Zât-ı Muhteremler; Turâncı olmak bu kadar suç mu? Ne curûm işlemişse kesin cezâsını davamın! Ben bedelini misliyle ödemeye hazırım. Ama haddinizi bilim, delikanlı olun. Efendilerinize söyleyin, korkunun ecele faydası yok.

Biz Turânı kurduk, size tanıtmaya geliyoruz!
Şaka şaka, bu kadar korkmayın yahu, daha değil.. 
Ama az kaldı, bir gece ansızın...
Belki yarın, belki yarından da yakın...

Yıllardır Türkiye'de Turâncılık marjinal bir dünya görüşü, romantik bir hayal veya asla gerçekleşmeyecek bir rüya olarak görüldü. Yada öyle gösterildi. Lise çağında başlayıp üniversite çağına kadar süren gençlik heyecanı, karakteri tam oturmamış 50 yaş üstü adamların zırvası, duvarlara sprey boyayla fotoğraf çekinmek suretiyle yazılan, illegâl bir eylem. Peki ne istiyorlardı Turâncılıktan? Neden bu kadar itibârsızlaştırma saldırılarında bulunuyorlardı? Madem, kâle alınmayacak bir hayal ürünü, niçin bu kadar engellemek zahmetindeler?
Gerçekten bir rüya mıydı Turân?​

Hayır, bir kâbus...

Her gece ve gündüz gördükleri, tir tir titredikleri, ihtimâli dahilinde kaçacak delik bulamadıkları, dünyayı istedikleri gibi sömüremedikleri, çocukların ölmediği, kadınların tecâvüz edilmediği, yoksulluk ve yolsuzluğun, acının ve haksızlığın, adaletsiz bir yaşamın olmadığı, mâziden çok iyi tanıdıkları, kuyruklarını acıtan bir kâbus...  

Turâncılık aleyhinde bulunan insanların ve görüşlerin iki sebepleri vardır. Bunlardan biri; Türk olmamaları ve asla Türk olamayacaklarının farkında olmalarıdır. O yüzden kendilerini bu halkanın içinde görmezler ve haklıdırlar. İkinci olarak; en yaygın olan ve genel anlamda tümünün dile getirmiş olduğu, hayal ürünü olarak görmek ve asla gerçekleşmeyeceğini iddia etmektir. Bunlar kendilerini realist olarak ifade ederler ama tüm dünya insanlarının tek devlet altında birleşeceğine, bir mühendisle bir çöpçünün aynı maaşı alacağına, dünyayı bir felâket saracağına ve hayatta kalan insanların koloniler halinde uzayda bir gezegene taşınacağına, orta doğulu arapların bir şeriat devleti kuracağına, bir buçuk milyarlık nüfusla, sekiz buçuk milyonluk haşere sürüleriyle başa çıkamayanların dünyaya hükmedeceğine inanırlar. Topraklarını parayla satanların yahut parayla devlet kurmaya çalışanların ütopyalarının gerçekleşeceğini ancak her santimetre karesini kanıyla sulamış, canlarıyla bedelini ödemiş bir milletin hedeflerinin gerçekleşmeyeceğini öne sürerler.

Bu iddiaların tümü bir korkunun ifadesi değilse, bir gerizekâlılığın yahut bir cahilliğin ifadesidir. Psikoloji bölümüyle biraz ilgilenmiş insanlar, bu teşhisi gönül rahatlığıyla koyabilirler. Zaten Türk tarihinde Turân gerçeği, bir çok örneğiyle mevcuttur ve ulaşılabilir olduğu kanıtla sabittir.

TURÂNCILIK SIYASÎ MİDİR?
Kesinlikle evet. Turâncılık yapısı gereği zaten siyasî bir oluşumu hedefler. Turâncı siyaset olur ve kesinlikle yapılmalıdır. Ancak siyasî bir malzeme olarak kullanılamaz. 

