Hatırımdan hiç çıkmaz: on yıl kadar evvel köyümüzde start veren anaokulunda hanım hanımcık bir öğretmen vardı. Öğretmen hanım her haliyle Cumhuriyetçi yanını belli ediyordu. Davet ediliyordu, evlerimize geliyordu, yani mahallemize. Bizim mahallenin çocuklarının dilinde bir şiir vardı, aynen şöyle başlıyordu:

"Bin sekiz yüz seksen birde
bir bebek doğdu
Annesi adını Mustafa koydu.."

Bizim mahallenin çocuklarının dilinde efsunlu hecelenişiyle bir bebeğin doğumu kutlanırcasına adeta marşa dönmüştü. Pek sevinmiştim. Öğretmen hanım evimize geldiğinde kendisini hoşbeş etmiş, Atatürk adına çocuklarımıza kazandırdığı şiirsel incelik ve bilinç için kendisine teşekkür edip dışarı çıkmıştım..
Öğretmen hanımı mahallenin kadınlarıyla baş başa bıraktım. Çam ağaçlarına baktım, pek sevindim. Sanki biraz daha koyuluğuna koyuluk katmıştı Zigana'nın dev çamları. Yürüdüm yol boyu, arılar uçtu orman güllerinin dalından, içimde yepyeni düşler, umutlar depreşti. Dağ köyüne girmişti Ata'mız; buraları bir başka şenlenecek derken akşam olmuştu, döndüm eve. Bizim evin küçükleri her oynadıkları oyunda dillerinden düşürmüyorlardı ve ara ara tersten başlayıp okuyorlardı öğretmenlerinin öğrettiği şiiri: "...adını annesi Mustafa Koydu...Bir bebek doğdu...Bin sekiz yüz seksen birde.."

