DÜN YAŞANANLARI ANLAMADAN BUĞÜNÜ KAVRAMAK ZORDUR.

12 Eylül hareketi, Türkiye için hazırlanmış bir tuzaktı. Uzun vadeli bir yıkım projesiydi. Türkiye'yi bu günlere taşıyan ilk hamleydi. Bütün milli yapı ve dirençleri kırarak, CİA nın kucağında beslenip büyüyen, İslamcı kadrolarla yürütülen bir yıkım projesiydi.

24 Ocak kararlarıyla tam anlamıyla küresel sermayeye kapıların açan, özelleştirme adı altında sistematik bir ekonomik programla sahip olduğu her şeyini uluslararası sermayeye peşkeş çeken, Türkiye'yi hazır olmadan uluslararası rekabete açarak ve sürekli borçlandıracak, gelişme ve büyümesini engelleyecek bir ekonomik yapıyı yerleştirecekti.

Özal ve sonrası kurulan bütün hükümetler, sağdan da olsa, soldan da olsa, İslamcı da olsa bu ekonomik yapıyı değiştirme gibi bir niyetleri, cehdi olmamıştır. Sistem kendisi için gerçekten tehlike arzeden milliyetçi hareket ve kadroları tasfiye etmeliydi. Üstelikte Anadolu'da gerçekten sosyal bir taban oluşturma temayülündeki bu hareketi mutlaka engellemeliydi, tasfiye edilmeliydi.

Yusufiye de samimi Ülkücücüleri Radikal İslamcılığa, Hizbullah, İşid çizgisine çekerek İslamcı bir figür olarak ortaya çıkarılmış Özal etrafında toplanmalarını ve ona destek olmasını sağladılar. Ülkücü harekete en büyük darbeyi bu adamlar vurdu ve önce Özal'ı sonra da Erdoğan'ı her şeyleri ile desteklediler.

Eli silaha yatkın olanları yanlarına ta emekli bir MİT'çi, ya da emekli bir Emniyet'çi çek senet tahsilatçılığı ile kontrollerine almışlar, ağzı laf yapanlara da siyaset yolunu açarak ANAP'a monte etmişlerdi.

Aydınlar ocağı, Türk ocağı gibi kurumları da etkisizleştirerek, ülke meselelerinde fikir üretemez hale getirmişlerdi. Ülkücü hareket bu yüzden uzun süre varlık yokluk mücadelesi verdiği 90lı yıllara kadar sistem için bir tehlike olmaktan uzaklaştırılmıştı. Ancak her şeye rağmen, bütün imkansızlıklara rağmen bir avuç inanmış insanın olağanüstü gayreti ile rahmetli Türkeş'in liderliğinde, refah partisi ile ittifak kurarak meclise girmeyi başarmışlardı. Ancak parti içinde bir gurup, Özal ve Fetullah'ın desteği ile partiyi bölerek, tam da sistemim istediği çizgide İslami hüviyeti ağır basan bir parti kurarak yeniden milliyetçi hareketi bölmüşlerdi… 94 seçimlerin de yeniden yüzde sekiz rey oranına hareketin yeniden toparlanmasına vesile olmuştu. Rahmetli Türkeşin vefatından sonra ki süreç ve yaşanan kurultay karmaşası bile, konjonktürün de etkisiyle partiyi 99 seçimlerinde iktidar ortağı yapmıştı. Ancak sistem tedbirini almış her ihtimale karşı MHP iktidarın da bile milliyetçi bir tavır ortaya konulmasını engelleyecek bir yapı ile de MHP yi yine kontrolüne almış olduğunu icraatlarından ve sonra ki tavırlarından anlaşılmıştı. İktidarda tabanını ve fikriyatını inkar eden bir yönetim anlayışı ile hem milletin Ülkücülere olan güvenini hem de ülkücülerin umutlarını kırarak, önlemeyi başaramadıkları, ülkenin yaşadığı en ağır bir ekonomik krizin arkasından, bir erken seçim çağrısı ile CİA destekli ve T.C. yi tasfiye ve bölmeyi hedeflemiş bir İslamcı kadroya iktidarı adeta altın tepsi ile sunmuştu. Son on beş yılda, nerde ve ne zaman kendisine ihtiyaç duyulsa bir acilci kurtarıcı gibi yetişerek, karşı görünüyormuş, muhalefet ediyormuş gibi görünerek en büyük desteği vermişti. On yedi yıldan beri tabanını hiçe sayıp, MHP nin varlık sebebini inkar eden bir anlayışla bu günkü açık tavrıyla bütün ülkücü hareketi karşısına alarak, adeta MHP yi intihara sürükleyen kararları alarak, bu şer cephesinde yerini alan bu yönetim sonrası, hareket mutlaka yeni bir yapılanmaya gidecektir. Endişe odur ki , bu yeniden yapılanma gerçekleşirken, yeniden bu güdümlü ve ipleri başkalarının elinde olan figürlere fırsat verilmesin.. Milliyetçilik, bu hastalıklı yapılardan arındırılarak, sivil ve gerçekten demokratik bir teşkilat modeli ortaya koysun…

Şimdiler de at izi it izine karışınca, bu harekete en büyük ihaneti yapanlar, sistemin köpekleri, yeniden Ülkücülüklerini hatırlamış olmalılar ki ön almaya çalışıp, ülkücülük adına ahkam kesiyorlar…

Samimi olduklarına inandırmaları gerekir önce. Elbette, Milliyetçilik ve Ülkücülük kimsenin tekelinde değildir... Ancak bu adamların MİT ile halleşmiş oldukları cümle alemin bildiği iştir. Yeniden bir yapılanma olursa bir Devlet Bahçeli örneğiyle karşılaşmamak için bu kardeşlere dikkat edilmeli diyorum…

vesselam…