"Öğretmen küçük öğrenciye seslendi;
– Gel oğlum. Kalk bakalım tahtaya, sana bir sorum var.
– Buyrun, öğretmenim..
– Canlılar kaça ayrılır?
– Dörde ayrılır öğretmenim.
– Bana yanlış gibi geldi ama hadi say bakalım..
Minik öğrenci parmaklarıyla saymaya başladı;
– Bitkiler,Hayvanlar,İnsanlar,Çocuklar.
– Çocuklar da insan değil mi oğlum?
– Haklısınız, o zaman canlılar üçe ayrılır öğretmenim
– Peki, şimdi yeniden say bakalım..
– Bitkiler, Hayvanlar ve çocuklar..
– Oğlum insanlara ne oldu?
– Kalplerinde sevgiyi yeşertip düşünebilenleri hep çocuk kaldılar, diğerleri de hayvanlaştılar öğretmenim."

Keşke hep çocuk kalsaydık. Belki o zaman insan olarak kalmayı becerebilirdik. O da belki…

Kalplerine sevgi ocağı yanmalı. Eğer o OCAK sönerse bir gün hayvandan da aşağı seviye bizi bekliyor demektir.

İnsan sevgiyle insan olur.

Korkmayın sakın:

Sevgi bedava…

Bedava olduğu için mi insanların ağızlarında sadece küfür var?

Hayvan bile olamayacak tipler insan kılığında…

Nereden çıktı şimdi bu?

Dilimiz mi kirlendi önce yüreğimiz mi diye düşünürken aklıma geldi doğrusu.

Çevremiz sevgi dilini kaybetmiş insanlarla kuşatmaya alınmış durumda. Öfke kin nefret hakaret günlük hayatımıza hakim. Gündelik hayatın her saniyesi sevgisizlik ile doluyor. Sadece sevgisizlik değil yüreğimizde yerleşen. Saygıyı da rafa kaldırdık kalplerimizden alarak.

Elbette sevgi gönül işi. Tamam herkes herkesi sevmeyebilir. Lakin niye saygı duymayı unutuyoruz ? Saygı zorunluluktur insan olan için. Ruhu hayvanlaştıran kindir öfkedir…

Hayvanlaşma derken hayvanların bir çoğunun insandan daha duyarlı daha sevgi dolu daha merhametli olduğunu da unutmayalım. Burada sadece mecaz anlamda hayvanlaşma söz konusudur. Elbette çevremize bakarsak hayvandan daha aşağı seviyede yaratıklar görürüz. Kravat takarak insan olduğunu zanneden bir yığın insan yok mu çevremizde?

Allah yüreğimizden dilimizden sevgi merhamet duygusunu yok etmesin…

DOĞAN AY