Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarının "Eğitimde teknoloji kullanımıyla ilgili dünyada uygulamaya konulan en büyük ve en kapsamlı eğitim hareketidir" diyerek duyurduğu Fatih Projesi için, 2010 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'nun katılımıyla imzalar atıldı. "Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi" anlamına gelen, projenin baş harflerinden oluşan Fatih Projesine, Fatih Sultan Mehmet'i çağrıştırdığı için bu ad verilmiş.

Projenin amacı, öğrenmeyi kalıcı hale getirip, fırsat eşitliği sağlamaktı.

Anlayacağımız her sınıfa akıllı tahtalar konulacak, böylece dersler elektronik ortamda işlenip, saklanıp, paylaşılabilecek, yine sınıflara 620 bin adet dizüstü bilgisayar ve projeksiyon cihazı bağlanacak, internet ağı altyapıyı destekler değerde güçlendirilecek, 10 milyon öğrenciye tablet dağıtılacak (ki şimdiye kadar bunun yüzde onu dağıtılmış durumda), bunun yanında bilişim sınıfları (BT) yeniden yapılandırılacak, 110 merkezde uzaktan eğitim ağı kurulacak, ders materyali olarak elektronik içerikler sağlanacak, web tabanlı ortamlarda hem çevrimiçi hem de çevrimdışı biçimde erişim sağlanacak, hepsinden önemlisi de öğretmenler hizmet içi eğitimle bu projeye dahil edilecekti. Bütün bunların süresi üç yıldı, 2015 sonu itibariyle bitirilmesi gerekiyordu.

Gelinen nokta itibariyle Ulaştırma Bakanlığı ile birlikte alt yapının yarısına yakını tamamlanmış, öğretmen eğitimleri de belirlenen sınırlı sayıdaki okulda devam etmektedir. Yapılacak bütün bu işlerin maliyeti 8 milyar lira. 2010 yılına kadar da bilişim teknolojileri sınıfları oluşturulmuş, sınıflara yerleştirilen bilgisayarlar için de yaklaşık 1,2 milyar lira ödenmişti. Ama bundan herhangi bir ders çıkarılmadı.O bilgisayarlara ne oldu dersiniz. Tabii ki çöp oldular, parçaları bile kullanılamıyor. Çünkü teknoloji dediğiniz şey çok hızlı gelişiyor. Hem pahalı, hem de çabuk eskiyip, kullanımdan yoksun oluyor. Birçok ailenin çocuklarını teknolojik aletlerden uzaklaştırmak için yoğun bir çaba harcadığını da biliyoruz.

Proje hem gereksiz, hem de pahalı. Dağıtılan tabletlerin akıbetini çocuklar bile hatırlamıyorlardır. Peki, bu cihazlar bozulunca ne olacak? Tebeşir ve ya yazı tahtası değil ki hemen değiştirilebilsin. Her öğrenciye tablet deniyordu, şimdilerde Bakan dizüstü bilgisayar dağıtılacağını ifade ediyor. Biz bu kadar zengin bir ülke miyiz Allah aşkına! Singapur'da, Japonya'da ya da Güney Kore'de, Kanada'da tablet mi dağıtıyorlar, her sınıfa akıllı tahta mı takıyorlar. Bizim akıllı tahtalara değil, akıllı insanlara ihtiyacımız var.

Böyle bir projeye adını verdiğimiz, döneminin en değerli bilginleri tarafından yetiştirilmiş olan Fatih en iyi eğitimi almıştı. İlk dönemler Molla Gürani, daha sonra ise Akşemseddin Şehzade Mehmet'teki cevheri keşfeden âlimlerdi. Geleceğin Fatih'ini yetiştiren, O'na mütemadiyen danışmanlık yapan sembol isimlerdi.

Fatih İstanbul'u fethettikten sonra ülkenin ilk ve en büyük üniversitesinin (İstanbul Üniversitesi) temellerini atmış, Yunanca ve Latince eserleri Türkçeye çevirtmişti. Medresesi doğudan ve batıdan gelen yabancı bilim adamlarıyla dolmuştu. Rum ve İtalyan âlimlerini himayesine alarak onlardan da yararlandı. Bölgesel haritalar çizdirip, yerleşim yerlerine Türkçe isimler koydu. İtalyan Bellini'ye güzel resimler çizdirip kendi tablosunu yaptırdı. Medreseler belli bir sisteme bağlandı, derecelendirildi. Medreselerinde hekimlerin yetiştirilmesi için Darüşşifa kuruldu. Medeniyetin sembolü olan büyüklü küçüklü kütüphaneler oluşturulmuş, var olanlar da zenginleştirilmişti. İstanbul'u eğitim ve bilim açısından bir cazibe merkezi haline getirmiş, büyük âlimlerin yetişmesinde de vesile olmuştu. Güçlü devletin, güçlü bir eğitim ve bilimle olacağını kavrayacak kadar donanımlı bir devlet adamıydı Fatih.

Yerine 1600 tane okul ya da 3500 tane spor salonu yapabileceğimiz, ya da üniversitelerde arge çalışmalarına ayırabileceğimiz bir maliyetten söz ediyoruz. 3-5 sene kullanabileceğimiz, sonrasında çöpe çevireceğimiz 8 milyarlık bu projeyi Fatih'e gösterseniz tepkisi ne olurdu acaba, hele de projeye kendi adı verilmişse?

Nurten Akkuş, Samsun'un Ayvacık ilçesinde Ayvacık Anaokulunun müdürü, bir anaokulu öğretmeni. Küresel Öğretmen Ödülü Komitesince dünyanın en iyi 50 öğretmeni arasına girmişti, ikinci elemeyi de geçmiş, ilk 10'a girip, finalde Türkiye'yi temsil edecek. Bill Gates, vakfın internet sitesinden dünyaya bizzat duyurdu. Nurten Hoca'nın yaptığı da ne dersiniz: Babalar haftanın belirli günlerinde okula gelip çocuklara masal anlattığı "Baba bana masal anlat" projesi, bir de ihtiyacı olan köy okullarına gönderilmek üzere "Oyuncak kumbarası" projesi. Ne kadar basit öyle değil mi? İçinde hiç teknoloji yok, üstelik bedava. Daha önceki yazılarda da yeri geldikçe yazdım, yine deklare edeyim: Eğitim o kadar karmaşık değil, çocuklar gibi basit düşünelim, büyükler gibi basit düşünmeyelim.


Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

@nejatkurtulus/twitter