Ağlıyordu mühürsüz zarf mühürlü zarfa bakıp. İç çekiyordu benim niye mührüm yok diye. Dayanamam bu göz yaşlarına diyerek mühürsüz zarfa yaklaştı ysk yetkilisi ve ağlama sen senin göz yaşların mübarektir dökme yerlere dedi. Sonra düşündüler bu hazin manzaraya bir çözüm bulunmalıydı. Aynı sandıkta olan bu zarflar bir olmalıydı. Kim niye ayrı tutuyordu bu zarfları sahi kim bu hainliği yapabilirdi? O hain bulunmalı ve cezası verilmeliydi ceza olmaz diye düşündü ysk.

Tiz zamanda bu iş çözülmeliydi. Koca koca hakimler toplandı tartıştılar ve karar verildi 

Hangi akla vicdana sığardı mühür gözlü zarfların sayılıp mühürsüz zarfların sayılmayacağı. Olamazdı böyle bir olay ve dahi olmamalıydı. 

Kara sevdadır bunun adı. İnce hastalık derler eskiler bu sevdaya. Mühürsüz olmanın ne ayıbı olabilirdi? Mühürsüz olmak senin suçun değil bizim tezgâhımız dedi başkan. Üstelik niye ayrım yapılıyor ki? Neticede ikisi de zarf. Buna itiraz edip zart demenin anlamı da yok.
Güzel olmak için mutlaka mühürlü mü olmalıydı zarflar.
Ağlıyordu mühürsüz zarflar bakıp mühürlü zarflara.

Niye diyordu?
Neden ben sayılamıyorum diye hıçkırıyordu?
Çığlık atıyordu bu insafsız uygulamaya son denilmesi için.
Ve o beklenen ses geldi birden. Herkes o sese doğru yöneldi merak içinde.
Yeter diyordu o muhteşem ses. Yeter bitsin bu ayrılık diyordu. Seçmenlerin pardon zarfların arasına niye ayrılık tohumları ekliyor diyordu. Bu ses kutlu bir sesti.

Artık mutlu son diyordu bu ses.
Mühürsüz zarflar mühürlü zarflarla birlikte olacaktı. Coşmuştu sandıktaki zarflar. Mutluluk şarkıları söyleniyordu. "Beraber girdik biz bu sandığa beraber sayılacağız bu sandıkta" diye haykırıyordu zarflar.
Günler günleri kovaladı mühürsüz zarflar tam kanunsuzluk olmadı diye kabul edildi.
Ne mutlu onlara.

Onlar erdi muradına,...
Eee biz ne yapalım şimdi?
Gökten elma da düşmedi. Kim yedi bu elmaları?
Mühürlü mühürsüz derken oldu da bitti maşallah.

Aşk engel tanımazmış ne diyelim.

Doğan Ay