NE GÜNLERDİ

Ne güzel geleneklerimiz vardı. Simitçi eskici yoğurtçu bağırırdı sokak sokak.

Çocuktuk. Dışarıdan gelen ses ne diyor diye anlamaya çabalarken anam nasıl anlarsa anlar " hah işte eskici " geldi diye koşardı doğal olarak ben de peşinden…

Bir de pazarcılar gelirdi köye. Öyle para geçmezdi sanki. Bir kilo buğday götürürdük bir kilo portakal veya elma alırdık.

Ne günlerdi o günler.

Bizim köyde de yıllar önce sokak sokak gazete mecmua satan bir Cumhur abimiz vardı. Cumhur abi gelecek fotoroman alacağız sonra arkadaşlarla değişerek okuyacağız diye yolları gözlerdik özellikle cuma günleri.

Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi o zamanlar.
Düşünce kaldırırdık kavga edince barışırdık aracı istemezdik.. Birbirimizin suyundan içerdik…

En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı. Sokaklar bizim ikinci belki birinci adresimizdi. Çocuklara kimse kötü gözle bakmazdı o zaman…

Sokakta oynamak diye bir kavram vardı sizin anlayacağınız veya anlayamayacağınız bir duygu bu. Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya kan ter içinde evimize gelirdik. Ayakkabılarımız eskirdi ama yüreklerimiz hiç eskimezdi.

Hey gidi günler hey.

Satıcılar kılık değiştirdi. Oyunlar insan üzerine kurulmaya başlandı.

Yüreğimiz eskidi.

Kravatlı oyuncular sahneye çıktı satılmayan değerimiz kalmadı.

Şimdi de her tarafımız satıcı dolu…

Kürsüler bile yalancı pehlivanlarla işgal edilmiş durumda.

Bu sefer satıcılar daha modern daha çağdaş görünümlü.

Bunlar her ne kadar " simitçiiii eskiciiiii…" diye bağırmazlar da iyi satıcı bunlar.

Dedik ya renkli kutu çıktı gelenekler yerle yeksan oldu…

Şimdiki sokak satıcıları gibi bağırıyor ama sattıkları bambaşka. Kürsüden maharetmis gibi bağırıyor;

"Yancı geldiiiii yancı.."

Ne dediğini anlamak pek mümkün olmasa da yancııı dediğini hissediyor insan.

Ne mutluydu insanımız.

Siz olmadan önce siyaset sahnesinde ne güzeldi bizim yüreğimiz.

Yüreğimizi dünyamızı kirlettiniz yazıklar olsun….

Doğan Ay