Kurbay emekli asker Ahmet Yavuz diyor ki Emekli Kurmay asker Ahmet Yavuz diyor ki; "Geçmişte 30 bin kişinin katili Apo ile barış süreci adına defalarca görüşüldü; ne olur yani, sürekli Katil Esad diyeceğimize kendisi ile diyaloga geçmeyi denesek ne olur yani"

...
Bence Paşa haklı. Suriye'nin yönetim ve rejim sorunu bizi ilgilendirmez; bizi ilgilendiren sınır güvenliğimizdir. Nasıl ki Kuzey Irak'ta Kandil harekatı ile sınır güvenliği adına gereken yapılmışsa; Esad ile de anlaşarak, sınır güvenliğimiz adına her zaman sınırlarımızdan içeriye doğru belli bir derinlikte operasyon yapabilme garantisini alabiliriz.
...
Suriye'de sınır güvenliği dışında Esad'ın gitmesi ve rejimin de değiştirilmesi işini görev edinirsek; Suriye bataklığından çıkmamız mümkün olmayacaktır.

Bilal'i alacakken, MHP'yi vermek

İYİ PARTİ İstanbul 1.İl kongresi
"Ver Bilal'i al iktidarı" söyleminden tam aksine "MHP'yi de al, iktidarı da al" durumuna savrulma hali; sosyal bilimlerde çok başlıklı akademik çalışmaların pekala konusu olabilir. Ancak, sakın kimse çalışmasının girişine "Devletin Bekası" tılsımlı sözü koymasınlar; zira işin başında teziniz tamamen çöpe atılır. Benden söylemesi.
...
Mesela kastettiğim anlamda tez çalışması yapmak isteyenlere bir kaç tüyo; "İhtiraslar ve bunun paralelinde aklın önemi" Veya; "Özgüven eksikliği hangi yol ve yöntemlerle gizlenebilir" Ya da; "İdealistler nasıl olur da; iflah olmayan azatlık kabul etmez köleler durumuna sokulabilir" gibi. 

18 Yaşında İstanbul Belediye Başkanı olmak
Madem ki 18 yaşındaki bir çocuk İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlere belediye başkanı olabilecek; bu yaştaki çocuklara güveniyorsun da; peki, niçin otuz beş yaşındaki oğluna, paraları nasıl sıfırlayabileceğine dair kendisini yönlendirme ihtiyacı duyuyorsun, bırak bildiği gibi yapsın.

İYİ PARTİ 1. Olağan İl kongresi
Bugün eşimle İYİ PARTİ'mizin İstanbul 1. Olağan İl kongresine katıldık. Bir ara ağladığını fark ettim. - Hayırdır, ne var?
- İlk defa üç hilalin olmadığı bir kongrede bulunuyoruz ve bu bana ağır geldi, sanırım alışmam zor olacak.
...
Elbette, eşim o ara daha bir çok anılarımızı hatırlamıştır; ikinci oğlumuzun sezeryanla dünyaya gelişinde; MHP seçim bürosunu terk etmeyip, kendisini yalnız bıraktığımı da.

Hep aynı seremoni
Milli birlik ve bütünlük, devletin bekası söz konusu olduğunda ülkücüler görev başına. Hükumetler kendilerinden her türlü şekilde faydalanabilirler. Onları dağa taşa; göğe, aya; puşta, pezevenge karşı her yere "Yürü yiğidim" deyin gitsin. Ama hiç bir zaman hükumet olup, devleti yönetmeye talip olamazlar, hadleri değildir(!) ...
Amma velakin, kıçımız sıkıntıdan kurtulunca; ülkücünün ne dini kalır, ne de imanı; onlar Fatiha bilmeyen, inançları ayaklar altına alınası kitlelerdir artık(!)
...
Daha düne kadar "Rabiacı"ları" eşref-i mahlukat, "Bozkurtlar"ı ise "Hayvan" görenler; şimdi ise, utanmadan bozkurt işareti eşliğinde toplu atan yüreklerin yemin törenlerini izliyorlar.
...
Hele bir de ülkücülere, istedikleri her yerde "Bozkurt işareti"ni yapma özgürlüğünü verirseniz; sevdası ile buluşup, bütünleşmenin hazzıyla artık ondan ne isterseniz alırsınız; ölmek mi; O'nun her daim en hazırlıklı olduğu haldir zaten.
...
Peki ülkücüler adına bütün bunlar olup, biterken "Rabiacılar" ne yapıyorlar dersiniz; dantelli kefenlerini giyip, Filistin'de olup bitenleri takiple meşguller.


