Bu gün ofiste çalışırken birlikte çalıştığım kardeşim dedi ki;; asıl önemli haberi duydun mu abla? Baturay kapanıyor! Biliyordum… Baturay benim 32 yıldır alışveriş yaptığım kırtasiye. Öncesinde de en az 35 yıllık geçmişi var. Son derece işinin başında insanlar; çocukluğunu, gençliğini, orta yaşın ilerilerine burada taşıyan tezgahtarlar rafları topluyorlar. Yıl başından itibaren işsizler. Niye kapatıyorsunuz sorusuna tek cevap 'döngüyü çeviremiyoruz Nurşen hanım, mecburuz!'

Binlerce işyeri döngüyü- yaşamlarını korumak için on binlerce tuhaf yöntem denedi. Son başarıları, sessiz sedasız kepenk indirebilmek olacak. Pek çoğu kredi, piyasa, tefeci borcu batağında çırpınıyor. Haciz batık kıyametini duyurabilecekleri bir muhatap yok, ortalıkta. İşletmeler içlerine çöküyor yok oluyorlar.

Bir ülkenin ekonomik değeri işleyen işletmelerin varlığı ve yoğunluğu ile ölçümlenir. Türkiye'nin ekonomik macerasını sürükleyen kurumların sayısı, ömrü, derinliği nedir? Neye benzer bizim reel sektörümüz?

Gelir idaresi Başkanlığı verilerine göre 2016 yılında Gelir vergisi mükellefi olarak beyanda bulunan kişi sayısı 3.367.908 kişi. Yine aynı dönemde Vergi idaresinin faal olduğunu tespit ettiği Gelir Vergisi mükellefi sayısı 1.819.492 kişi . Aradaki 1.548.416 sayısına denk gelen mükellefin aktif çalışma hayatında nerede olduğu belli değil. Süreksiz yükümlü dediğimiz ticari sınai zirai gelir dışında geliri olup (sermaye geliri benzeri) yılda bir kez beyanname veren, sürekli yükümlülüğe oranı %85'i bulacak sayıda vatandaşımız var mıdır?

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği kayıtlarında 2010-2017 yılları aralığında kuruluşu gerçekleşen Gelir Vergisi mükellefi olacak şahıs işletmesi sayısı 418.471 adet. Aynı aralıkta kurucunun iradesiyle kapatılan işletme sayısı 143.809 adet. Kurucu iradesi olmaksızın, adresinde tespiti yapılamayan-ulaşım sağlanamayan kategorisinde olup idari olarak kapanışına karar verilen işletme sayısı ise 168.648 adet. Son kısım benzetme yerindeyse cami avlusuna bırakılan ticari işletmeleri oluşturuyor. Bir dönem düşünün ki; 418.471 adet çocuğunuz doğuyor, 312.457 çocuğunuz ölüyor. 7 yıllık dönemde ortalama şahıs işletmesi yaşama oranı %34.

Aynı türden verilere Kurumlar açısından da bakabiliriz. Yine 2016 Beyanname veren Kurumlar Vergisi mükellef sayımız 700.481 kurum . Aynı dönemin faal Kurumlar vergisi mükellefi sayısı 756.186. Ardaki fark rakamına isabet eden 55.705 kurumun niçin beyanda bulunmadığı, olup olmadığı, yoksa hangi aralıkta buharlaştığı konusu belirsiz.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği kayıtlarında 2010-2017 yılları aralığında kurumlar için verileri de ilginç. Kurulan şirket sayısı 416.166, faaliyeti duran (henüz kapanmamış) şirket sayısı 103.624, tasfiyeye giren şirket sayısı 44,871. Kurulan her 100 şirkete karşın kapanan şirket 36 adet.

Yabancı sermayeli şirket kuruluşlarında 2010-2017 aralığında 30.458 adet şirket kurulduğunu görüyoruz. Niteliksel açıdan bu şirketlerin 4.514'ü Anonim, 25.944'ü limited şirket statüsünde kurulmuş. Kuruluş sırasında taahhüt edilen sermaye tutarı 9.129.767.376,92 TL. Reel nakit sermaye girişini ölçecek bir veri yok. Sermayenin tamamı mı getirildi? Yoksa kurucuların TTK içinde tanımlanan sürelerde Türkiye'de kazanılacak gelir ile mi tamamlanacak belli değil. Evvel emirde yasa; bu sermayenin 1/4'ünü kuruluş sırasında görmek isterim, kalanı sonraki yıllarda tamamlarsın diyor. Getirildiği kesin olan nakit girişini 2.282.441.844 TL gibi tahmin edebiliriz. Zira yabancı şirket kuruluşlarındaki yapılanma, getirileceği varsayılan sermaye konusunda tereddüdü içinde taşıyor. Tereddüdün nedeni aşağıda.

Yabancı şirketlerin ülke yatırımlarına göre dağılımında 6075 şirket ile Suriye, 2596 şirket ile İran, 1997 şirket ile Almanya, 1005 şirket ile Irak, Azerbaycan 493, Rusya 142 ve 2018 şirket ile yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları tarafından kurulmuş şirketler başı çekiyor. Kalan sayı tüm dünya ülkelerine dair ve sıralamada raporlanmamış. Yabancı kuruluşlar %28,2 oranında alım-satım, %9,6 imalat, %10,4 inşaat ve %51,8 diğer alanlarda faaliyet göstereceklerini beyan etmişler.