Okullar kapandı, bir diğer dönem başladı. Ben de yoktum birçokları gibi köyde. Fakat unutmadan bizim çocuklara sordum telefonda: "Şiiri okuyor musunuz?" diye. Çocukların ilk söylediği şuydu :"Amca! Öğretmenimiz gitti, başka birisi geldi. O, bize şiiri okutmuyor.." Öğretmen başka bir ile gitmişti. Bir daha bizim çocuklar(mahalle olarak) o şiiri okumadı, şimdi lise sıralarındadır o zamanın Mustafa Kemal şiirini okuyan çocukları. Ne haldeler, Mustafa Kemal namına şiir okuyorlar mı, Atatürk'e dair bir sevgileri mevcut mu, bilemiyorum; şunu çok iyi biliyorum ki bu iktidar; Atatürk'ü 1881'de öldürmek için elinden geleni yaptı ve yapmaya da son sürat devam ediyor..
On üç, on dörde denk düşen gencecik yaştaki ergenleri dört beş yıl sonra bambaşka bir yaşam olgunluğu karşılıyor on üç ve on dördüne oranla. Yepyeni, kemik yapısıyla, fiziğiyle, aşağı yukarı standarda oturmuş bünyesiyle gençler türüyor. Bu gençlere temelde iyi şeyler katılmışsa örneğin: ülke değerleri, bayrak, hilal, Mustafa Kemal gibi değerler bu gençlerin köküne iyice nüfuz etmişse hayata, doğruya, milli değerler bazında felsefik, sosyolojik paydalar yaratmada iyi yol katetmişiz demektir. On yıl evveline bakıyorsun daha iyiydik diyorsun. Dolarla bu denli uğraşmıyor, doların iyi yönetilemeyen ekonomimizdeki çatlağa karşı verdiği yükseliş savaşını bu kadar hissetmiyorduk. Mustafa Kemal Atatürk'ü halkımıza "tut sıfırdan anlat" görevini üstlenmiyorduk. Çünkü bugünkü kadar Atatürk üzerinden milli değerlere saldıran bir kafa yapısı en azından yeğin değildi. Lakin geldiğimiz noktada, kaldı ki her geçen gün artıveren Atatürk düşmanlığı toplumumuzda bir kimlik soygununa dönüşmüş durumdadır. Ülkemizin en tepesindekine bağlı birçok üstün eğitimli kişinin başka dertleri kalmamış gibi Atatürk'ün hayatı, haysiyeti, çevresiyle ilgili yaptıkları veya yaptırttıkları karalama çalışmaları dejenere olmak adına en üst raddeyi zorlamaktadır. Ne günahı vardı Atatürk'ün diyorsun, Atatürk'e düşman edilen kesimin en çok dillendirdiği mavallardan birisi :"gâvur" sözüyle yüzleşiyorsun..
Adamlara bakar mısınız "o bir Yunan"dı diyorlar. Ömrünün en güzel yıllarını Anadolu'da Yunan'ı denize dökmekle geçiren birisine Yunan'dı demek hangi aklın kalite düzeyi için gereklidir, galiba buradan belli oluyor. Senin Türklüğünü, namusunu, namusuna bağlı şerefli yaşamını paçavralaştırıp seni dünya alem önünde iki paralık seviyeyle mankurtlaştırmak için seninle ölümüne cenk veren Yunan, asker yetiştirip git Anadolu'yu kurtar diyecekti öyle mi? Ne güzel zekâlarla süslüyoruz algılarımızı!? Hiçbir dokümanı karıştırmadan, hiçbir kitaba elimizi sürmeden koftan, üfürükten kişilerin palavrasıyla koca bir tarihe ihanet etmeyi bilgi, doğru diye kabulleniyoruz..
Atatürk'ü bir yurttaş olarak sevmenin CHP moduna dönüştürülmesi de iktidarın ayrı bir yaftasıdır..
..
Sabahtan akşama değin televizyonlarda boy boy gördüğümüz, kürsülerin, salonların, pahalı, cilalı mekanların platformlarında konuşan Cumhurbaşkanı'nın dilindeki kılıç ki finalde muhakkak CHP'ye çatıyor. Ağzını CHP'ye karşı bir kez olsun hayırla açmayan Cumhurbaşkanı, toplumumuzun büyük bir kesimini de ne var ki halkın gazını alarak türettiği algıda etkilemiştir. Atatürk'e çatmayı subliminal mesaj verircesine CHP üzerinden yapan Cumhurbaşkanı ömrünün belki de en mesut yıllarını yaşıyordur? Ülke batmış, eğitim çökmüşken kurulan 200 üniversiteye rağmen PISA verilerine göre Güney Afrika ile başa baş olmamızın hiçbir önemi yokmuşçasına başımızdaki kişi; sabah akşam, gece gündüz CHP'yi hedef tahtası haline getirmiştir. Özellikle danışmanlarınca yanlış enformasyonlarla taçlandırılan Cumhurbaşkanı, hızını alamadığı hususlarda Türklük, Türk, Türkçülük gibi değerleri de ırkçı, şoven bir yapıyla yermeyi Doğunun halkı adına iyi pişirip servis ediyor ekranlardan..
CHP'nin kusuru var mı bu hususta? diye sorulabilir mi? Elbette ki! Ama suç CHP gibi çok kıymetli, ülkemizin temel kolonlarını oluşturan kadim bir partidedir demek yerinde bir hareket olmaz. Sebep partilerin başındakilerdir. Nasıl ki MHP bir davanın, koskocaman bir sevdanın, ülkünün kökü ise CHP de benzeri bir mayanın özüdür. Bunca hüznü, kasveti hasıl edenler, partilerin lideri diye nam salanlardır. Bir yanda Kılıçdaroğlu bir yanda Bahçeli. Al birini vur öbürüne! Kılıçdaroğlu da koltukla geziyor Bahçeli de! Kılıçdaroğlu da Tayyip Bey'i kazandırıyor Bahçeli de! Bir ara bir yürüyüş yapmıştı. Kılıçdaroğlu'nun bu yürüyüşü öylesine bir etkiye mazhar olmuştu ki muhalif kanadın usta, birkaç gazetecisi "Yürüyor" vesaire adlı kitap yazdılar. Biz de boş durmadık, Kemal Bey yürüyor diye 8 ila 10 kıtalık şiirler düşürdük yüreğimizden..Haydi Başkan, durma, az kaldı.. Milyonlar peşinde diyenler bir tarafta..şu an şurada, evet şu an orada...günde 20 kilometre yürüdü..Aman Başkan dikkat et, ayakkabılarınız ortopedik falan olsun diye ayakkabı mağazalarından bile telkin gidiyordu kendisine bizzat sosyal medya üzerinden..Bir ara yıkılıp düşsün, kadri kıymeti zedelensin diye CHP'ye muhalif belediyelerce yola bir kamyon tezek bile dökülmüştü..Yağmur çamur kar derken nihayet, adına "demokrasi yürüyüşü" dediğimiz yürüyüş Maltepe'de sonlandı. Genel Başkan platforma çıktı ve yılın konuşmasını yaptı. Dediler ki 5 milyon kişi iştirak etti mitinge! Vay dedik, demek ki iktidar artık el değiştiriyor. Yürüyor, geliyor, gidiyor; muhalif olarak her birimiz bu iş bitti, mevcut hükümet tepetaklak, çaresi yok milletimiz akıllandı sevinçleri taşıdığımız o günlerin arkasından 24 Haziran'da yapılan seçimde Tayyip Bey yine yüzde elli ile görevine devam etti, ediyor da! Devlet Bey'in tuttuğu baston ve Kılıçdaroğlu'nun başarısızlığı; Tayyip Bey'e devasa bir mutluluk yaşatmış, bu dereden çok daha balık yakalayacağını göstermiştir.. Sayın Cumhurbaşkanı'mız siz hiç müteessir olmayın! Bu iki isim; partilerinin başında olduğu müddetçe siz büyük bir olasılıkla 30 yıl daha devletin başında olacaksınız.. Rabbim sağlık versin, yüce Allah'ım sizleri iki cihanda da liderlikten bir santim ayırmasın! Atatürkmüş Matatürkmüş neyimize! Sayın Cumhurbaşkanımız, siz yeter ki dışarıya posta koyun, EYT'leriniz hızını kesmesin, Saraylar, özel uçaklar emrinizde cirit atsın! Yeter ki Sayın Cumhurbaşkanım, Rabbi Teala size zeval vermesin. Amin inşaallah! Allah'ım, ey yüce Tanrı'm; sen Devlet Bey ile Kılıçdaroğlu'nu da koru! Lütfen Tanrım, partilerinin başından ayrılmalarını nasip eyleme onlara! Onlar ki ülkemizin gururu, muhalafetin en kutsi iki ismi, onlarsız geçecek gün, muhalefet yerin dibine batsın! Sen büyüksün, gafursun, ismetsin, kudretsin! Sen ülkemizi bu iki isim dışındaki bir muhalefetle baş başa bırakma ve Sayın Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinden bizleri mahrum eyleme Tanrı'm! Saadetim budur benim, başka da hesabım yoktur. Kıvancım, sağduyum, beynimin her iki lobunda da terazilenen gerçek ülkemin en tepesinde sayın Cumhurbaşkanı'mızı ilelebet görüp muhafaza ve mudafaa etmektir! Mevcudiyetim ve istikbalimin yegane temeli budur..

ENGİN YEŞİLYURT