Erdoğan Bahçeli'nin kontrolündeymiş(!)
Ülkücü değerli bir abim "Siz şunu fark edemiyorsunuz; şu anda Erdoğan tamamen Devlet Bahçeli'nin dediğini yapıyor" dedi.
...
Değer verip, saygı duyduğum bir abim ama "laf ille de gediğine oturmak isteyince" duramadım abi "Keşke Yunan galip gelseydi" diyenin hastahanede ziyaret edilmesi talimatını veren de Sayın Bahçeli mi dir" ; o günden bugüne hiç bir tepkisini görmedik de.

ABD düşmanımız ise; İncirlik üssü hala niçin açık
ABD yeni bütçesinde PYD'nin bölgede kalıcılığının sağlanıp, yapılanmasının tamamlanabilmesi için destek amacıyla 500 milyon Dolar ayırmış. Peki biz ne yapıyoruz; tam tersi amacıyla, yani PYD'nin sınırımız boyunca yapılanmasına mani olmak amacıyla operasyon yapıp, uğrunda şehitler veriyoruz.
...
Peki durum bu ise; 15 Temmuz hain kakışmasının da kısmen organize edildiği bizzat AKP yetkililerince ifade edilen İNCİRLİK üssünü niçin kapatmıyoruz.
...
İncirlik üssü resmen devletimiz ve milletimiz için faaliyet gösteren şer merkezi olmuştur. İlk etapta Kürecik üssü kapatılmalı, yetmezse akabinde hiç tereddütsüz İncirlik üssü kapatılmalıdır.
...
Sayın Erdoğan'dan ey.... mey...leri değil, "ABD, PYD'ye desteğini şu tarihe kadar çekmediği sürece, İncirlik üssünü kapatacağız" çıkışını bekliyoruz.


SP'nin oyu %2.5 ancak AKP'de etkileyebileceği seçmen %10 civarındadır
Erdoğan'ın %51'ni aşağıya çekecek en makul yol İYİ PARTİ ve SP'nin "İlkesel işbirliği" etrafında hareket etmeleridir. "İttifak" demiyorum, çünkü bu kelime hile ve hülle amaçlı kullanıldığından "Kirletilmiştir".
...
Araştırmacı Hakan Bayrakçı'n tesbiti; SP'nin oyu her ne kadar %2.5 olsa da; AKP'deki etkisi altında olan seçmen oranı %10Dolayısıyla, SP'nin baraj altı kalacağı endişesi ile AKP'ye giden %2.5 oranındaki oyları, olası İYİ PARTİ-SP "ilkesel işbirliği"ine %10 olarak dönebilir. Diğer Erdoğan karşıtı oyları ve bunu dikkate aldığımızda Erdoğan'ın tekrar Cumhurbaşkanı seçilmesi mümkün olmayabilir.

Eylemsiz Doçent
"Eylemsiz doçent" sıfatının kullanılması; Meral Hanım'ın yerlerde sürüklenen siyaset diline seviye kazandırma amacının bir anlamda tezahürüdür.
...
Teşekkürler Meral Akşener; ne kadar zor da olsa, "Siyaset diline "Kasımpaşa'dan kurtarıp, Beyoğlu'nda Papyon taktıracaksınız inşallah.

"Yandaşlık" gazını fazla alıp, çiğ benzin atınca; Akit TV'nin gafı, yaydığı koku örtbas edilemedi.
...
Ne demişti akit TV sunucusu; "Sivilleri öldürmek isteseydik şayet; Nişantaşı'ndan, meclisten başlardık" dedi ama belasını da budu. Hakkında dava açıldı. İnşallah yan yattı, çamura battı, sonra da rahat bırakıldı denmez.
...
Peki "Keşke Yunan galip gelseydi" diyen Püsküllü meczubun devletimizin en yüksek makamı tarafından ziyaret edilip, sağlık ve sıhhatinin takibe alınması; (Keşke gaf olsaydı) gaf bile değil, skandal değil mi. Bunun diğer bir tercümesi; "Keşke hiç bir Türk askeri sağ kalmasaydı da; Yunan galip gelseydi" demek değil mi dir.
...
Şimdi sormak istiyorum Sayın Devlet Bahçeli ve MHP kurumsal kimliğine; "Devletin bekası" deyip, arkasına sığındığınız ulvi bir hissiyatı gerekçe göstererek, kayıtsız şartsız arkasında durduğunuz Sayın Erdoğan'ın "Keşke Yunan galip gelseydi" diyen ve İstiklal savaşını ve onun kahramanlarını aşağılayan adamı ziyaret etmesine ne diyorsunuz. Bu ziyareti eleştirmenize mani olan ve devletin bekasını ilgilendiren ne var.
...
Bu ziyaret karşısında suskunluğunuzun tek nedeni, fani dünyada hep altınızda olmasını istediğiniz koltuk ve elde edebileceğiniz üç beş milletvekilliği değilmi dir. Eğer devletin bekası hassasiyeti ile hareket diyorsanız; bu malum ziyareti eleştirip, sıradan bir Türk milliyetçisinin gösterebileceği doğal refleks ile şiddetlice bir tepki göstermeniz gerekmezmiydi.
...
Niçin bu ziyaret içime oturdu biliyormusunuz; ben "Yunan'ın galip gelmemesi için" babası askere gidip de gelemeyen; babasını tanıma fırsatı dahi bulamamış; merhametli köylülerin ellerinde büyüyüp, 13 yaşında gelin olmuş yetim ve öksüz bir kız evladının evladıyım.
...
Evet Sayın MHP kurumsal kimliği; "Keşke Yunan galip gelseydi" diyen adamın yüksek makamca ziyaret edilmesi hakkındaki düşünceniz nedir?


