4 Aralık 2016, yan, önümüzdeki pazar günü, İtalya'da halk oylaması var.

Bu oylama küresel sermaye piyasaları ve AB'nin geleceği için çok önemli.

Sermaye piyasalarında büyük olumsuz olaylara 'Kara Kuğu' denir.
Normalde bu 'Kara Kuğular' her bir kaç senede bir görünür.
Pazar günü tahmin edilen gerçekleşirse, bu Brexit ve Trump seçiminden sonra 2016'da görünen 3. 'Kara Kuğu' olacak.

Evvela pazar günü İtalyan halkının neyi oylayacağına bir göz atmakta fayda var;

Genelde bilinenin aksine pazar günü İtalyanlar Avro'da kalıp kalmamak istediklerini oylamıyorlar.

İtalyan ekonomisi 20 seneyi aşkın bir zamandır ciddi sıkıntıda ve bu durum 2008'de patlak veren küresel finans krizi sonrası iyice hissedilir hale geldi. İtalyan başbakanı Matteo Renzi İtalya'nın en büyük sıkıntısının reformları engelleyen ve neredeyse imkansızlaştıran kurumlardan kaynaklandığını söylüyor ve bölgesel yönetimlerin yetkisini kısıtlamak istiyor. Bunun için anayasayı senatonun 315 üyeden 100 üyeye indirilmesini ve seçilmiş senatörlerden önce hükümet tarafından atanmış senatörlerin önceliği ve senatonun doğrudan parlamentoya bağlanması yönünde değiştirmek istiyor. Aynı zamanda seçim kanununu en çok oy alan partinin doğrudan çoğunluk hükümeti oluşturmasına yetkilendirecek şekilde değiştirilmesini oylatacak.

Pazar günkü oylamanın konusu bu.

İtalyan halkının bu oylamada 'Evet' yönünde oy kullanması fiilen yerel yönetimlerin her türlü haklarını kaybetmeleri, senatonun lağvedilmesi manasına gelir. Seçim kanunu değişimi ile koalisyon hükümetine gerek kalmaz. Bu yetkilerle iktidar gücü tamamıyla kendi elinde odaklanmış ve muhalefete düşen rol ancak sembolik olur.

Oylamadan 'Hayır' oyu çıkarsa Matteo Renzi istifa edeceğini söyledi.

Bu da İtalya'nın 2018'e kalmadan erken seçime gitmesini gerektirir.

İşte İtalya'nın Avro'dan çıkma söylemi de buradan kaynaklanıyor.
Zira Renzi istifa eder ve erken seçime gidilirse AB ve Avro karşıtı söylemle oy toplayan Peppo Grilli'nin 5 Yıldız hareketinin erken seçimden iktidar olabilecek kadar güçlü çıkma ihtimali yüksek sayılıyor.

Ben bu olaylara ayrı ayrı bakıyorum.

Evvela İtalyan halkının kendi hak ve güçlerinden vazgeçerek gücün iktidarda bu kadar odaklanmasına müsaade edeceğini düşünmüyorum.

Matteo Renzi çok büyük vaatlerle seçildi. Kendisinden önce olan hükümetlerle kıyaslandığında nispeten başarılı sayılabilse bile, halkın beklediği harikaları gerçekleştiremedi. Bu hayal kırıklığı da halkın kendisini artık 'köhne elit sınıfa' ait olarak algılamasına yol açtı.

Ayrıca başta anayasada bir - iki cümlelik değişiklik ile başlayan bu oylama süreci esnasında değişiklikler o kadar girift bir hal aldı ki, bir çok hakimin bile ne manaya geldiklerini anlamadığına dair haberler var.

Halka şu anda doğrudan Avro'dan çıkmak istiyor musunuz diye sorulsa, muhtemelen 'Hayır' diye oylayabilirdi. Zira Yunanistan'da Zypras'ın bir sürü tantanadan sonra bir şey yapamadığını ve İspanya'da da Podemos'un seçilmeden bile beklentilere cevap verememesi Avro'dan çıkışın o kadar kolay olmadığını herkese göstermekte.

Ayrıca ekonomik açıdan bu kadar AB'ye muhtaç olan hiç bir ülke gönüllü kolay kolay AB'den çıkmaz. Yunanistan halkı çıkma lehinde oylasa da sonunda çıkamadı ve bunu yuttu.

Dolayısıyla pazar günü halk 'Hayır' diye oylar ve Renzi verdiği sözü tutarak istifa edip erken sçimin yolunu açarsa, 5 Yıldız Hareketi'nin seçilme ihtimali, seçilse bile vaatlerini ne kadar gerçekleştirebilecekleri ap ayrı konu.

Lakin açıkça ifade edeyim, bu sefer Brexit veya Trump'ın seçiminde emin olduğum kadar emin değilim. Çünkü İtalyan basınını takip edebilecek kadar İtalyancam yok.

Ama şayet tahminim yine de doğru çıkarsa, İtalyanların 'Hayır' olarak tercih kullanmalarının ne manaya geldiğini de düşünmek gerek.

Bir kere bu büyük bir siyasi istikrarsızlık manasına gelir. Avro daha çok değer kaybeder, USD daha değer kazanı ve altın artar.

Ama olayın boyutu çok daha büyük. Çünkü AB bankaları içinde İtalyan bankacılık sektörü en sıkıntılı durumda ve aslında devlet ve AB desteği ile ayakta durabiliyor. Siyasi istikrarsızlık bankacılık sisteminde acil gerekli olan reformun daha da gecikmesi manasında gelir. İtalyan bankalarının ihraç ettikleri borç senetleri değer kaybeder, serbest piyasadan borçlanmaları daha da zorlaşır ve nitekim neredeyse tamamıyla ECB'ye muhtaç kalırlar.
Lakin İtalyan bankacılık sektörü, Yunanistan, Portekiz veya İrlanda'dan çok daha büyük olduğu için ECB'nin ne derecede başarılı olabileceğine dair ciddi şüpheler var.

İtalyan bankalarının ihraç ettikleri borç senetlerinin değeri kaba taslak 550 milyar Avro civarında. Bunun 250 milyardan fazlası Fransız, yaklaşık 100 milyarı da Alman bankalarında. Bu Fransız ve Alman bankalarını ve dolayısıyla Fransa ve Almanya'yı sıkıntıya sokar. Bankacılık sektöründe bankaların karşılıklı ilişkileri çok yakındır. Bir domino taşı düşerse hepsi düşer! Borsalarda ciddi sıkıntı yaşanır.

Bütün bu etkiler saydığım sıralamayla peş peşe bir günde olacak diye bir şart yok tabii.

Aslında bütün bu etkiler insanın kafasında böyle önemli bir karar İtalyan halkına bırakılır mı, yoksa kamuoyundan habersiz başka etkenler olabilir mi diye sorulara yol açıyor.

Peki şayet 'Evet' oyu çıkarsa ne olur?

Piyasa rahatlar, Avro değer kazanır, USD hafiften değer kaybeder. Ondan sonrası İtalyan hükümetinin sergileyeceği tavra bağlı. Çünkü 'Evet' oyu sıkıntıları çözmek için zaman kazandırır ancak, sıkıntıların çözümü değildir!

Dediğim gibi, bütün bu yazdıklarım kişisel tahminim ve 3. şahıs veya kurumları bağlamaz. Başkaları şayet burada yazdıklarımı gerekçe göstererek kişisel kararlarda bulunursa, bunlara yönelik hiç bir sorumluluk kabul etmiyorum.