Önce hesaplaşma sonra helalleşme. 

Hesaplaşma olmadan helallik istemenin hiçbir mantığı yok. 

Olsa olsa bu sadece dostlar helâlleşmede görsün demek olur.
Ne oldu da helalleşme istediniz?
Sizin bize yaptıklarınızın gün gelip size yapılmasından mı korktunuz yoksa? 

Korkmayın ülkücüler sizin gibi olmaz olamaz. Bi dünyada kimse yaptığı ile göçmez inanın. Yaptığınız her şey bumerang gibi tekrar size dönecek. Evet evet mutlaka geri dönecek. Ülkücülere ağza alınmayacak hakaretlere seyirci kalacaksınız hatta bu sövgülere çanak tutacaksınız sonra çıkıp helalleşme isteyeceksiniz. 

Yok be muhtar emmi.
O kadar basit o kadar kolay ve o kadar ucuz değil kırdığınız kalpler. 
50 yıl değil 150 yılınızı da kutlasanız ülkücüleri bölmenin helâlleşmesi olmaz. 

Böldünüz parçaladınız Türkiye'de siyasi sistemin değişmesine çanak tuttunuz şimdi çıkıp helalleşme. 

Niye? 

Başka bir partinin işareti altında siyaset yapmak için mi?
Biz BAŞBUĞUN EVLATLARI OLARAK KALALIM SIZ….. 

Konu uzun yara oluk oluk. 

En iyisi bir hikaye. 

"Abbasi halifelerinin beşincisi Harun Reşid, sarayının bahçesindeki bir gül fidanını çok beğenir. Yaprağı, kokusu, görünüşüyle dikkatini çeken gülü özel bakıma alması için bahçıvana emir verir. Bahçıvan üzerine titremeye başlar gülün ne var ki, sakınan göze çöp batar derler ya. Aynen öyle olur. Bir sabah bahçıvan gelip bakar ki, gülün dalına konan bir bülbül, ne kadar yaprak varsa hepsini gagalayarak yere düşürmüş. Tek yaprak bırakmamış gülün başında korku içinde koşar halifeye: 

Sultanım der, üzerine titrediğimiz gülün yapraklarını bir bülbül gagalayarak yere dökmüş, tek yaprak bırakmamış gülün başında. 

Harun Reşid, telaş etmeden cevap verir: Üzülme efendi üzülme, der, bülbülün yaptığı yanına kalmaz. Rahat bir nefes alan bahçıvan işine döner, bir gün bakar ki, bir yılan yaprakları düşüren bülbülü yakalamış, yutmak üzere, otların arasında kayıp gidiyor. Heyecanla yine halifeye gelir: Sultanım der, bülbülü bir yılan yakalamış, yutarken gördüm. 

Sultan yine telaşsız: Merak etme efendi der, yılanın yaptığı da yanına kalmaz. 

Bahçıvan yine işine döner, bir ara bahçede çalışırken otların arasında yılanı görür. Hemen elindeki küreğiyle darbe üstüne darbe indirerek yılanı orada öldürür. 

Sevinçle geldiği halifeye durumu anlatır: Sultanım der, bülbülü yakalayan yılanı ben de bahçede otlar arasında yakalayıp küreğimle öldürdüm. 

Harun Reşid yine sakin: Bekle efendi bekle der, senin de yaptığın yanına kalmaz. 

Nitekim çok geçmez bahçıvan hatalar yapar, yakalayıp halifenin huzuruna çıkarırlar, cezalandırılmasını isterler; Halife emrini verir: Atın bunu zindana. Hemen yaka paça zindana doğru götürürken geriye dönen bahçıvan şunları söyler: 

Sultanım der, bülbülün yaptığı yanına kalmaz dediniz, onu yılan yuttu. Yılanın yaptığı yanına kalmaz, dediniz, onu da ben öldürdüm. Şimdi benim yaptığım da yanıma kalmıyor, sen zindana attırıyorsun. 

Herkesin yaptığı yanına kalmıyor da senin ki mi yanına kalacak..? 

Demek sana da bir yapan çıkacak, öyle ise gel sen bana yapma ki bir başkası da sana yapmasın." 

Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin

Muhabbetle kalın efendim.

Doğan Ay