En zor olan insanın kendi kendisi hakkında hüküm vermesi, değerlendirmesi, kendisini karşısına alıp empati yapması.
Kendi kendisini değerlendiremeyen hiç bir birey, ait olduğu yere karşı da aynı duyguları ifade edemez. Onun, karşı konulmaz bir şekilde savunuculuğunu yapmaya devam eder. Görmez, duymaz, ikrar etmez...
Sanırım ''kol kırılır yen içinde kalır'' sözü daha çok bu durumlar için söylenmiş. Oysa %99'u Müslüman olduğu ''iddia'' edilen bu toplumun diline pelesenk olmuş Hz Ali [r.a]'ye ait olduğu bilinen bir cümlemiz daha var, ''haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır''
Ve yine sanıyorum ki ünlü bir şarkıcımızın da söylediği gibi aslında ''bir yanımız her duruma müsait'' ti...

Tabanı, ideolojisi, nereden gelip nereye gittiği belli olmayan, Türk Milleti'nin karşısına değişik bir algı [ajitasyon] operasyonuyla çıkarılan bir partinin karşısında yıllarca direnen Türk Milliyetçilerinin, yıllarca eleştirdiği duruma aslında kendisinin düşmesi de yukarıda belirttiğim gibi ''görmeyen, duymayan, ikrar etmeyen'' kendi kendisini değerlendiremeyen bir zihniyetin tezahuru...Tahammülsüzlük ve merhametsizlik ne Müslüman bir topluma ne de ''ben Türk Milliyetçisiyim'' diyen bir güruha yakışır durumlar değildi, ne ara bu kadar tahammülsüz ve merhametsiz olduk?  Bu kadar nefreti nasıl biriktirdik yüreğimizde? Kendisiyle aynı ideolijiyi paylaşmayan güruha etmedik hakaretleri ederken dönüp kalanı da ''kendinden olanlara'' nasıl enjekte etti? Bunlar birden bire mi oldu, yoksa bu milletin karşısına ''birden bire çıkarılan'' AKP'yle aslında dönüştürülen ve dönüştürülmesi hedeflenen kitle Türk Milliyetçileri miydi? 

Önce bireyler hastalandı, tedavi edilmedi, susmuştuk,

Hastalık bulaşıcıydı, bir camiaya nüksetti, sustuk,

Şimdi koskoca bir Millete sirayet etti, korkumuzdan [hakarete, iftiraya maruz kalacağımızdan] yine susuyoruz.

Oysa devrimciler ne güzel bağırıyordu ''susma, sustukça sıra sana gelecek''.. Öyle ya, sözün içeriği değil, söz söyleyeni bağlar ya da ''bir söze bakarsınız söz mü diye bir de söyleyene bakarsınız adam mı diye'' biz devrimcileri de sevmeyiz ki... Düşündükçe aklıma deli sorular geliyor aslında. Peki, siz kimi seversiniz?

''Ben Türk Milliyetçisiyim, Ülkücüyüm, ''yahu aynı taraftayız'' , dur ''ben sizden başkasına oy vermedim'' diyen, sözüm ona dava arkadaşlarına;

 ''İftira atmak, 

Hakkında gıybet etmek,

Sövmek,

Tartaklamak'', sizi hangi fikre, hangi ideolojiye, hangi Millete, hangi dine sığdırıyor?

Kabalaştık, kabalaşırken aslında yenildiğimizin farkına bile varmadık, varmak istemedik. Yenilgiyi kabul etmek zor biliyorum, üzüleceksiniz daha da öfkeleneceksiniz, öfkelendikçe daha da kabalaşacaksınız da ''insan olmak bu kadar mı zordu?''.

Ben bu mübarek ayda sadece ''birbirini sevmeye tahammül etmeyene Allah bu ülkeyi yönetmeyi de nasip etmesin'' diye dua ettim...

''Ey Türk titre ve kendine dön'' ü diline pelesenk edenlerin titreyip, kendine dönmesi dileğiyle...


Hülya Özmen

27.06.2016 ANKARA