Dış mihraklar ve iç uzantıları başta olmak üzere bütün dünya bizi kıskanıyor azizim...

Aslında seven kıskanır, sevilen kıskanılır. Ayı yavrusunu severken öldürürmüş durumuna düşmeden yapılan sahiplenme, koruma, kollama amaçlı bir kıskançlık güzeldir. 

Aynı zamanda sevgili dostum Soren Kierkegaard, "Kıskançlık gizlenen bir hayranlıktır" demiştir.

Yani kıskanılmak güzeldir...

***

Ama bunların ağzı, ne kadar Omo varsa, ne kadar Tursil varsa...

Yav Osmaniye çık aradan...

***

Kıskançlık dedim de, nüfusumuzun elli milyonlarda olduğu ve müzik piyasasının Müslüm, Orhan ve Ferdi'den mütevellit üç babalı seksenli yılların birinde Orhan Gencebay'ın "Elli milyon bana hasta ben ise Müslüm'e hastayım" dediği rivayet edilirdi. Gencebay gerçekten bu sözleri söylediyse Müslüm Baba'yı kıskanıyormuş.

Tabi böyle güzel kıskanmalara can feda…

Yıkarsın geçer, ütülersin düzelir...

Olması gereken de bu dur zaten…

Bizden önce var mıydı? Yoktu.

Biz yaptık...

***

Ama bizim ülkemizde başarılı iş yapanlar, böyle hayranlıktan değil, hasetlik olsun diye ve ayağı kaydırılmak için kıskanılıyor.

Meselâ dillere destan dünya liderliğimiz, kâinat önderliğimiz kıskanılıyor. İç ve dış mihraklara her seçim sandıkta attığımız Osmanlı tokadı kıskanılıyor.

Aynı konuda sabah başka akşam başka konuşabilme becerimiz kıskanılıyor.

Zararları kâr, yenilgileri zafer gibi gösterebilme yeteneğimiz kıskanılıyor.

Boyumuz, posumuz kıskanılıyor...

Samanı Bulgaristan'dan, mercimeği Kanada'dan, eti meşhur Sırp kasabından alışımız kıskanılıyor…

Yerde, gökte, denizde yaptığımız her şey kıskanılıyor…

Bakara ile makaramız bile kıskanılıyor…

***

Havada uçan, karada yürüyen, denizde yüzen son teknoloji harikası savaş makinelerimiz kıskanılıyor. Ederinin beş-altı katı maliyetle yaptırdığımız ve ilk yağmurda sele karışan duble duble yollarımız, köprülerimiz, tünellerimiz kıskanılıyor. Yandaş müteahhitlerimiz tarafından yumuşak toprak üzerine iğreti şekilde dizilen raylarda devrilen trenlerimiz kıskanılıyor. Dere yatağına verdiğimiz imar izinleri ve yerel seçimler için barıştığımız halde düşmanlık edip çöken apartmanlarımız kıskanılıyor.

***

Vaktiyle Çin'e parasını ödeyip de son anda rest çekip almadığımız füze sistemi de dünya çapında kıskanılmıştı biliyorsunuz. Paramız Çinlilerde kaldı ama dünya delikanlılığımızı konuşup kıskançlıktan çatır çatır çatlamıştı.

Bugünler de ise ABD, Rusya'dan alacağımız S-400'leri kıskanıp "Ölümü öp, nolur onları almayın bizim Patriotları alın üstüne de S-35 uçaklarından verelim" diye yalvarıyor.Bunu duyan Rusya durur mu, "Benim S-400'leri alırsanız daha sonra S-500, S-600 veririm" diyor. İki Lada otomobil ve bir miktar komisyon da cabası. Katar Emiri'nin verdiği uçak kadar değilse de olsun…

Sonuçta biz bu millet için çalışıyoruz…

***

Bakın burası önemli…

Ekmek kapımız olan "bu millet" çok önemli…

Hatırlarsınız; çok değil henüz üç ay önce asgari ücret tespit komisyonu, 2019 yılı için verilecek olan asgari ücreti belirlemek için toplantı üstüne toplantı yapmıştı. Vatandaşımız için yapılan bu özverili çalışmaları kıskandıkları için, "Komisyonun bu kadar toplanmasına hiç gerek yoktu. Hiç toplanmasalar ve bu toplantılar için ayrılmış olan bütçeyi direk olarak asgari ücretliye pay etseler herkes mutlu olurdu" diye konuşanlar oldu.

