Referandum yaklaştıkça karanlığın içinden gelen zulüm etkisini arttırmaya başladı.

Gizli, sessiz yapılan yıldırma çalışmaların yanı sıra artık açık bir şekilde tercihi ''hayır'' olanlar hedef alınmaya başlandı. Milliyetçi camianın çok değerli ablası Meral Akşener'in Çanakkale'de düzenlediği mitingin engellenmeye çalışılmasının ardından son çare miting salonunun elektriğini kesecek, ısıtıcılarını çalıştırmayacak kadar acizleştiler.

Hayatı boyunca nice engellemeler, saldırılar, tehditler, iftiralar almış olan Akşener elbette yılmadı kalabalığa karşı konuşmasını,anlatılarını yaptı.

Her zaman olduğu gibi halkın büyük sevgisine mazhar oldu.

Ancak unutulmamalıdır ki bir zihniyet elektrikleri söndürecek kıvama geldiyse o zihniyetin ne kadar hastalıklı bir durum içerisinde olduğunu en başta o zihniyeti safiyane bir şekilde destekleyenlerin sorgulaması gerekir!

Hayatı boyunca çağdaş Türkiye hedefinde olmuş, mücadelesini her alanda sürdürmüş olan Sayın Meral Akşener için alçak bir üslupla Fethullah Terör Örgütü ile ilişkili iftirası atanların daha bir kaç yıl önce terör örgütü lideri Fethullah Gülen'i çıldırırcasına övdükleri görüntüler için internette basit bir arama yapmak yeterli.

Çirkin ve mesnetsiz iftiraları tutmayınca bir salonun ışıklarını söndürenlerin,çıkarları için neleri söndürmeye çalışacaklarını unutmamak elzemdir.

***

Kanal D haber spikeri İrfan Değirmenci'nin işine, sosyal medyada referandum ile ilgili fikrini beyan ettiği ve bu sebeple Doğan Grubu'nun tarafsızlık ilkesine aykırı hareket ettiği için son verildiği açıklandı.

İrfan Değirmenci sürekli programlarını takip ettiğim bir haberci değildi, ancak elbette izlediğim programları olmuştu.

Zaten mesele İrfan Değirmenci'nin programları ya da mesleki özellikleri değil.

Sadece sosyal medyada fikrini beyan etmiş bir kişinin sözde tarafsız bir yayın organı tarafından işten çıkarılması!

Aynı yayın grubuna bağlı Hürriyet gazetesinde Evet oyu vereceğini açıklayan Fatih Çekirgevereceği oyu açık açık söyleyeceği halde kendisine ''Doğan Grubu tarafsızlık ilkesi'' uygulanmadı!

Bu sebeple Doğan Grubu'nun ne duruma düştüğünü açıklamaya gerek bile yok.

Ancak bir tahayyül yaratalım ve evet diyen yazarlarını da yarın itibarı ile işten çıkardıklarını varsayalım...

Ülkemizin devlet televizyonu dahil neredeyse bütün kanallarında program sunucuları, oyuncular, şarkıcılar ve medyatik yüzler hükümet yanlısı olmak kaydıyla görüşlerini özgürce ifade edebilirken ve Doğan Medya Grubu bu isimleri gerektiği zaman kendi medya ve yayın organlarında ağırlamaktan,haber yapmaktan, şov programlarına çıkarmaktan çekinmezken sosyal medyada ''hayır'' dedi diye bir çalışanlarını işten çıkarmak bırakın etik ve ilkeyi mantık sınırları dahilinde bile değildir.

