Marjinal terimi iktisadi bir karşılığa sahip olsa da, siyasi karşılığı da bulunan bir kavramdır. Ancak, iktisat ilminde olduğu gibi terimsel değil, sıfat olarak siyasi bir karşılığa sahiptir. Aşırı, aykırı ya da uç gibi anlamlarıyla siyaset dilinde kendine yer bulan marjinal kavramının Türkiye'de karşılığı yapılmak istenen unsur, Milliyetçi-Ülkücü Hareket ve onun mensupları olan Ülkücü Türk milliyetçileridir. Türk siyasetinde köklü bir geçmişe sahip olan bu durum, aslında Türk siyasi tarihinin, özellikle de siyaset sosyolojisi açısından en büyük garabetlerinden biridir. Elbette ki Milliyetçi-Ülkücü Harekete marjinal ithamının yapılmasının temelinde, Türk milliyetçiliği fikrinden duyulan rahatsızlık vardır. İthamın sahipleri ise, Türklüğe alerjileri tescillilerdir. Gayemiz, Türklüğe alerjileri tescillilere Milliyetçi-Ülkücü Hareketin marjinal olmadığını anlatmaktan ziyade; Türklük hasımlarının Milliyetçi-Ülkücü Hareket üzerinde oluşturmaya çalıştığı bu algıya kurban olunmasını önlemeye, kurban olanları da algı hapishanesinden kurtarmaya yöneliktir.

Milliyetçi-Ülkücü Hareketin temel varlık sebebi, fikri ve fiziki olarak Türk'e Hz. Nuh'un gemisi işlevini görmektir. Türk milletini, Türk milli kimliğine yabancı, uzak ve zararlı her çeşit ideoloji ve fikirden korumanın yanında, Türk milletini her alanda dünya milletler mücadelesinde en ön safa geçirmeyi, Türk milletini çağlar öncesinden çağlara sonrasına sıçratmayı hedefleyen Milliyetçi-Ülkücü Hareketin marjinal kabul edilebilmesi için, Türk'ün azınlıkta olduğu, dahası Türk'ün olmayan bir ülkede doğmuş ve faaliyet gösteriyor olması gerekir. Oysa Milliyetçi-Ülkücü Hareket, ilhamını Türk milletinin varlığından ve milli kimliğinden alan, kâdim Türk yurdu olan bu topraklarda, Türk milletinin bağrından çıkmış soylu ve kutlu bir harekettir. Sanki bu topraklarda Müslüman yok, Türk yok, sanki bu topraklar Türk'ün tapusunu kan ile aldığı topraklar değil ve Ülkücüler böyle olduğunu uyduruyor, öyle mi? Türklüğün mukaddesleri uğruna binlerce evladını şehit vermiş bu hareketin, belli zamanlarda belli fikir akımlarına, ideolojilere tepki olarak sokaklarda doğmadığı, bu topraklara ithal edilmemiş bir unsur olduğu her şeyiyle ortadayken Ülkücü Hareketi ve Ülkücüleri marjinal göstermek, soy özürlülükle, mozaik kafaya sahip olmak ile ancak açıklanabilir. Neresi marjinaldir Milliyetçi-Ülkücü Hareketin? Türk yurdunda Türk milliyetçiliği yapması mı? Yoksa Türk milletinin her alanda hakkını araması mı? Elbette hiç biri? Asıl marjinallik, böyle ulvi fikir ve gayelere sahip Ülkücü Hareketi marjinal göstermektir. Asıl aşırılık, asıl uç noktada, Türk milleti için erken uyarı sistemi olan bu hareketi, hak etmediği ithamlar yakıştıran kafalardır. Türk milletinin bağrından çıkmış Milliyetçi-Ülkücü Hareketi marjinal göstermek isteyenler, Türk vatanında Türk'ün egemenliğini istemeyenlerdir! Oysa Almanya'da Alman milliyetçiliği, Fransa'da Fransız milliyetçiliği, İngiltere'de İngiliz Milliyetçiliği, hatta homojen bir topluma sahip olmayan ABD'de, Amerikan milliyetçiliği marjinal değil, doğal, makul ve elzem olarak görüldüğü için bu ülkeler gelişmiş ve dünya siyasetinde söz sahibi olan ülkelerdir. Bu ülkelerde sadece milliyetçiler değil, bütün siyasi cenahlar milliyetçi bakış açısına sahiptir ve bu ülkeleri milliyetçilere yönettirenler, bu ülkelerde topluma ve siyaset kurumuna milliyetçiliği içselleştirenler, Türkiye'yi milliyetçilere yönettirmemeyi hedefleyenlerdir! Onun içindir ki, Türkiye'de Türk milliyetçiliği sinesinden çıktığı Türk milletine öcü gibi gösterilmektedir. Kaldı ki milliyetçiliği marjinal göstermek, aslında insanlığı ve insanı marjinal göstermektir. Çünkü milliyetçilik insan sevgisi ile başlar. Ama önce kendi insanını sevmekle. Ancak ne yazıktır ki; köşe başları isimsiz gayri milliler tarafından tutulmuş Türkiye medyasından öteden beri bu yönde açık ve örtülü şekilde oluşturulmaya çalışılan bu algının Türk toplumunda karşılık bulduğu da ortadadır. Bu durumda Ülkücüleri, öz yurdunda garip yapmıştır.

