Sen o güzel insanların, o güzel Türklerin yanındasın biliyorum.

Bir zaman memleketimizde güzel bir âdet başlamıştı. Anne - babalar hatta dost ve akrabalar henüz doğmamış bebeğe mektuplar yazarlardı. Bu mektuplar yıllarca saklanır, bebek çocuk olur, çocuk yetişkin olur ve bu mektuplar artık yaşlanmış anne – babalar tarafından evlatlarına okunurdu. 

"Bugün ilk tekmeni attın annene"
"Babanla yine "İsim" kavgasındayız"
"Odan hazır bile"
"Biz şimdiden seni çok seviyoruz"… 

En saf, en temiz hislerle neler neler yazılırdı bu mektuplara.

Çocuk sahibi olmak. O mukaddes heyecan kağıtlara dökülürdü.
Bu mektuplara "Doğacak Bebeğe Mektup" ismi verilirdi…
Benim mektubumun ismi farklı olacak yavrum.

Benim mektubumun ismi "Doğmayacak Bebeğe Mektup". 

Duydum, kıymış sana köpekler.


​Kimi insanlar yavrucum hissetmeden yaşar. Ne adam akıllı acıyı hissedebilirler, nede sevinci. Doğup büyüseydin "memleketim" diyeceğin Anadolu'da, bu insanlar için şu sıfatı kullanacaktın "Ruhu çekilmiş!". Bu türler için vatan, millet, şehit gibi manevi kavramların pek önemi yoktur. Çünkü vatana sahip çıkmak, göçüp giden şehidin öçünü dert edinmek, yürek ister, duygu ister.

Vatana akıl ile yön çizilir, duygu ile sahip çıkılır. Kurtuluş savaşında olduğu gibi…

Sen bilmezsin Almina Aker ablan vardı. 2012 yılında bir yaşındayken şehit düştü. Bu köpekler o zamanda Gaziantep'e bombalı saldırı düzenlemişlerdi. Beylerimiz yine aynı beylerdi…

Bahsettiğim bu hissis mahlukatlar Almina bebeğin şehadetinden sonra ne yaptılar biliyor musun? Almina'nın katilleriyle Diyarbakır'da şölen kurdular!
Ne yazık ki bugün bu türler ülkemizde çoğunlukta.

Onları sakın ahir dünyada affetme. Çünkü bugün o soysuz şölenlerin bedelini ödüyoruz. 

Bugün boşverdim erkeklik şanını falan. Oturdum ağladım yavrum, neye ağlayacağımı şaşırarak.

Sana mı ağlyayaım?
Annelik hevesi kan revan içinde son bulan, bacıma mı ağlayayım?
Dünyası kararmış babana mı ağlayayım?
Canımdan öte sevdiğim vatanımın düştüğü hale mi ağlayayım?
Birşeyler değişir umuduyla, bu işlerle uğraşırken heba olup giden gençliğime mi ağlayayım?...

Yavrum inan ki neye ağlayacağımı şaşırdım. 

Oysa bu vatanda insanca yaşamak, inan bana çok basitti. "Türküz" diyecektik, hepsi bu işte. Zaten işin aslıda bu. Hep beraber sazımız ile sözümüz ile ilim ve irfanla yürüyecektik güzele. Yapacağımız sadece buydu işte.
Düşmanımız bile adımızı romanlarında "Mertlik" ile eş anlamlı olarak kullanırken, bizimkiler kendi adını, kendisine sorun etti yavrucum.

Sana kıyan soysuzlara işte bu sebepten yıllarca yüz verdiler.
Birileri nedense adından bir türlü memnun olmadığı için sen adın bile konmadan toprak oldun. 

Acının çirkinini yaşıyorum bugün. Sakın "Okan abi acının güzeli mi olur?" deme.
Olur tabi yavrucum.

Çanakkale acıydı ama güzeldi, gurur vericiydi.
Dumlupınar acıydı ama güzeldi, dillere destandı.

Sen o güzel insanların, o güzel Türklerin yanındasın biliyorum.
Belkide beraber okuyacaksınız yazdıklarımı. Bundan sonra onların yanında devam edeceksin yaşamına.

Biz mi?
Biz kaldığımız yerden nasıl devam ederiz hiç bilmiyorum…

Allah'ıma emanetasin yavrum.


Okan KİLİT