herkesimi içinde barındıracak" bu yeni parti, yönetici elit tarafından sistemden uzak tutulan her vatandaş için büyük umut taşımaktadır.

Kaygımızın ülke bekası olduğu bugünlerde aklı selim herkes gibi Meral Akşener ve ekibinin mikro ayrımlara girmeden bütünleştirici bir çaba içinde bulunması Türk siyasetinin yarını için olumlu sonuçlar getirecektir. Milletin dört ayrı kutup olarak hareket ettiği bugünlerde çok ihtiyacımız olan "Merkez Parti" çok yakında siyasete yeni soluklar getirecektir.

Bahsettiğimiz yeni parti kesinlikle MHP'nin yenilenmiş hali olarak ortaya çıkmayacaktır. Yeni partinin yönetici kadrosunun ve gönül verenlerinin MHP serüveni sona ermiştir. Yeni Partinin kadroları Ülkücülüğünü muhafaza eden aynı zamanda demokrat ve cumhuriyetçi münevverlerden meydana gelecektir. Böylelikle milli bir bütünleşme, siyasette normalleşme yaşanacağı gibi Ülkücü başbakan ve Cumhurbaşkanı hayallerimizi de gerçekleştirme fırsatı bulacağız.

Yüzünü ne batıya ne doğuya dönmüş, sırtını Anadolu'ya yaslamış bu yeni hareketin milletimize layık olduğu adaleti, barışı ve refahı getireceğine hiç şüphe duymuyorum. Yolun açık olsun Meral Akşener; gözün aydın olsun Türk Milleti. Güneşli günler yakın...