Bu konudaki örneğimi, Turâncılığın bânisi olmuş Nihâl Atsız'ın sözleriyle vermek istiyorum: "Partilerde ülkü yoktur İktidara geçmek veya orada kalmak için en aşırı tavizlerden çekinmezler.", "Sade dinsiz değil, aynı zamanda Tanrısız bir rejim olan komünizm ise İkinci Cihan Savaşında Almanlar karşısında tutunabilmek için dinden yardım beklemiş, Sovyetler Birliği'nin Hıristiyan ve Müslüman vatandaşları için kiliseler ve camiler açılıp dinî liderler seçilmiştir.". Turâncılığı siyasî bir malzeme olarak kullanan politikacılarla elbette çok karşılaştık ve maâlesef hâlâ karşılaşmaktayız. Bunun en büyük sebebi gerçek Turâncıların ayağı yere basan bir siyâset yapmamalarıdır. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) bu tavizkârlığa bir örnektir. MHP aynı zamanda kendi tabanına muhalif bir partidir. Her Turâncının kâderide bu yüzden bir zamanlar MHPli olmasıdır. Özellikle Alparslan Türkeş'in vefâtından sonra iyice sağ cepheye kaymış, dincilik ve kardeşlik söylemlerinde bulunmuş ancak Ülkü Ocaklarındaki faâliyetlerle Turâncı gençleri kontrol altına almıştır. Zamanla fikir yozlaşmasına gidip, Türk-İslam senteziyle Türk Birliği görüşünü anlaşılmaz, kendi içinde kavgalı hale getirmiştir. Üstelik MHP Türk soyuna sembol olmuş Bozkurt figürünü ve milliyetçiliği de tekelinde bulundurduğunu söylemiş, başka kurumlarda yapılan eylemleri gayrîmeşru bulmuştur. Lider, Doktirin, Teşkilât elestirilemez diyerek, biât kültüründe gençler yetiştirmiş, anti demokrat bir biçimde hiyerarşi uygulamıştır. Ben şahsen hiçbir ülkücü gencin MHPde yönetime geldiğini ve siyaset yapabildiğine şahit olmadım. Ancak kavgalardaki mertliklerinden faydalanılmıştır.Ülkücü gençler daima bedel ödemişlerdir. MHPnin son dönemdeki tutumu zaten Türk milletinin aleyhindedir ve asla telafisi yoktur. MHP bünyesinden kopmuş ve mevcut yönetimi eleştiren bir takım muhalif ülkücü (!), AKP ve MHP ittifâkını yıkıp iktidara geçmek amacıyla yeni bir parti kurmuştur. Bu muhalifler, MHPde kalmak evvelâ MHPnin yönetimini ele geçirmek için direnmişler ancak başarılı olamamışlardır. Direnirlerken ve parti kurulumundan önce referandum zamanı "gerçek ülkücükten" dem vuran bu muhalifler siyasî parti kurdukları zaman ülkücülük gömleğini tamamen çıkartmış, merkez sağ olduklarını açıkça ilân etmişlerdir. Sormak lazımdır ki, acaba MHPdeki çabalarında başarılı olsalardı, söylemleri dolayısıyla ülkücü, gerçek ülkücü mü kalacaklardı? Tartışmaya açık...

Bu yeni partili muhaliflerin birde NATO faciası vardı ki, büyük tartışmalara sebep oldu. Natoda kalacaklarını ancak şartları yeniden değerlendireceklerini belirttiler. Bu içinde incelenecek ayrı bir konu olmakla beraber, Türk Birliği gibi bir düşüncelerinin olmadığının açık ifadesidir. Bu iki partininde bizi ilgilendiren tek bir noktası vardır ki oda; Turâncıların ikisinede destek vermeleridir. Zirâ Turâncılar her defasında aldatılmış, yolda bırakılmış, dışlanmışlardır.

Bir defa herkes şunu anlasın, biz hiçbir dinin hükmünde ve hiçbir ideolojinin güdümümde yönetilecek kadar küçük bir millet değiliz. Şimdi, müslüman turâncıların bana samimi eleştiriler yapacağının bilincindeyim ancak efendiler biz İslam'ı yok edeceğiz iddiâsında bulunmadık. Türkler hiçbir dinin aleyhinde bulunacak bir karaktere sâhip değildir. Elbette 300 milyon civarındaki bir ailenin çoğunluğu müslüman olabilir ama halen Gök Tanrı dinine inanan yahut diğer dinlere mensup olan Türkler vardır. Hâttâ hiçbir dine inanmayan Türklerinde nüfusu da azımsanacak sayıda değildir. 

