Bizim coğrafyada böyledir.

İktidarlar, kendi yaptığı ve başarı olarak gördüğü uygulamalar ile geçmişi kıyas eder. Böylece ne kadar çok iş yaptığını ne kadar becerikli ve başarılı olduğunu halkın gözüne sokar.

Medeni ülkelerin yaptığı gibi çağdaşı olan yabancı ülkelerle kıyaslarsa kralın çıplaklığı ortaya çıkacaktır. O yüzden hep geçmiş hükümetleri hedefe koyar...

Kişi başına düşen milli gelir, eğitim oranı, ortalama yaşam süresi, asgari ücretin alım gücü, hastane, yol, otomobil sayısı vs. hep geçmiş iktidarların dönemiyle kıyaslanır...

Dün de böyleydi, bugün de böyle…

Mesela 1940'larda yani ikici dünya savaşının hüküm sürdüğü buhranlı yıllarda uygulanan "Ekmek Karne"sini eleştirip yerden yere vurur. Oysa kendi iktidarları döneminde ekmek boldur, aç ve açıkta kimse yoktur...

Herkes mutlu, herkes huzurludur...

Aslında müddei, bu iddiasının ekmek karnesi kısmının doğru; diğer kısmının sallama olduğunu herkesten çok daha iyi bilmektedir fakat siyaset böyle bir şey işte...

Amaç, koltuğu kaybetmemek için çoğunluk ahaliye "oley!" çektirmektir.

Ve neticede ahali "oley!" çeker...

Bugünün dürbünüyle baktığımızda "Ekmek karnesi " kötüdür. Fakat bizde ekmeğin karneye bağlandığı yıllarda, diğer ülkeler ve İkinci Dünya Savaşı'na giren ülkeler ne haldeydi düşünülmez...

Çünkü biz hiç bir olayı içinde bulunduğu dönemin şartlarıyla değerlendirmeyiz, yaşadığımız günün dürbünüyle bakıp geçmişe sövmek daha kolay gelir…

Peki, bir zamanlar ekmek almak için belge istenen ülkemizde bisiklet kullanmak için bile ehliyet almak gerektiğini biliyor muydunuz?

Şu hep "tu kaka" ilan ettiğimiz geçmiş dönemlerin birinde...

Evet, bu ülkede bir zamanlar bisiklet sürmek için bile asgari bilgi, beceri, eğitim ve bunları ispatlayan bir belge gerekiyormuş:

Ehliyet...

Şimdi eğitimsiz, ehliyetsiz, kopyacı, kolpacı ve diplomasız adamlar; koca bir ülkeyi bir oraya bir buraya sürüyor, sürüklüyor...

Araçlar "lan lun" gidiyor…

Trafik keşmekeş tabi…


30.1.2018