Şüphesiz Tanrı'ya bana bahşettiği için şükredeceğim en büyük şey Türk olarak yaratılmış olmamdır. Bunu dile getirdiğim zamanlar bir kaç kendini bilmez beni birçok kez kınamıştır. Türk olarak doğmak, Türk milletine mensup olmak paha biçilemez bir şey. Benim en değerli hazinem Türklüğümdür. Lakin Türk olduğunu bilmek ve Türklük bilincine vakıf olmak başka başka şeyler azizim. Bir Türk, Türk olmak ile nelere sahip olduğunun bilincinde olmalı ve bundan haklı bir övünç duymalıdır. Damarlarında deli deli akan kanı hissetmeli ve buna layık olmak için çalışmalıdır.
Şimdi size milletimizin şanlı ve bir o kadar da acı ile dolu tarihinden birkaç kelam etmek isterim. Biz Türkler neredeyse 5000 yıldır tarih sahnesindeyiz. Yani 5000 yıldır dünya tarihine yön veriyoruz. Nasıl yön vermeyelim ki? Dedim ya sahnedeyiz. Birçok kez tek bir bayrak altında toplanmayı başarmışız. Birçok kez de birçok farklı millete hükmetmişiz. Dünya tarihine yön veren Türk hakanları olmuş. Bir çağın sonunu getirip, diğer bir çağı açacak kudretimiz olmuş. Öyle şanlı zaferlerin altına imza atmışız ki hepsini yazmaya kalksak ciltler sürer. Asya'nın her karış toprağını gezmişiz. Asya bize dar gelmiş oradan Avrupa'ya, Amerika'ya, Anadolu'ya, Arabistan'a, Afrika'ya, Sibirya'ya ve hatta Antartika'ya kadar gitmişiz. Hiçbir set, hiçbir pranga ve hiçbir engel durduramamış bizi. Dünyanın her karış toprağına kazınmış ayak izlerimiz. Dünyanın her yerinde bizden birileri var. Azınlıkta olduğumuz yerlerde bile hala varlığımızı sürdürüyoruz. Tabii ki her şey zafer kazanmakla bitmiyor. Biz gittiğimiz her yere medeniyet, insaniyet ve adalet götürmüşüz.

Birçok kişi defalarca kazandığımız zaferleri yazmıştır. Bu sefer de çektiğimiz acılardan bahsedelim. Dünyanın her karış toprağına ayak çalmanın ve ayak çaldığımız toprakları da kendimize yurt bellemenin de bir bedeli olmuş elbet. Ozan Arif'in de dediği gibi ''Bedel ise, bedelini ödedik!'' Dünyanın her yerine ayak basan bir millet olmanın yanında, dünyada en çok yok edilmek istenen ve en çok soykırıma uğrayan milleti biziz şüpheniz. Hem de öyle kıyımlara uğramışız ve uğruyoruz ki soykırım kelimesi bunlar için kifayetsiz kalacaktır. Sayamayacağımız kadar çok sayıda olan zaferlerin yanında, sayamayacağımız kadar da kıyıma maruz kaldık. Bizi dünyadan silmek isteyen güruhlara karşı hala azınlıkta bile olsak ayakta olmamız son derecede manidar.

Bugün 26 Şubat 2018 pazartesi. Hocalı Soykırımı'nın 26.yıl dönemi. Birçok insanın bilmediği hatta adını bile duymadığı bahtı kara Hocalı. Azerbaycan'ın dağlık Karabağ bölgesine bağlı Hocalı kasabası, 1992 senesinin soğuk bir Şubat akşamında Ermeni çetelerinin saldırısına uğradı. Adına sadık millet dediğimiz yüzlerce yıl beraber yaşadığımız Ermeniler, Türkler'in kanını oluk oluk akıtıp, derilerini yüzmekten hiçbir sakınca görmediler. O gün orada milletimizin onlarca evladı acımasızca katledildi. Bu kıyımı anlatacak söz ve takat bulunmuyor.. Ama bunu defalarca insanların yüzüne haykırmaktan vazgeçmeyeceğiz. Soykırım görüntülerini içim almayarak izledim defalarca. İzlemeye ve izlettirmeye de devam edeceğim. Bizi katletmekle kalmadılar, bizim yüreklerimizi yardılar! Hocalı'da, Karabağ'da tek bir Türk bırakmadılar ve bizi yurdumuzdan da ettiler. Ermeni soykırımı çığırtkanlığı yapanlar unutmasınlar ki o topraklar bizimdir ve bir gün gelip geri alacağız! Dünya üzerinden Türklerin ayak izini silmeye yalnızca Tanrı'nın gücü yeter.

Türk çocukları olarak yalnızca kuru kuru övünmekle kalmayıp çalışmalıyız, okumalıyız. Tarihimizi bilmeli ve geleceğimize de onun ışığında yön vermeliyiz. Sadece Türk olmak yetmez bunun bilincine varmalı töremize ve kültürümüze de sahip çıkmalıyız. Okuyorsak ya da çalışıyorsak işimizi en iyi şekilde yapmalı ve alanımızın en iyisi olmalıyız. Tarikteki Türk büyüklerini kendimize örnek almalı ve onların bize teslim ettiği bayrağı en ileriye götürmeliyiz. Gazi Ata'nın da dediği gibi ''Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur!''

Rabia Sümeyye KARAPINAR​