Kıskandılar tabi…

Kıskandılar, ömrünce beş yıldızlı otel görmemiş ve görmesi mümkün olmayan halkımızın bari, "asgari ücreti" beş yıldız görsün diye yaptığımız bu fedakârlığı…

Ama biz dedik ki,"Burası Türkiye, haliyle her yıl şaşalı asgari ücret belirleme komisyonu toplantıları ile de kıskandırmalı kendini. Sadece beş yıldızlı otellerde yapılan "israf ile mücadele" toplantıları ve yine "enflasyon ile mücadele" toplantılarıyla bir yere kadar.Saraylar, lüks otomobiller, ejder meyveli smothie'ler, Cuma namazlarına bile debdebeli gidişler derseniz yeterince kıskanıldı bitti zaten…"

Ahali yeni kıskanılma haberleri bekliyor azizim…

***

Yeni kıskanılma haberleri demişken,"Arkadaşlar,rakip partililer ne yaptıysak tuzağa düşüp polemiğe girmediler. Sahaya çekmek için o kadar bağırıp-çağırıp hakaret ettiğimiz halde hiç umursamıyorlar. İplemiyorlar.

Seviyemize inmeyip sadece gülüp geçiyorlar. Ara sıra "yemezler" manasına nanik yapıyorlar...

Ve iki aydır vatandaşa sadece proje anlatıp oy istiyorlar…

Arkadaşlar, siz çok iyi bilirsiniz; çamurlaşma konusunda oldukça tecrübelisiniz. Köşelerinizde yine bir çamur ittifakı kurup öyle kaba taşlar hazırlayın ki, her fırsatta kafalarına kafalarına atalım…

Meselâ şu Taksim'de ezan olayını iyi köpürtün ha. Daha önümüzde koskoca on dokuz gün var. Bu hamurdan sadece ekmek değil bildiğiniz bütün unlu mamülleri çıkartın. Hatta yenilerini de icat edin. Bu millet unlu mamülleri sever. Fakat yanına birkaç kışkırtma konusu daha bulun ki, kuru kuruya gitmesin.

Yoksa bizim geleneksel halkı kutuplaştırıp oy konsolide etme siyasetimiz taca çıkacak…

Bu tanzim satış ve halkın cebinden alıp yine halka dağıttığımız çaylar da pek iş yapacağa benzemiyor…

Bu sefer gerçekten paketi alıp tokadı vuracak gibi bakıyorlar…

Sandığa oy lazım, havuza da su…

Hadi naş naş…"

***

Ne diyordum…

İşte bunlar bizim vatandaşın elinde para etmeyen üç kuruşa zor alıcı bulan, soğanı-patatesi kıymetlendirip on lira yapışımızı kıskanıyor.

Bunlar patlıcana hak ettiği değeri verip on sekiz liraya, yirmi liraya çıkarışımızı kıskanıyor…

Bizden önce yüzüne bile bakılmayan ıspanak, pırasa ve marul hakeza…

Yıllar yılı pazar tezgâhlarında sürünen Ayşe kadın fasülyesi bile sayemizde gerçek değerine ulaşıp "Hanım efendi" oldu be!

Buradan kadınlarımıza de en büyük değeri bizim verdiğimiz anlaşılıyor ve hayin muhalefet tarafından bir kez daha kıskanılıyor…

Onlar kıskanır biz yaparız...

12.03.2019