Dövüş sanatlarının çıkışı ve aidiyeti konusunda yanlış bir tez vardır. Bu yanlış tezlerin başında dünya' da var olan ve bilinen tüm savaş sanatlarının dayandığı yer Çin'dir. Japonlar bugün en bilimsel ve iyi yapanlar olmalarına karşın onlarda bunun Çinlilerden etkilenerek geliştirdiği iddia edilir . Yani bize ve herkese bu böyle anlatılır. Bütün bun yanlış kanaat ve teezlerin gerçeği ve aslı ise bütün bunlardan tamamen farklıdır.

​Çin tarihinde Kung-fu savaşçılarının efsaneleri, mistik ve doğaüstü güçleri olduğu öne sürülür. Çinlilerin bu spor dallarında kazandıkları zaferler dile getirilir. Bugün vizyonda ki birçok sinema filmine de bu konu taşınmıştır, ve müthiş görsel şölen halinde seyirciye sunulurlar. Bu Çinli Kung-fu savaşçıları önüne hangi millet'ten kim çıkarsa çıksın,tümü dümdüz edilivermiş, Çinli güdük kahramanlar herkesi yenmiştir. Fakat bu tarihsel belgelerin hiç birinde Türkler ile karşılaşan Kung-fu savaşçılarının kazandığı bir zaferden bahsedilmez.

Çünkü Çinlilerin bir çok şeyi biz Türklerden öğrendiği gibi, savaş sanatını de bizden öğrendikleri gerçeğini tüm maharetlerini kullanarak gizlemelerine rağmen, bu sanatı de biz Türklerden öğrendikleri gerçeğini gizlemeyi başaramadıkları görülür ve bu doğrular satır aralarında açıkça göze çarpar.
Savaş sanatlarının icra edilmesindeki temel mantık, savaşçılarını ustalık ve becerileri ile en üst kademeye çıkarmaktır. Şimdi, doğu sporlarında yapıldığının aksine, bir savaş sanatı kendi bünyesinde çeşitli çalışma sistematiklerini barındırırlar. Örneğin Kılıç ile kesme, kılıcı hızlı çekme, zırhla yüzme, ip bağlama, bıçak teknikleri, ata binme, at üstünde silah kullanma, ok atma, silahsız savaş teknikleri vb… birçok tekniği bir arada çalıştırır. Yani bir bütündür. Bugün doğu sporları kılıç ve benzeri objelere karşı geliştirilen saldırı teknikleri olmasına karşılık, kılıç yolundan bir haber öğretilmektedir ve bu yüzden hiçbir işe yaramamaktadır, çünkü altında yatan stratejiyi kavraması mümkün değildir.

Her Neyse, Biz Asıl konumuza Dönelim;
Çin'in ünlü filozof ve savaş sanatı otoritesi olarak Sun Tzu (Sun Zi, Sun-tzu, Sun Tse, Ssun-ds, Sun Tzu, Lao Tsu)' kabul edilir. Bu Çinli savaş sanat usutasının Savaş Sanatı adlı ünlü bir eseri vardır ki hem iş hem de birçok alanda onun düşüncelerine dayanan felsefeler uygulanmaktadır. Kendisi M.Ö 500 de yaşamıştır. Türkler, Çin tarihinde ve Çin'de etkin oldukları dönem olarak M.Ö 1050 ile M.S 220 yılları arasında çok daha etkin olmuşlardır. Türkler ve Çinliler çok fazla savaşmışlar ve bu savaşlarda Türklerin galibiyeti ise tartışmasızdır. Hatta Çin'de bir kaç dönem Hakan olarak hükmettiğimiz da göz önüne alındığında Çinlilerin yaşamlarına ve tarihlerine ne kadar çok ve önemli katkılarda bulunduğumuz gerçeği açıkça ortaya çıkar.
Yukarıda da belirtmiş olduğum gibi Çin tarihinde önemli yer tutan Kung-fu savaşçılarının Türklere karşı bir tek kez bile zafer kazanamadığını görüyoruz. Bu derece önemli ve neredeyse yarı tanrı pozisyonunda görülen bu efsane savaşçılar acaba neden Türklere karşı hiçbir zafer elde edememiştir? Özellikle M.Ö 206 ile M.S. 220 yılları arasında Çin'de ciddi bir Türk akını ve etkisi söz konusu olmuştur. Bu dönem aynı zamanda T-Sin ailesi ile başlayan Han sülalesinin egemenlik zamanıdır. Hatta Çin adının da bu aileden geldiğine inanılır. Bu dönem aynı zamanda Kung-fu'nun en popüler olduğu ve geliştiği dönemdir.
Çin ve Türk tarihi karşılaştırıldığında (yine en eski kaynaklardan biri Çin tarihidir) bizlerin onların savaş sanatlarına yaptığımız etki açıkça görülmektedir. Hatta Türklerle baş edemedikleri için , Türkler gibi savaşan atlı birlikler kurmaya çalıştıklarını da biliyoruz. Doğal olarak bizleri yenmek için bizlerin yöntemlerinden yararlanan Çinlilerin Kung-fu'sunu Hun Boksu'ndan kopyaladığı gerçeği ortaya çıkmaktadır. Örneğin Kung-fu'nun Hun-gary diye bir stili vardır. Savaş sanatlarına olan incelemelere bakıldığında da judo ve onun atası olan ju-jutsu'nun Türklerin Kuraş'ınden ( Türk boylarıınca günümüzde de Güreş- Çiliş-Çalış vebenzeri adlarla anılmaktadır.) alınması gerçeği ortaya çıkar, çünkü temel tekniklerin birçoğu Güreş'te/ Kuraş'da bulunmaktadır. Aslında bu çokta şaşılacak bir sonuç hiç değildir. Çünkü, biz Türkler gibi Zaten savaşçı bir milletin bu teknik ve oyunlara sahip olmasından daha doğal bir şey de yoktur.

http://www.uyghurnet.org/40036-2/