Yanında her mevsim bahardır yazdır
Gülüşün rakiptir güle bal gözlüm.
Adın ki dilimden düşmez niyazdır
Kaderim kaderin ile bal gözlüm.
Bizim adımıza deli demişler
Beşikteyken hasret sütü içirmişler
Cümle alemin manasını
Toplayıp bir Elife vermişler
Bir söz vardır, hiç duydun mu bilemem
Gözden ırak gönülden de ırak yar.
Senden gayrı bir sevdalık dilemem
Ustasını candan sever çırak yar.
Umarsız bakışların canımı çok yaksa da
Yüzüne gülüyordum, sen farkında değildin.
Gözyaşım olur olmaz zamanlarda aksa da
Gizlice siliyordum, sen farkında değildin.
Dünya seninle döndü tarihi hep sen yazdın
Dualarda sen vardın dillerdeki niyazdın.
Asırlardır silinmez bir aşkın izleridir.
Kays'ı mecnun eyleyen Leyla'nın gözleridir
Beni tarif noksandır tanıma yetmez lügat
İsmimin esrarında mana içre mana var.
Lisan çaresiz bana acizdir edebiyat
Âlemlere açılır benimle tüm kapılar
Beni tarif noksandır tanıma yetmez lügat.
Şiber vana, kosva vana hele hele purjör vanaymış. Alman üretmiş, Batı üretmiş, Amerikalı üretmiş ve buralara kadar, şahinlerin, cilalı boylarıyla güzelim kara kargaların, minik serçelerin, geceleri yıldızların koynunu gıdıklayan en alımlı gözleriyle ishak kuşlarının ötüştüğü bu dağlara, Zigana'ya, Kaçkar'a nereden ulaşacaktılar? Sordum hep bir yarısı ağlamaklı dağlarımın kuzeyine, poyra...
Bir kristal uykusuzluğu gecenin deminden çıkartan gözleriyle öylece tutunuyordu dikdörtgen masasının kenarına. Abanoz karanlığın tam ortasında perdeyi kısmi aralayarak şehrin nar tanesi ışıklarına bakışlarıyla klark çekiyordu. Hafiften üşüyordu zamanın kucağına yatırdığı gövdesinin en nadide sayılan noktaları. Örneğin ayakları, kolları ve burnu. Yine de masasının çentik atılmış, kestane...