Ayrıca Türkler insanlık tarihi kadar eski bir millettir ve dünyada hiçbir din yokken Türklerin yönetim şekilleri vardır. Belli bir töremiz, olgunlaşmış bir kültürümüz vardır.

Din ve devlet işleri birbiriyle karıştırılmaz, adil bir şekilde herkes istediğine inanmak ve inancını yaşamak hürriyetine sâhiptir.
İddia ediyorum, bu memlekette ve tüm Türk dünyasında iktidâra gelecek yegâne fikir Turâncılıktır. Bu memlekette komünizm gibi, siyasal islamcılık gibi deli saçmaları bir vizyona sâhip olduysa, Turâncılık tek başına iktidâra tâliptir. Ancak burada bizim, siyasetten kendimizi uzak tutmamız, stratejik manâda zayıf kalmamız, propaganda konusunda başarısız olmamız bunun önüne geçmiştir. Tunceli gibi Türkmenlerin yaşadığı bir bölgede komunizm hâkim olduysa, kızıl TKP orada belediye kazandıysa bu bizim oraya gitmediğimizden kaynaklanır.
Türkçü ve Turâncı siyasî parti yok mudur? Elbette vardır.

Turan Hareketi Partisi ve yeni kurulan Ötüken Birliği Partisi turâncı olduğunu iddia etmektedirler, isimlerinden de anlayacağımız gibi. Ancak bu partilerin seçime girecek kadar bir teşkilatlanmaları ve ayağı yere basan bir siyasetleri yoktur. Her gün yeni bir dernek ve örgüt kuruluyor ancak hepsi birbirinden bağımsız, küçük marjinal gruplar halinde dolaşıyor. Bu Türk birliği kurmak iddiasında olanların kendileriyle çelişmesinden başka hiçbir şey değildir. Benim tavsiyem bir sivil toplum-gençlik örgütü ve bir siyasî partide siyâset ve fikir üretmek, enerji dağılımını engellemek ve güç merkezini tek bir yerde toplamaktır. Türkçü bir örgüt yeniden bir teşkilatlanmaya harcıyacağı maddi ve manevi enerjiyi, mevcut ve en güçlü olan bir örgütü, bulunmadığı yerde teşkilatlandırmaya harcasa, eminim 81 ilde temsilciliğimiz bulunurdu. 

Öte yandan bir hareketin en önemli taşıyıcısı finanstır. Bugün azınlık diyebileceğimiz kürdler dış mihrâklardan ve yerli hainlerden almış oldukları destek ile, güney doğu bölgemiz başta olmak üzere Türkiyede etkili bir siyaset yapmıştır. Bu azınlıkların amaçları alenen Türkiyeyi bölmek ve kendilerine devlet kurmak iken, fiilen dağlarımızda silahlı başkaldırı yapmalarına rağmen Millet Meclisinde koltukları, devletin idâresinde yetkileri vardır. Kendilerine solcu diyen Türk vatandaşlarında bu bölücülere oy verdiği görülmüştür. Neden? Çünkü finans ve propaganda, en çok önem verdikleri şey. Ancak kürdler ne yaparlarsa yapsınlar, millet ve devlet olmayı beceremeyeceklerdir.

Bize döneIim;
Eski parti, yeni parti demeden, eski ülkücü yeni türkçü demeden, oy alamayız, mümkün değil demeden, kâti suretle hiçbir partinin sözlerine inanmayıp, yönetiminde sadece Turâncıların bulunduğu tek bir parti meydana getirmeli ve burada toplanmalıdır. Bu partinin yönetimi kesinlikle alanında profesyonel kişilerden oluşmalıdır. Ne istediğini ve ne söylediğini bilmeyenler ancak alışılmış söylemlerde, ezberlenmiş iddialarda bulunmaktan öteye gidemezler. 

Ne MHP ne de IYI PARTI bizim Turâncılığımızı güdecek değildir.
Tüm Turâncı yoldaşlarıma esenlik dilerim,

Turân Türk'ün İstiklâli demektir...

Anıl Kunt ​