NE YAZMALI?

Fıkra bu ya bizim vatandaşlardan biri ölmüş ve cennete gitmiş. Karşısında cennetin kapısında dururken arkasında saatlerle dolu çok büyük bir kapı görmüş ve sormuş:
Bu saatler ne böyle?
Görevli cevap vermiş:
Bunlar yalan saatleri. Dünyadaki herkesin bir yalan saati vardır. Her yalan söyleyişinde saatteki ibre hareket eder.
O, peki bu kimin saati?
Bu bir vatandaşın saati. İbre hiç bir zaman oynamadı, yani hiç yalan söylememiş.
"İnanılmaz" demiş bizim vatandaş.

"Peki bu kimin saati?"
Görevli cevap vermiş:
Bu başka bir vatandaşın saati. İbre iki kez hareket etti, yani tüm yaşamında sadece iki kez yalan söyledi. Vatandaş gezerken fırıl fırıl dönen bir saat görmüş ve en sonunda dayanamamış ve sormuş:
Peki bizim siyasetçinin saati nerede?
"Ha o saat mi işte orada saat ofiste, onu vantilatör
olarak kullanıyorlar."

Ne yazalım?

Suya sabuna dokunmadan yazmalı.

Kimsenin tavuğuna kışt eşeğine çüş demeden yazmalı.

Ben, sen, biz, siz, onlar ses çıkarmamalı...
Etliye, sütlüye karışmamalı.
"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" demeli.
"Azıcık aşım, ağrısız başım" sözünü rehber etmeli.

Aman başım belaya girmesin diye düşünüyorsanız;

Bunun için sessiz kalmamak...
Bu nedenle sabuna suya dokunmak gerek.
Yanlışı yazmak, yanlış yapanı hakkettiği kadar eleştirmek, toplum ahlakı açısından önemlidir.

Yoksa siyasetçinin saati gibi fır fır döner dururuz.

Bugün kara yarın beyaz olur.

Bugün düşman yarın dost gibi olur.

En güzeli yine de suya sabuna dokunmadan yazmalı galiba. Nasıl olsa birileri konuşur birileri yazar.

En doğrusu döneme ayak uydurma gerek.

Sessiz sakin bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın demek.

Doğan Ay