Klasik üçüncü dünya ülkelerinin klasik vatandaş anlayışı; her yürekli çıkışın ve başkaldırışın arkasında bir emperyal güç aramak.
Kendi yönetim ve otoritesinden şüphesi olanlar aydın kesimin sorgulamasını felaket algısına dönüştürerek, aydınları önce taciz, sonra da susturma yoluna giderler; bu da yetmez sorgulama yapanları "Satılmış güruh" olarak topluma lanse ederler. 

...
Ulan ahan da orada zulüm icrasına devam ederken; buna "Yeter artık" demek için ABD'nin şunun bunun suistimaline veya birilerinin satılmışlığına mı gerek mi var.
...
Adam zamanın TRT'den sorumlu bakanı Arınç'ın özel izni ile Canada'dan canlı telefon ile bağlanıyor; ismi Tuncay bilmem ne olan sahte hahamın iftiraları ile onlarca vatan evladı hapse atıldılar, yıllarca yattılar. O adamın o zamanlar söylediklerini delil kabul eden zihniyet bugün "Madalya ile şereflendirilmiş hayırlı iş adamı Zarraf"ın yine yurt dışında yaptığı itirafları zerrece umursamıyorlar bile. Şimdi biz bu zihniyeti sorgulamak istediğimizde; arkamızda birilerinin olduğu anlamına mı gelecektir. Adam 50.000.000.-EURO dağıttım diyor; ciddiye alınması için haham mı olması gerekiyordu. Veya bu "Hayırlı iş adamı" CHP'ye şu kadar yardım ettim veya Meral Akşener'i severim deseydi bu tepkisizliğiniz, sessizliğiniz gene olacak mıydı.
...
MHP Genel Başkan adayının toplantı yaptığı mekan basılıyor, hiç bir şey yapılmıyor ama AKP teşkilatı basılıyor; muhataplarına ömür boyu hapis cezası kesiliyor.
...
Toplantı yapmak; demokrasilerde en kutsal demokratik hak olduğu halde bu hakkın gasp edilmesinin hafife alınması ile AKP teşkilatının basılmasını müebbet hapisle cezalandırılması şeklinde ciddiye alınmasındaki mantığı sorgulama düşüncesinin arkasında dış bağlantı mı aramak gerekir.
...
Sanırım artık Türkiye'de "Yargı" şunu içselleştirmiş durumda; Türkiye'nin bir parti devletine dönüştürüldüğüdür. Dolaysıyla yargı, AKP ve teşkilatlarına yapılan taciz ve tecavüzleri devlete yapılmış gibi görüp, ona göre soruşturma açılıp, cezalar kesiliyor. Yani siyasi bir kişi ve onun toplantısına yapılan tacizi bireysel hakka yapılan taciz ama AKP teşkilatına yapılan saldırı ve tacizi ise devlete yapılmış gibi görüp, değerlendiriliyor.
....
İktidar kendi partisine mensup olup, suçlu gördüğü belediye başkanlarının istifalarını isterken diğer partilere mensup başkanları ise haklarında soruşturma açılmak üzere görevlerinden alıyor.
...
Fetö öğrenci yurdunda patates soyan kadın içeri atılıyor; fetö'nün bizatihi kurucusu, dibine su döküp yeşerten, gazı olduğunda geğirten, açık havada yellendiren Hüseyin Gülerce, Latif Erdoğan ve Nurettin Verel denen "Baş aktörler" ise adeta ödüllendirilerek elleri gö.tlerinde geziyorlar.
.
Ve gün geliyor bu millet, bu devlet; kendinizin de sızması ve yerleşmesinde; devlet ve millet üzerinde yeterince muktedir olabilmek adına "Ne isteyip de vermediğiniz" fetö denen aşağılık örgütün 15 Temmuz ihaneti ile karşı karşıya gelip, belayı atlatıyor ancak ülke bu kadar dert sarmalı içindeyken sistem değişikliğine gideceksin. Bu kadar vahim bir depresyon süreci yaşayan ve sağlıklı düşünmesi mümkün olmayan millete "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"ni dayatmanın ne gereği vardı. Tek nedeni var; olağanüstü şartları fırsata çevirip, T. C Devleti'ni parti devletine dönüştürmek.
...
Hitler millete kabul ettiremiyeceğine kani olduğu kararları geceleri alıp, uygulamaya koyuyormuş. Yani, gecenin kasvetli ortamında kimsenin aklına itiraz etme düşüncesi gelmeyeceği için. Dolayısıyla, otoriter iki kişi; Erdoğan ve kankası Bahçeli, sistem değişikliği için 15 Temmuz sonrası oluşan ortamı; kendi siyasi ikballeri için suistimal etmişlerdir.
...
Şimdi bütün bu olup, biten; devletin sitemi de dahil olmak üzere sayenizde meşruiyet kazanan itiraz hakkımızı kullanmak istediğimizde; bizim arkamızda birilerinin olduğu anlamımı doğacaktır. Şunu bilin ki bizim arkamızdaki en meşru güç; sizin hak, hukuk, adaleti yerle yeksan eden; ceberut, anti demokratik demokrasi anlayışınız dır. Sonra dönüp, İYİ PARTİ niçin kuruldu, arkasında kimler var; zıkkımın kökü var; işte bunlar var. Daha ne olacaktı ki.

Tanrı'mıza hamd olsun; Allah'ımıza hamd olsun
Her şeye hakim ve muktedir olan; esirgeyen, bağışlayan yüce yaradana; anlayabilmesi için kolaylık olsun diye "Tanrımıza hamd olsun" sözünü, "Allah'ımıza hamd olsun" şeklinde değiştirmişler(!)
...
Yaradan'ın gücünü, kudretini, "Dili" ve diğer sıfatlarını tasavvur edemeyenlerin ben imanlarından şüphe ederim arkadaş.
...
Yaradan'ı (Tanrı, Allah, Mevla, Rab) bu kadar aciz ve eksik sıfatla tanımlamaya ve tanıtmaya ne hakkınız var. Yahu "Tanrı" nın "Allah", "Allah"ın "Rab", "Rab"ın "Mevla" olduğunu bilmeyen "Yardan" mı olur.
...
Mantığın, tasavvur ve tasavvufun ırzına geçen bu kafa bu ülkeyi maf etmiştir.
...
Tanrım, senin gücün ve kudretinden habersiz; eksik tanıyan, bilen bu cahillere hak etmedikleri mevki ve sorumlulukları verme ki; seni onların "Esaretinden" "kurtarabilelim(!)

Mehmet Soral
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.