Un ve yağ var diyerek, helva yapsın istedik,
Halka hizmet yolunda Hakk'a tapsın istedik.
Olmazsa ikincide işi kapsın istedik,(!)
     Yaklaşık on senedir kavrulup yanan şehir,
     Yüzde elliden fazla kanıp aldanan şehir.

Büyükşehir olduk ya; başımız göğe erdi,
Çok şükür şehr-ül emin, tüm dertleri giderdi. (!)
Kimse memnun değilse bu oyu kimler verdi?
     Aklını teraziye asla koymayan şehir,
     Sabah akşam kazığı yiyip doymayan şehir.

Her sene aynı yolda kaldırım çalışması,
Önceleri bağırdık, zor oldu alışması.
Bütün yüzlerde maske; "Hoş geldin!" yılışması, (!)
     Arsızların elinde kıvranıp duran şehir,
     Ancak seneler sonra dizine vuran şehir.

Tazyiki düşürdüler, fatura iki katı,
Konu hakkında yoktur kimsenin malumatı.
"Kuraklık var!" diyerek kışın gördük afatı,
     Su havzası içinde kıtlık çekilen şehir,
     Sıfır asfaltlı yola çukur ekilen şehir.

Çukurlarda biriken suda sazan oynuyor,
Bu işler neden bitmez? Akıl, izan oynuyor!
Birileri burada "Kazı, kazan" oynuyor,
     Cadde ve sokakları her gün kazılan şehir,
     Ne yazık ki alnına kara yazılan şehir.

Gerçeği söylemeye yetmiyor lisanları,
Hayattan bezdirmektir bizlere ihsanları.
Güya dört dörtlük idi bu şehrin insanları, (!)
     Dört yanımız inşaat, dört yan şantiye şehir,
     Bitmiyor cebellezi, ismi "rantiye" şehir.

Bu şehir neresidir diye sormayın sakın!
Hangisi böyle değil etrafınıza bakın!
Fazla kurcalamayın bu kadarla bırakın,
     Daha onlarca dörtlük yazsam bitmeyen şehir,
     Yıllar yılı başından bela gitmeyen şehir.

B. Melih Emre