Şirketlerin ülke ekonomisinde derinlik, etkileme , yapılandırma, verim gibi kıstaslarının en güzel göstergesi borsa kotunda faaliyet gösteren şirketlerdir. Bu cepheden bakıldığında Borsa İstanbul'a üye 701 adet şirketin 511 tanesi pazarda işlem görmektedir. Borsa zemininde işlem yapan şirketlerin sayısı faal kurum sayısının on binde 7'isi gibi bir rakama denk geliyor. En ufak bir ekonomik olumsuzlukta borsa verilerindeki yüksek dalgalanmaya bu sığ yapı sebep oluyor. 

Kooperatiflerin ülke içindeki küçük gelir sahibi kişilerin yardımlaşarak varlık sahibi olmalarında, faaliyetlerini organize ederek yaygınlaştırıp sürdürmelerinde, tüketimlerinin avantajlı fiyatlarla karşılanmasında önemli yeri mevcut. TOBB verileri 2010-2017 aralığında 7544 adet kooperatif kurulmasına karşın 13829 kooperatifin faaliyetini durdurduğunu, 129.206 kooperatifin ise tasfiye edildiğini gösteriyor. Kurulan sayının 19 katı kooperatif yapılanmasının ülkede ekonomi sahnesinden çekilmesi, toplumdaki imece yoluyla gelişme yeteneğindeki zayıflamayı, toplumsal yalnızlaşmayı göstermesi açısından da önemli olmalı.

Mesleğim gereği KOBİ olarak tanımlanan 1 ila 200 arası personel çalıştıran işletmeler ile çalışırım. 1982-2017 aralığını, benzer işletmeleri inceleme gözlemleme fırsatım oldu. Davranış, zaaf, inanç, uygulama anlamında tipleştirme yapmak çok mümkün

Dünyanın herhangi bir yerindeki bir aktörün hapşırması Türkiye'de ağır hastalık olarak hayata geçiyor. Zira ülkemizin genel eğitim seviyesindeki niteliksiz yapı iş-üretim-hizmet sektörlerine olduğu gibi yansıyor. Gözlemsel değerlendirme yaptığımızda şirket kuruluşlarında;

  1. Yapılması planlanan iş ile ilgili eğitim, bilgi- beceri eksikliği, yeni bilgiye kapalı davranış biçimleri
  2. Yetersiz alt yapı ve donanım, personel
  3. Eski üretim araçları ve teknoloji kullanımı
  4. İş- ve Pazar hakkında saha araştırması olmaksızın teşebbüse geçme
  5. Yetersiz iş sermayesi, iş sahiplerinin kişisel konfor artışı için işletme sermayesi- gelirinden çektiği varlıklar sebebiyle çalışma sermayesindeki aşınmalar
  6. Bütçe planlama alışkanlıklarının oluşmaması
  7. Sorumluluk bilincinin zayıflığı
  8. Borç-sermaye kavramlarının yeterince doğru değerlendirilmemesi, aşırı borçlanma
  9. İdari sistemin reel durumla örtüşmeyen beklentileri ve reel alanı tanıma eksikliği

Yukarıdaki sorunlar ve alt başlıkları yapısal gücün zayıflatıp giderek yok olmasına sebep oluyor. Siyasal ve ekonomik krizlerin etkisi ile yapısal gücünü kazanmamış işletmeler faaliyetlerini bir şekilde sonlandırmak zorunda kalıyor.

Türkiye'de ortalama işletmenin Yaşam süresi Ankara Ticaret odası 2006 yılında yaptırdığı bir araştırmada; ortalama şirket ömrünü 12 yıl, yeni kurulan şirketlerin 5 yıl içinde kapanma ihtimalini%80 olarak tespit etmiş. Araştırmayı yenileyip günün şartlarında değerlendiren yeni bir kaynak şimdilik yok. Köklü, geleneği olan, gelişen işletme sayısı maalesef çok az. Henüz yatırımın olgunlaşarak kar döngüsüne dönüşme sürecinin başına gelmeden, işletmeler yok oluyorlar .

 Kişisel servet kaybı diğer yandan ülkenin potansiyel vergi kaybıyla sonuçlanıyor. 2003-2016 aralığında beş kez genel yasa çıkarıldı ve vergi affı- ödeme kolaylığı sağlanarak ekonomide kaybolan şirketlerden olan kamu alacakları tahsil edilmeye çalışıldı. Vergi ödeme kolaylığı yasasının kapsamında yapılan vatandaş- kurum ile devlet arasında yapılan ödeme kolaylığı, af anlaşmalarında %50-65 aralığında kamu tahsilatı yapılabildiği görüldü. Bunun yanında kısa sürede borç ödeyememe sarmalı hızlanarak yeni bir tahsil edilememe zemini oluşuyor. Nihai olarak herkes kaybediyor.

Ülkeyi yeni baştan her alanda yapılandırma ihtiyacı açık. Kim- kimler işletme kuracak? Sağlıklı kurum yapıları için hangi evrelerden geçilecek? Sermaye nasıl oluşacak- korunacak? Kişisel refah ile işletme çevresi çıkarları nasıl bağdaştırılacak? Sosyal sorumluluk bilinci nasıl kökleştirilecek? İdarenin rehberliği ve denetimi nasıl etkin kılınacak?..

Hadi iyileşirken bunları da düşünelim, Türkiye'm.

Nurşen Karakaş 
14/11/2017