Ahlak ile siyaset arasındaki ilişki felsefe tarihinde Aristoteles'ten Farabi'ye kadar birçok düşünürün fikir yürüttüğü bir konu olmuştur. Siyaset, en basit tanımla devleti yönetme sanatıdır. Aynı şekilde devlette toplumsal bir organizasyondur. Bu bağlamda, devleti yönetmenin de ahlaki kuralları vardır.

Toplumla ilgili olan her yapıda ortaya çıkan davranışların toplumun genel ahlak kurallarıyla uyumlu olması gerekir. Devleti yönetmenin hukuki kuralları kadar ahlaki ilkeleri de vardır. Ahlaki değerlerin başında "iyi ve kötü" yargıları gelmektedir. Hukuk kuralları kadar toplumda etkisi olan ahlaki kurallara uyumlu davranışlar sergilendiği oranda toplumsal düzende ahenklik oluşur.

Devlet birey ilişki kadar, birey toplum ilişkisinde pozitif hukuk kuralları kadar toplumsal değerler dediğimiz ahlaki yargılarında etkisi vardır. Eğer bir yerde ahlaki yargılar toplum nezdinde yara almışsa orada ne hukuk kurumsallaşır ne yöneticilerde güven duygusu kalır.

Hukuk ve ahlak kurallarda keyfiliğe yer yoktur. Bir davranış ya iyi ya da kötü olarak algılanır.

O halde devleti yönetenler toplumun genel kabulleri dediğimiz "iyi" davranışlar sergileme ve toplumun tepki gösterdiği "kötü" davranışlardan kaçınması gerekir. Aksi takdirde ahlaki değerlerin yozlaşmasına sebep olunacağı gibi toplumsal huzursuzluğa, ayrışmaya da sebep olabilmektedir. Bugün olduğu gibi.

Tarih boyunca ahlaki değerlerin sulandırıldığı, istismar edildiği dönemler toplumlar için hep felaket olmuştur. AKP iktidarında ne dini ne ahlaki ne de hukuki yargılar kalmadı. Özellikle ahlaki yargılar yerle yeksan oldu. Ahlaki yargıların toplum nezdindeki müeyyidelerini din maskesi altında işlevsizleştirerek hırsızlığa, yolsuzluğa ve hukuksuzluğa bile kılıf uydurdular. Bu fiillere bulaşanları kahraman ilan ettiler.Asıl tehlike bundan sonra başladı. Kötü davranışlar kabul görmeye başladıysa iyi davranışların bir özelliği kalmıyor. Yaşadığımız süreç, böylesi kargaşaların ve ahlaki erozyonun yaşandığı bir süreçtir.

AKP iktidarıyla, yolsuzluğa konu olan materyaller ve onun failleri ortada ama iktidar yolsuzluk yok diyor. Diğer yandan el altında bu yolsuzluğa bulaşanları ahlaki yönden temize çıkarıp hukuk yönünden de kaçırarak görevlerinden alma yoluna gidiyor.

Yani anlayacağınız AKP ahlaki yargıları da hukuku da devre dışı bırakarak keyfi uygulamalar sonucu algı operasyonuyla metal yorgunluk, tembellik gibi gerekçelere sığınarak kirlenmiş ruhlarını temizlemeye ve hukuksuzluğu şimdilik örtmeye çalışıyor. 17/25 Aralık yolsuzluğu kapatıldı ama kokusu toplumsal hücrelerimizi kemirmeye devam ediyor.

Sınavlarda bunca şaibe için hakları gasp edilenlerin çığlıkları duyulsaydı 15 Temmuz darbesi olmazdı. Yakın akrabalarına yolsuzluğu bile dine dayandıracak kadar ahlaki değerlerden koptular.

Kendilerinden olmayan atamama, kendileri gibi düşünmeyeni Müslüman kabul etmeme ve kendi yolsuzluklarını ahlaksızlıklarını dile getireni hain ilan etme belirgin vasıfları oldu.

Evet, böyle ahlaki yönde dibe vurmuş, dini yönden rantı hedef almış ve hukuk yönünde diktayı tercih etmiş bir heyula var karşımızda. Bu heyula, siyasi iktidarı aşan, ruhlarımızı kirleten değerlerimizi yok eden, modern hayatı ilkel hayatta dönüştüren karakteristik bir özelliğe sahiptir.

Bugün siyaset arenasına İYİ PARTİ girmişse ve adı İYİ PARTİ olarak karşılık bulmuşsa bu ahlaki erozyona dur demek için bu ismin toplumda oluşan bir refleksten kaynaklandığını da unutmayalım.