gürlüyor içimiz
biraz sonra yağacak
balk oynuyor kelimeler bak
varsın alsın kıyamet bizi
eksik olsun bu defa şemsiyemiz

yağmurun böldüğü
kaçıncı cümlem saymadım
delişmen yalnızlığın ortasında
neyime yetmiyor utanmak anlamadım

yürüyen zaman
bardağımda kalan dudak payı
tavşan kanı yaralar var
boy aynasında görürüm onları
gözüme kaçan tozdandır ağlamalar
inanma
inan
yıllar ki küsüp giden mızıkçı çocuklar

olsun yürüyor zaman
hep kendisine konuşan herkese susan
derinden akmayan yaşın dışına döktüğü yalan
yalnızca çiçekler büyütmez
yaşamın olanca nazını gözünde

ertelenmiş gülüşüm düşer nihayet
sokak dolusu karanlığın dibine
bütün duvarlara bir isim takmışlar
nazenin bazen ince
silinmiş ya da yazılan

suçlular çok
değişmesin ellerim
dursun üzerimde bütün kırılmalar
ebem kuşağına dönerim güneş beni sevdiğinde
belkilerde

barışma cümlesi bekliyor dargınlar
yolun başındalar henüz
çoktan geçtim onları diyor
boz dağlara karışan sis
ölmeyeceğim sanki şu an
hesabı mahşere kalmış sevdalar kadar sessiz

duvağı açılmamış umudun
kırıntılarını yedi bitirdi masallarda
kitaplarda evlerde
ve kibrit kutularında ateş
çiğdeci kuşu
eledi unu astı eleği gece
ay mavisi hüzünlerde
soldurun ışıkları haydi

kalbime Sûr üfleyen meleğe bağışladım beni
derindir şiirin uykusu olsun
elem türküleri dinleyelim mi
ne dersin

ne dersen de
topladım kırık derik ne varsa heybemde
söz satılmaz saz satılmaz
hele insan hiç bu yerde
kalır geride huzura eğilmiş bir kalem.