Eğitimimiz 28 Şubat 1997 yılından itibaren ağır hasarlar alarak günümüze kadar geldi. Ancak en büyük hasarı son on iki yılda aldığımız bir gerçek. Bunu sadece biz demiyoruz, mevcut iktidarın kendisi de itiraf ediyor zaten. En büyük hasarı da Fetö elemanlarının verdiğini gördük, ancak o günlerin geride kaldığını var sayıyoruz, öyle ümit ediyoruz. Bu sorunların neler olduğu ile ilgili konulara daha önceki yazılarımızda az çok değinmiş, hasar tespiti yapmıştık zaten; yapmaya da devam edeceğiz kuşkusuz. Olumlu adımlar da atıldı mutlaka, ancak bunların sayısı çok az ne yazık ki. Eğitimin siyaset üstü bir alan olduğunu düşünerek muhalefetin de bu hususta katkı sağlaması gerekmektedir.

İktidarın eğitimdeki doğru işlerin sayısını çoğaltıp, yanlışların sayısını azaltır mı bilmiyorum. Ancak muhalefetin de eğitim politikalarına katkı sağlaması, farklı yöntemler izlemesini istemek biz seçmenlerin hakkı. Muhalefetin de eğitim işlerini hafife almadığını, önemsedikleri aşikâr, bundan kuşkumuz yok. Ancak daha yapılması gereken çok işlerin olduğu da bir gerçek.

Bir seçmen olarak partilerin programlarına göz atmak büyük önem taşıyor aslında. Mutlaka parti tutmayı, takım tutmakla eş tutmamak gerekiyor. Parti programlarına göz atmak, kervan yolda düzülür dememek gerekiyor. İktidarın bu saatten sonra parti programına bakmanın çok bir anlamı yok elbette, takdir ettiğimiz veya takdir etmediğimiz uygulamalarını yaşıyoruz zaten.

CHP ve MHP'nin programlarındaki eğitim başlıkları birbirine benzer; yetersiz demek haddimize değil tabii ki. Ancak muhalefet konumları da uzaktan izleyen, bir iki cümleyle geçiştiren, politika geliştirmede yetersiz bir durumda. CHP'de Muharrem İnce, Engin Altay ve Yıldırım Kaya gibi eğitim kökenli, ağırlığı olan siyasiler eğitim sahasına çıkıp daha fazla katkı yapmaları gerekiyor.

Programlarında eğitimi en geniş kapsamlı işleyen partinin İYİ Parti olduğunu görüyoruz. Eğitimi üçüncü başlık olarak ele almışlar, umut verici, heyecanlandırıcı olduğunu söylemeliyim. Belli ki özellikle iyi çalışılmış bu başlık için. Maddeler halinde boşluk bırakılmamaya çalışılmış. Bunda Sayın Meral Akşener'in eğitimci geçmişinin etkili olduğunu düşünüyorum. Sadece "Okul yönetimi, müdürlük ile başöğretmenlik olarak ikiye ayrılacak; eğitim bölümüyle başöğretmen, idari işlerle müdürlük ilgilenecektir" maddesi yerine "Okul güçlü duruma getirilecek, okulu okuldan yönettirmek için gerekli düzenlemeler yapılacaktır" denilse daha isabetli ve gerçekçi olabilirmiş. Okulun güçlü ve yetkili olması işini önemsiyorum çünkü. Neyse, yeni olmanın avantajını kullanarak, muhalefette yeni bir anlayış getirmenin fırsatını yakalayabilirler. Bunun için eğitim işlerini takip eden, politikalar geliştiren bir komisyonun kurulması hem parti için hem ülke için faydalı olacaktır. İktidar üyelerini gölge gibi takip ederek, onları da doğru işler yapması yönünde bir tazyik oluşturabilirler. Çünkü milli eğitim daha fazla hatayı kaldıramayacak gibi duruyor. İktidar zamanı geldiğinde ise hasarların giderilmesi daha kolay ve sağlıklı olacaktır.

Bunların dışında tüm muhalefet bir arada anketler, araştırmalar yaptırıp raporlar yayımlayabilir, paneller düzenleyebilir veya alternatif eğitim şuraları tertipleyebilirler.

Eğitim toplumsal hareketliliğe katkı sağlayan en önemli unsurdur. Toplum ileriye doğru, iyiye gitmek durumundadır. Bunun için düşünsel becerileri gelişmiş, problem çözebilen bireyler yetiştirmek devletin görevidir. Onun içindir ki iktidarın ve muhalefetin eğitime ilgilerini takip etmek gerekir. Çünkü ülke sorunlarının çözüm merkezi siyasettir, siyasi partilerdir.