​Onlar pervasız zamanın uğultulu kumpasında

İki değirmen taşı arasında un olan buğdayın

Uğursuz kaderini tescil ettiler

Esamesi okunmayan diller gibi

Zehrine kanıp sarhoş oldular

Asaletten mahrum hülyaların

Riyadan libas giyinip tahtadan kılıçları kuşandılar

Naylon saraylarda taht kurdular

İhanetten yana

Rüzgarlara secde ettiler de

Yerle bir oldu duruşları

Kurşunladılar mazi kokan tüm bulutları

Yelkenleri suya indi menfaatin kıyısında

Süslü, bulanık kelamın dantelasında

Hor gördüler güzelliği

Savaştan alıkoyup alpları

Unuttular çomça çomça içilen kımızları

Kıblegahını söktüler erenlerin

Yağız atları küstürüp mahşere dek

Oğuz çadırına kaş çattılar çaşıtçasına

Lanetleyip mukaddes zaferleri

Bozgunlara diz çöktüler amansızcasına

Oysa kudretli harsımızdan

Buket buket ülküler

Şaha kalkmış destanlar

Paslı hançer kıvamında ağıtlar

Bilgelerden kalan kitabeler

Ve ekmek-tuz sunarken biz onlara