Hayri (YILDIRIM) Hocanın "SON TÜRKÇÜ ATSIZ" adlı kitabını henüz okudum, bitirdim. Gördüğüm o ki; H. Nihâl ATSIZ ile yeni tanışan bir kimsenin, H. Nihâl ATSIZ hakkında fikir edinebilmesi açısından Hayri Hocanın bu kitabı kesinlikle bir özet niteliğindedir. H. Nihâl ATSIZ'ın kitaplarını, makalelerini, hikayelerini, şiirlerini hiç okumamış; onun hayatı ile alakalı hiçbir malumatı bulunmayan kimselerin, bu kitabı okumak suretiyle H. Nihâl ATSIZ'a dair bir temel malumata ulaşmaları mümkün görünüyor.

​Kitapta, H. Nihâl ATSIZ'ın ATATÜRK hakkındaki gerçek fikirleri; 1944 öncesi ve sonrası yaşanan maddî, manevî zor günleri; hayatından kesitler ve şahsiyeti hakkında malumatlar; İNÖNÜ'nün çarkları; Alparslan TÜRKEŞ ile yollarının ayrılması; Ali BALSEVEN hadisesi; Reha Oğuz TÜRKKAN ile tartışmaları; Trakya'da yaşanan Yahudi olayları; mahkemeler, savunmalar, tutuklamalar gibi bir çok konuya, anlatımı daha güçlü kıldığını gördüğüm ATSIZ makalelerine de yer verilmek suretiyle temas edilmiştir.

"SON TÜRKÇÜ ATSIZ" adlı kitabında Hayri Hoca; H. Nihâl ATSIZ'ın hayatından önemli kesitler sunmaktan daha öte, genel olarak pek bilinmeyen veya bilinse de sümen altı edilmeye çalışılan bazı hadiselere de cesaretle dokunmasını bilmiştir. Kitabı okurken, H. Nihâl ATSIZ ile alakalı beni hüzünlendiren bazı paragraflar oldu. Bu paragraflardan bir kaçını Hayri Hocanın müsaadesi ile sizlere aktarmak isterim.

Size aktarmak istediğim paragraflardan ilki; 16 Mayıs 1944 tarihinde Bedriye Hanımın(ATSIZ'ın ikinci eşi), H. Nihâl ATSIZ'ın ardı sıra tutuklanması ve o vakitler 4,5 yaşında olan evlatları Yağmur'un eve ara sıra gidip gelen bir temizlikçi kadının eline kalması malumatını bize veren paragraftır.

Aynen aktarıyorum; "ATSIZ'ın eşi Bedriye Hanım da kocasının akıbetine uğrar. Önce Erenköy Kız Lisesi'nde tarih öğretmeni iken 13 Mayıs 1944 tarihinde Eğitim Bakanı Hasan Ali YÜCEL'in emriyle bakanlık emrine, yani açığa alınır. 16 Mayıs 1944 günü de tutuklanır. Gerek Nihâl ATSIZ'ın ve gerekse Bedriye Hanım'ın tutuklanmalarından dolayı henüz 4,5 yaşındaki çocukları Yağmur, ara sıra eve gidip gelen temizlikçi kadının eline kalır. Bazı yakınları çocukla meşgul olmak isterlerse de polisler eve kimseyi yaklaştırmaz. Bedriye Hanım iki buçuk ay tutuklu kalır ve çocuğa temizlikçi kadın bakar." (*1)

Diğer bir paragrafta ise; H. Nihâl ATSIZ'ın meşhur romanlarından "BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ" adlı romanın maddî sıkıntıların şahikalarda gezdiği günlerde, binbir zorluklarla mücadele edilerek tamamlandığını anlatan paragraftır.O paragraf da şöyledir: "Evdeki halılar, eşyalar, hatta bir kısım kitaplar yok pahasına satılır. ATSIZ için kitap satmanın ne olduğunu düşünmek yeterlidir. İşte böyle bir ortam içinde Bozkurtların Ölümü'nü bitirmeye çalışır. Sarı saman kağıtlı kalın bir deftere, reklam diye verilmiş uzun bir kurşun kalemle durmadan yazar. Akşamları tasarruf amacıyla tek bir masa lambası yakarlar, onun yanında yazmaya devam eder. Sonra yazdıklarını eşine okur. Roman kahramanları evin ferdi gibi olurlar. Nihayet 13 Nisan 1946 günü roman tamamlanır." (*2)

Son olarak sizlere aktarmak istediğim paragrafta, ATSIZ hoca artık ölüm döşeğindedir ve manevî kızı bildiği Kâniye Hanım onun başındadır.Kâniye Hanım büyük bir üzüntü ile şunları söylüyor: "O gün akşama kadar, daimi şekilde 'iyiyim, iyiyim' diyordu. Devamlı postaneye yolladı beni. Mektup bekliyormuş meğer Buğra'dan… Bir ümit. Almanya'dan bir cevap, bir mektup. Ama nasıl bekliyordu bilseniz. O zaman çok tutulmuştu. Kendisini htiğini anladım. 'Bana bir şey olursa, en yakın Nejdet'in yanına' dedi. İçerde zarflar vardı. Onları istedi. Şunu getir, şunun üstüne şunu yapıştır diye tembihliyordu. Üzerlerine küçük küçük notlar yazdı. Buğra'nın parasız kalmasından korkuyordu. Hesabını yapmıştı. Zarfların içinde ne olduğunu da bilmiyordum doğrusu. Aklıma kötü bir şey gelmiyordu ama babamı hiç öyle görmedim."(*3)

Hayri (YILDIRIM) Hocanın yazımın girizgâhında da ifade etmeye çalıştığım gibi "bir özet niteliği"nde olan bu kitabı, kaynak bakımından da hayli zengindir. Şüphe yok ki, ciddi bir araştırmanın ve emeğin ürünüdür.

Ümit ederim ki, atide Hayri Hocanın ve diğer Türkçü, Türk Milliyetçisi fikir adamlarımızın ciddi emekler sonucu ortaya koyduğuna inandığım kitapları bir gün hak ettiği ilgiyi görür. Elbette ben; her şeyden ve hepsinden öte fikir adamlarımızın, "vakit" gibi önemli bir kıymeti, insanımızı aydınlatmak maksadı ile harcadıkları fikrine sahibim. Sadece, insanımıza bir katkı sağlamak maksadıyla harcadıkları "vakit" hususu, bu cömertlere hak ettikleri kıymeti vermemizi gerektirmez mi?

Tanrı, Türk'ü korusun.

Serhat KAHRAMAN / 6 Aralık 2017

(*1) Hayri YILDIRIM – SON TÜRKÇÜ ATSIZ, sayfa 405

(*2) Hayri YILDIRIM – SON TÜRKÇÜ ATSIZ, sayfa 51

(*3) Hayri YILDIRIM – SON TÜRKÇÜ ATSIZ, sayfa 95