Günden güne referandum sürecine doğru ilerliyoruz. Muhtemel Nisan ayında gerçekleşecek referandum için siyasiler, ünlü isimler ve aklımıza gelebilecek her toplumsal kesim keskin fikirlerini beyan etmeye başladı.

Israrla gözden kaçır(t)ılan bir gerçek var ki referandum sonucunda herhangi bir parti iktidara gelmeyecek bizler ülkenin mevcut siyasi, kamusal ve sosyal düzenini tamamen değiştirecek bir sistem değişikliğini oylayacağız!

Üstelik bu sistem değişikliğini isteyenler gücü tamamen elinde bulunduranlar!

Olayı mikro bir biçimde ve basit bir sosyal olayla örneklendirmek gerekirse,seçtiğiniz apartman yöneticinizin apartmanı daha iyi yönetebilmek için dairelerinizin tapusunu da istediğini düşünün!

Elinde tüm yetkiler ve sistemin tüm olanakları olduğu halde bakın ülkede bir çok sorun var bunu halletmek için benim ''Güçlendirilmiş Partili Cumhurbaşkanlığı'' sistemine (ya da adına ne derseniz) ihtiyacım var demek veya bunu dedirtmek güç ihtirası içerisinde olanlar için normal olsa da hangi görüşten olursanız olun bunu makul bulmak ve destek olmak mantıkla izah edilemez!

Üstelik her türlü imkan ve gücün aynı kesimde olduğu dönemde

-Çözüm Süreci projesi üretip büyük paralar harcayarak başarısız bir ödev sunmuş bölücü terör örgütünün kendini güçlendirmesine fırsat doğurmasıyla, sonucunda memleketin güzel evlatlarının sürekli gelen şehit haberleri yaşanmışken...

-Fethullah Gülen Terör şebekesinin yıllarca desteklenmesi,yurt dışında bir çok ülkede yer alması için bürokratik destek olunması,ülkenin her alanına sızması için serbest bırakılması gibi ''kandırılmalar'' yaşanmışken

-Komşularla sıfır sorun politikası hedeflenip neticede sıfır komşu politikasına erişilmişken

-Dönemin başbakanının izniyle Filistin'e insani yardım amacıyla gönderildiği ifade edilen ve akabinde içerisindekilerin bir kısmının öldürüldüğü, bir kısmının yaralandığı bir kısmının ise rehin alındığı Mavi Marmara gemisi olayının İsrail tarafından 20 milyon dolar ile kapatılması dönemin başbakanı yeni dönem Cumhurbaşkanının kameralar önünde verdiği izni yine kameralar önünde sert bir şekilde reddetmesi sabitken

-Taziye için gittiği Soma'da kendisine yöneltilen protestolar karşısında bir protestocuyu markette sıkıştırarak ''Niye kaçıyorsun ulan İsrail dölü'' diyerek vatandaşa saldıran dönemin başbakanı ve şimdinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elindeki yetkilerin yetersiz olduğunu söyleyerek güçlendirilmiş bir Cumhurbaşkanı olmak istemesinin normal bir izahati olabilir mi?

Yukarıda verilen örnekleri binlerle çoğaltabiliriz ancak ne yazıyı herkesin bildiği gerçekliklerle uzatmanın gereği var ne de bu yazıdaki temel gerçekliğimizden uzaklaşmamızın gereği.

Ülkemizin son dönemecinde had safhaya ulaşmış,insanların sadece farklı görüşten,farklı fikirden olduğu için birbirlerine düşman gözüyle baktığı yıllar hüküm sürmekte.

Örneğin referandum sürecinde hayır diyecek olanların yurt dışına hizmet ettiği yanılsaması yaratılarak halk kutuplaştırılmakta.

Bu büyük yalanı çok basit bir örnekle çürütmek gerekirse bir çok Avrupa ülkesi,ABD,İngiltere,İsrail,Rusya,Çin ve diğer bir çok ülkeyle ticari,siyasal,sosyal ve hukuksal anlaşmaları olan,resmi ilişkileri açık biçimde yürüten hükümet kanadı mı yoksa sadece ülkemizin geleceği için fikir beyan etmekte olan ve referandumda hayır diyeceğini belirten isimler mi bu ülkelerle doğrudan bağlantı ve zorunlu kılınabilecek ilişki halindedir?

Herhalde bu sorunun cevabını açıklamaya bile gerek yok.

ÜLKEMİZDE AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI VARKEN VE SİZ HAYIR DİYENLER AVRUPA HİZMETİNDEDİR DERSENİZ BU ANCAK TRAJİKOMİK BİR SENARYO HALİNİ ALIR.

Bu sebeple hayır seçeneğinin herhangi bir yönlendirmenin etkisiyle değil aksine minimum imkanla haykırılmaya çalışılan vatansever bir çığlık olduğunun idrakinde olmak gerekir.

Tüm bunları bir kenara bırakalım ve olayı başka bir açıdan ele alalım.

Kendi içselleştirdiğiniz sebeplerinizle doğru seçeneğin mevcut cumhurbaşkanının yetkilerini arttırarak başkanlaştırmak olduğuna sonuna kadar karar verdiğinizi düşünelim.

Peki Erdoğan'ın sizce doğru olan başkanlığının bitmesinin ardından neler olabileceğini düşündünüz mü?

Ülkemize yerleşmesini arzuladığınız bu güç ve yetki sınırsızlığı sisteminin gelecekte ne gibi sonuçlar doğurabileceğini düşünüyor musunuz?

Yıllarca kurdurduğu tv, gazete, okullar ve global bağları ile insanları etkileyerek Türkiye'de en üst noktalara yükselmiş terör grubu lideri Fethullah Gülen gibi birinin ileride tekrar başımıza musallat olmayacağının üstelik bir de tüm güçleri eline resmi bir şekilde almış halde göreve gelmesinin sonuçlarını düşünüyor musunuz?

İdeolojinizin, oy verdiğiniz partinin,yaşam şeklinizin hiç bir önemi yok Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesiyle ayakta kalmasını isteyen bir vatanseverseniz ''HAYIR'' demek sizin için mazimizde kalanlara bir teşekkür,mazisi olacaklarınıza bir miras bırakmaktır.

Bugün içerisinde yaşadığımız ve değiştirilmesi teklif edilen sistemimiz doğru kararlar alındığı ve doğru kişilerle doğru hamlelerle sürdürüldüğü müddetçe her türlü zorlukla mücadele etmeye müsait ve toplumun fikirlerini bir çok farklı bakış açısıyla ortaya sunmaya olanak sağlayan,Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün bizlere değerli bir mirasıdır.

Bu toprakların çocukları ne tür siyasi fikirden olurlarsa olsunlar bu mirası ezdirmeyecekler kanaatindeyim.

Saygılarımla

EMRAH BİRGÜL