Şurası da asla muhakkaktır ve asla unutulmamalıdır ki; Milliyetçi-Ülkücü Harekete marjinal olarak bakılmasını arzulayanların bilinçaltındaki asıl marjinal unsur necip Türk milletidir. Türk milletinin tarih boyunca insanlık düşmanı zihniyetlere karşı kazandığı zaferler, bozduğu hesaplar, İslam'a ve insanlığa yaptığı hizmetler, özellikle emperyalist Batı dünyasında bir Türk sorunu oluşturmuştur. Emperyalizm için; Türk yok edilmeli, yok edilemiyorsa üstün hasletleri köreltilmeli, milli refleksleri alınmalı ve böylelikle de kontrol altında tutulmalıdır. Bunun için de, Türk'ü karşılıksız seven, Türk'e derin sevgi duyan, her şey Türk için, Türk tarafından, Türk'e göre anlayışına sahip olanların, yani Ülkücü Türk milliyetçilerinin, Türk için hiç bir zaman revaçta olmaması, Türk milletine, Türk milliyetçilerinin ve Türk milliyetçiliğinin zararlı olduğunun inandırılması Türklük hasımları için olmazsa olmazdır. Onun için Ülkücüler, her ne şartta olursa olsun, kendilerini ve fikirlerini marjinal gösteren algı seferlerine karşı, Ülkücü Hareket ve savunduğu Türk milliyetçiliği fikrinin Türk milleti için en makul ve elzem olan olduğunu Türk milletine fark ettirmeli, üzerindeki algı prangalarını kırmalıdır. Türk milliyetçiliğinin, Türkçülüğün değil, Türklük karşıtı, ithal fikir ve söylemlerin marjinal kabul edildiği ayarlar, marjinalliğin bu topraklardaki fabrika ayalarıdır.

Ülkücüler, bu topraklardaki marjinallik paradigmasını fabrika ayalarına döndürmelidir. Çünkü çare, Türk'ün kalbi, Türk'ün kafası, Türk'ün cevher-i aslisindedir. Türk'ün marjinallik paradigması fabrika ayarlarına döndüğü o gün, Adriya'dan Çin Seddine kadar olan topraklara Turan güneşi, yine ve yeni bir Türk nizamına muhtaç köhne âleme sevgi güneşi bu topraklardan doğacak, o güneşi gören kutlu Türk diyarları, '' Aladağ'dan Altay'a bütün Türkler bir olsun '' diye haykıracak, mazlum milletler, '' Vefalı Türk geldi yine '' diyeceklerdir. Sen doğmana bak güzel gün!