''Camiler ahır yapıldı'' diyen lal olası diller
İstiklal savaşımız sırasında ordumuz zaman zaman binek hayvanlarını camilerin avlusunda, askerlerini ise camilerin içinde konaklatmak zorunda kaldı.
...
Ancak bir takım soyu bozuk etnik piçler, Türk milletine olan kinlerini doğrudan değil de dolaylı yoldan ve en kolayı da din üzerinden kusmak için yıllarca "Camilerimiz ahır yapıldı" dediler.
...
Çok garip, bunları diyenler aynı zamanda "Keşke Yunan galip gelseydi" de dediler. Yine çok garip ki; Türk milletine, cumhuriyet değer ve kazanımlarına karşı, tarihine karşı en ağır ithamlarda bulunan "Püsküllü meczuplar" en itibarlı adamlar yerine konulup, devlet protokolünce sağlıkları, sıhhatleri ve günlük yaşamları takip edilir oldular.
...
Yazık, çok yazık. Afrin için milli birlik ve bütünlük diyeceksin, muhalefet bizimle aynı dili konuşmuyor diyeceksin; "Keşke Yunan galip gelseydi" diyenlere değer atfedip, itibar edeceksin. Peki bu samimiyetsizlik "Afrin ruhu"na uyuyor mu.


İnsanın kendi psikolojisini başkaları üzerinde görmek istemesi
İnsan psikolojisinde şöyle bir şey varmış "İnsan kendi hallerini başkalarının üzerinde görmek ister" miş.
...
Bu hal demek ki patiler için de geçerli olmalı ki; Devlet Bahçeli, Cumhur ittifakı dışında kalanlar için "Sizler de ille birilerine sığıntı olmalısınız" dercesine, kin ve öfke dolu şekilde "Siz de cümbüş ittifakı kurun" diyor.
...
Sayın Bahçeli biz oy pusulasında birlerine sığıntı olmayı değil, özgürlükçü demokrasiye inanmış vicdanlara sığınarak, öfkenizin ve kininizin neden olacağı doğal bir süreç sonunda vicdanların "Gönül birlikteliği" ile demokrasimizi de yönetim sistemimizi de içine ittiğiniz badireden kurtaracağız.

Ülkücüleri sokak ile tanımlamak
Ülkücülerin "sokakla" tarifine alışık olanlar; Ülkücü, Türk milliyetçisi Meral Akşener'in batılı bir düşünüre atıf yaparak fikrini açıklaması elbette alışılmışın dışında bir şey oldu.
...
"Bilmeyen lider"in en övündüğü şey neydi; ülkücüleri sokaklardan toplaması(!) Peki sonra ülkücülerden ne istedi; kendisi ve efradının azatlık kabul etmeyen köleleri olmamız istendi.
...
Meral Akşener, Ümit Özdağ, Yusuf Halacoğlu, Özcan Yeniçeri, Nuri Okutan, Sinan Ogan, Koray Aydın gibi daha yüzlerce Türk milliyetçiliği hareketinin değerli siyasi evlatları atıl vaziyette tutulmak istendiği gibi aksine daha da milletleşmenin yerine "Türk milleti" tarifinden rahatsızlık duyup, ümmetleşme sürecini başlatanlarla iş tutuldu. Bizler de buna "Hayır" deyip, fikren, siyaseten "Azadlık" İlan ettik.
...
Böyle bir konjonktürde, elbette Meral Akşener önderliğinde olup bitenler çok önemli ve dikkat çekici oldu, olacaktır da. "Hareket" meclisteki ve siyasetteki varlığını hile ve hüllelerle sürdürmek yerine, aslına rücu edip; fikir, düşünce doğal olarak da İlmi siyaset yaparak yoluna devam edecektir.
...
Hayatımın en mutlu günlerini yaşıyorum. Artık ülkücüler sokaklarla değil konuştukları, tartıştıkları ve yazdıkları ile konuşuluyor. "Türk milliyetçiliği hareketindeki bugünkü konjonktürün oluşmasına emeği geçen, katkıda bulunan tüm gönüldaşlarıma teşekkür ediyorum.
Mehmet Soral
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.