Uzun olacak bilirim okunmaz ama başka türlü olmayacak. Yazayım bari. İçim şişti.

Oturuyorum olmuyor. Kalkıyorum olmuyor. Ayağımı uzatıyorum olmuyor. Geziniyorum olmuyor. Derin nefes alıyorum yine de soluklanamıyorum. Aklım da vicdanım da almıyor olan bitenleri.

Bir şehit cenazesi sabote ediliyor. Gencecik delikanlı hayatının baharında canını vatanına feda etmiş, ardında gözü yaşlı ana, nişanlı bırakmış. Cenazesinin gördüğü muamele saygısızlığın dip noktası. Layıkıyla defnedemedik bile. 

O cenazede 70 yaşında bir İNSAN ve beraberindekiler linç girişimine uğruyor. Yaradılışı gereği daha duyarlı olmasını bekleyeceğim bir kadın çıkıp, yakın bu evi deyip taşlıyor. Bunun altında da Kk'nın alevi olması ve alevî düşmanlığı da var.

Ülkemizde işlemeyen adalet yine görevini yapıyor ve yumruk atan kişi serbest kalıyor, kadının gözaltına alınması ne oldu belli değil. Devlet erkânı çıkıp bu olayı meşru gösteren beyanlarda bulunup, yeni şiddet olaylarına, belki de insanların yeniden diri diri yakılmasına zemin hazırlıyor. Toplumsal kaosu ısrarla körüklüyor.

600 avukat çıkıp yumruk atan kişiyi müdafa etmek istiyor. Belki bunlar yarın bir gün hakim, savcı, yargıç olacak ve bunlardan milletim hakkaniyet bekleyecek, görünen o ki yargıyla çilesi devam edecek.

Sonra 5 yaşında bir kız çocuğu annesinin olmadığı bir vakit gözlenip, alıkonularak tecavüze uğruyor. Hem de 23 Nisan günü. Aynı bölgede 2. vaka gerçekleşiyor.

Metrobüste herifin biri bir kadını taciz edip, üzerine boşalıyor.

Bu ülkede önce insan olmak, sonra kadın, çocuk ve hayvan olmak güç. Çocuğun kızı, erkeği de kalmadı ya. Evladıma bakamıyorum içim titriyor. Çok dikkatli olmalıyım diye paranoyaklaşıyorum.

Böyle böyle insanlara olan güvenimizi de yitirmeye başlıyor ve yabancılaşıyoruz. Birbirimize sevgi, saygı ve anlayıştan eser kalmıyor.

Sonra bir kız çocuğu çıkıp Almanya vatandaşı olabilirim dediğinde vatan hainliğine varan suçlamalar yapılıyor. Öncelikle o bir çocuk. İkincisi geleceğe dair umutları elinden alınmış bir çocuk. Hedefini bile belirlemiş. Köln Üniversitesi. Çocuğu suçlayana kadar söyleyin bakalım dünya çapında kaç üniversiteniz var? Haydi diyelim mezun oldu. Yandaştan, onun bunun oğlu, kızından yer bulamayacağını, soruların çalındığını ya da mülakatta eleneceğini bildiğinden buraya dair her şeyi yitirmiş.

Söyleyin bakalım çok milliyetçi vatanseverler. Çocuklarımıza gelecek için ne vaad ediyorsunuz? Birkaç kuru slogan, pimi çekilmek üzere daimi kenarda bekletilen çatışma ortamı, tecavüz, baskı, adaletin olmadığı bir ülke.

Önceden askere gitmeyene de beyin göçüne de çok kızardım. Şimdi nötrüm.

Eğer sıvasız evlerden çıkacaksa şehit ve zindanda son bulacaksa düşünce özgürlüğü, onlarca yıl dirsek çürüttükten sonra çalışanın tek güvencesi kıdem tazminatına bile göz dikecekseniz, güvenliğiniz kevgire dönmüşse yere batsın sizin milliyetçiliğiniz. Ben bir başıma da kalsam isteyen istediğini yapsın noktasındayım.

Ruh halimiz iyi değil. Evimizde huzurumuz yok. Çok şükür Kaya bey de ben de birbirimizi sever, saygı duyarız. Evladımız gözümüzün nuru. Fakat evimizde ağzımızı bıçak açmıyor. Mutsuzuz. Kimisi neyi değiştireceksiniz diyor ya hani. Olsun bu bizim FITRATIMIZDA var. Biz başkalarının acılarıyla dertlenmeyi, karınca kararınca olanı biteni etrafımıza anlatmayı, gerekirse kendi mutluluğumuzdan feragat etmeyi yaşam biçimi edinmişiz. Herkesten de bunu beklemiyorum.

Ama artık bitse olmaz mı? Ağız dolusu gülebilsek. Sevebilsek birbirimizi. Hanı hep deniyor ya aynı gemideyiz. Bazen o gemiden atlayasım geliyor. Bu kadar organize kötülükle nasıl bir arada yaşıyoruz bilemiyorum. Biraz saygı, biraz vicdan, biraz adalet çok mu? Nedir bu nefret dili? Neden durmadan ateşe odun atarsınız? Millet olduğumuza ve millet kalabileceğimize olan inancım da yerle bir olmak üzere.

Görünen o ki ikinci bir Kurtuluş Savaşı'nı ruhlarımızda vermek zorundayız. Yoksa toplu çöküş ve yok oluş kaçınılmaz olarak kapıda.