TV programları sunan ve referandumda evet dediklerini söyleyen program sunucularından bir kaç örnek vermek gerekirse,

  • NtvSpor-Yüzde Yüz Futbol-Rıdvan Dilmen
  • Tv8-O Ses Türkiye-Murat Boz
  • Trt 1-Trt Stadyum – Ersin Düzen
  • Beyaz Tv-Beyaz Futbol – Ahmet Çakar
  • Beyaz Tv-Beyaz Futbol – Ertem Şener
  • Tv 360-Her Şey Dahil – Alişan
  • Atv-Kim Milyoner Olmak İster – Murat Yıldırım
  • Atv-Nihat Hatipoğlu ile Dosta Doğru- Nihat Hatipoğlu
  • Kanal 7-Ömer Döngeloğlu ile Önden Gidenler- Ömer Döngeloğlu

gibi evet oyu vereceğini açıklayan bir sürü medyatik isim programlarını sürdürürken

Doğan Medya Grubu gazete, tv ve dergilerinde bu isimler herhangi bir sansüre uğramaz.

D Smart uydu alıcısı sayesinde bu programlar pırıl pırıl izlenirken sizin savunmanız ama onlar bizimle çalışmıyor gibi çocuk avutur bir açıklama olursa elinizdeki devasa şirketlerin ve medyanın gücüyle bu gerçekliği görmezden gelirseniz ve siz de araziye uyarsanız kimse size ağzıyla gülmez.

Açık ve taraflı bir şekilde hayır dediği için bir haber spikerinizi işten attınız.

Başka bir bakış açısıyla fikrini belirttiği için bir nevi sürgüne gönderdiniz.

Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür sözü ne yazıktır son yıllarda haklılığını sık sık hatırlatsa dahi dahi bu milletin evlatlarının zihninin derinliklerinde her zalimliğin yazılı olduğu bir defter vardır ne zaman ki ölü toprağı bu ülkenin üzerinden devrilip atılır,işte o zaman kara kaplı defter ortaya çıkacaktır.

* * *

Kamu-Sen'e bağlı Türk Büro-Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş referandumda hayır konulu açıklamasının ardından evinin önünde silahlı saldırıya uğradı. Saldırıda Yokuş yara almazken şoförü Özkan Temizer ise bacağından yaralandı.

Saldırganlar yakalanmadığı için bunun siyasi bir saldırı olup olmadığını net olarak söyleyemeyiz.

Ancak insanların son dönemde hayır dediği için ötekileştirildiği, her türlü haksız ve şuursuz iftiralara uğradığı, hedef gösterildiği, düşman ilan edildiği bir dönemden geçtiğimiz için doğal olarak ilk aklımıza gelen ''hayır'' açıklaması sonucu böyle bir saldırıya uğramış olabileceği.

Bu saldırının faillerinin bulunması ve adil yargılanmasının(!) ardından net bir bilgiye sahip olacağız.

Tüm bu yanlışlar karşısında her ne kadar öfkeli bir hissiyata bürünsek dahi vatanseverler olarak söylemeyi es geçmememiz gereken bir husus var.

Aslında bu sözleri etmesi gerekenler bu milleti yönetenler, devlet kademeleri konumunda olanlardır ancak onlar ayrıştırma yöntemi gibi fütursuz ve kutuplaştırıcı karanlık bir zihniyet içerisindeler.

O vakit başta onlara bu hatırlatmayı yapmak vatanına ve milletine gönül verenlere düşmekte...

Cam kumunu hepiniz bilirsiniz. Cam kumu işlemden geçer cam olur. Bizim milletimiz işte bu cam gibidir. İktidar sahibi olmak demek camın sorumluluğunu da eline almış olmak demektir. Hoyrat davranılan bir cam düşer de kırılırsa parçaları en çok toplamaya çalışmak zorunda olanın elini keser.

Bu milleti birbirine daha fazla düşman etmeyin, bu insanları bu kadar ayrıştırmayın hala şehitlerimize beraber üzülüyor, hala uluslarası müsabakalarda ortak hissiyatları paylaşıyor,bu toprağın suyunu içiyor bu gökyüzünün havasını soluyoruz.

Bu cam başka camdır, kırılırsa yel kopar, kopan yelin savurduğu cam parçalarının gideceği yerleri ise kimse tayin edemez...

Saygılarımla


Emrah Birgül