Demokrasilerde gündemi muhalefet yaratır. Ne var ki AKP iktidarları döneminde hep hükümetler gündem yaratmış, muhalefet de o gündemin peşinden gitmiştir. Bilinen bir gerçektir ki, bir kumarhaneye girildiğinde nihaî olarak masa, yani kartları dağıtan kazanır. Siyasette karşılığı: Gündemi yaratan kazanır. Bu, bir daha teyit edilmiştir. Ancak artık ülkenin asıl gündemine dönmenin vaktidir. 

Gündem meselelerinden biri 15'inci yılına girecek AKP iktidarının iç ve dış politikada hep kandırılmış olmasıdır ki, bu yazının konusu bu olmayacaktır. Ancak belirtmek isterim ki, hiçbir demokraside kandırılan siyasi iradeye tekrar yetki verilmez. Madem yıllarca "bunlara iki koyun versen yönetemezler" diyerek millet koyun sayılmıştır, artık demokrasinin örneklerinden biri olduğu için söylemek lazım: Hangi köy halkı "namaza dalmıştım, kurt kaptı" diyen çobana "Hamdolsun" diyerek sürüyü tekrar emanet eder görmedim, işitmedim, bilmiyorum. "Mesele namaza durmasıysa affederim" diyen köylü, yalancı ve münafıktır… 

* * *

  • Türkiye'de son yıllarda vergi rekortmenlerinin başında neden hep bankaların geldiği sorgulanmalıdır. Kimsenin önemsemediği bu meselenin çok önemli iktisadî sonuçları vardır. (En basit açıklamalarından biri: Milletçe bankalara satın aldığımız paranın karşılığında faiz ödediğimiz gibi, sanayi kuruluşlarımız bile sermaye yapılarını borçlanmaya dayandırmıştır).

  • AKP iktidarı döneminde, Büyükşehir Yasasında yapılan değişiklikler ile 16 bin köy mahalle yapıldı. Oysa köylerin tüzel kişilikleri vardır. Oysa köylerin tarım ve hayvancılık yapılabilsin diye vergi, su, elektrik, ortak otlak yerleri vb avantajları vardır. Mahallenin tüzel kişiliği ise yoktur. 10 yıl içinde mahalle yapılan köylerde tarım ve hayvancılık yapılamaz duruma gelecektir.

    1980'de, nüfusu 45 milyon olan Türkiye'de 50 milyon koyun varken şu yıllarda neden 26-27 milyona düştüğü; 45 milyonluk Türkiye'de 1 milyon olan manda sayısının neden 80 milyonluk Türkiye'de 79-80 bine düştüğü; 45 milyonluk Türkiye'de 16 milyon sığır varken 80 milyonluk Türkiye'de neden 12 milyona düştüğü; neden denizaşırı Uruguay'dan, Şili'den hayvan ithal eden ülke haline geldiğimiz, neden samanı bile Gürcistan'dan aldığımız muhalefet tarafından sorgulanmamıştır. Neden yabancı tarım şirketlerine imtiyaz tanındığı da muhalefetin ve "aziz milletin" değerlendirmediği meselelerdir.

  • Türkiye dünyanın 7'nci büyük tarım ülkesidir. Coğrafi olarak da tarımın rahmidir… AKP iktidarı dönemlerinde artık Çukurova denince akla pamuk gelmemektedir ve Türkiye pamuğu Yunanistan'dan almaktadır. Dünya fındık üretiminin %85'ini tek başına üreten Türkiye'de, fındık katma değere dönüştürülemediği ve hükümetler bunu bir millî politika haline getiremediği için fındık üreticisi piyasanın vahşi koşullarına terk edilmiştir. Aynı şekilde, mukayeseli üstünlüğe sahip olduğumuz ve hayvancılığın en önemli besleyici kaynaklarından şeker pancarı tarımı can çekişmektedir. Milyonlarca çiftçiye ekmek kapısı, onbinlerce insana istihdam sağlayan ve bazı bölgelerin tek sanayi kuruluşu olan şeker fabrikaları özelleştirilerek piyasanın insafına bırakılmak istenmektedir. (Oysa 50 yıl sonra savaşlar petrol falan değil, su ve gıda üzerine olacaktır).

  • Yukarıdaki madde şunun için çok önemlidir: Türkiye bir tarım ülkesidir. Nüfusunu ve önemli kaynaklarını savaşlarda kaybetmiş Cumhuriyet idaresi, gerekli gördüğü sanayi yatırımlarını, özellikle tarıma endeksli sanayi yatırımlarını yapmış ama AKP iktidarı sanayi kuruluşlarını da satarak uluslararası piyasanın insafına terketmiştir…

Türkiye madem bir tarım ülkesidir ve dünyada 7'ncidir, neden tarım ürünü ithal eder hale gelmiştir? Nasıl oluyor da bir tarım ülkesi dünya 7'ncisidir ama "en gelişmiş ülkeler" arasında ancak 17'ncidir? Daha da önemlisi, bütün bu ilişkiler içinde, "en gelişmiş 17'nci ülke" olan Türkiye'de Kişi Başına Düşen Gayri Safi Yurtiçi Hasıla adını bile çoğu kimsenin duymadığı Ekvator Ginesi, Antigua ve Barbuda, Saint Kitts ve Nevis, Seyşeller, Gabon ve bilmem ne gibi ülkelerin bile gerisinde nasıl oluyor da 62'nci sıradadır? İktisatçı ukalalar daha iyi bilirler elbet ama bu nasıl bir çelişkidir ve neden muhalefet bunları hiç gündeme getirmemektedir? Arsızlık, yolsuzluk yoksa nasıl oluyor da ülke olarak dünyanın en gelişmiş 17'nci ülkesi oluyoruz da bireysel olarak 62'nci? Gelirin paylaşımı konusunda ciddi sorunlarımız yok mu? Niye kimse sorgulamıyor? Antigua ülkesi bizimle TŞK geçerse bu kadar zevk hakkı değil midir?

* * *

Üniter yapısı çatlamış, milleti hiç umurunda olmayan bir hayali ümmete kurban sunulmuş Türklerden ve onun coğrafyasından bahsediyoruz. İşin kötüsü salâlarımız da Hüseynî makamında okunmayacak. Türk'ün icadı, Türk'ün Hüseyn'e ağıdıydı Hüseynî makamı. Son günlerde ucube sesler ve makamlar duyuyorum minarelerin şerefelerinden…

Yezitler, Hüseyin kılığında Hüseynî makamını bozmuş, milletin haberi yok: "Bu dişi deve kimindir?" "Yemin ederim ki Şamlınındır!" İşte yüzyıl önce yemediği gibi bugün de yemeyenlerin adıdır Türk milliyetçisi. Ebedi başbuğları, paranın üstüne bozkurt koyduran Mustafa Kemal Atatürk'tür…