2 bacağı mamurun 4 bacaklıya zulmü

Evren yüzeyinde sonsuzda bir kadar bile yer kaplamayan ufacık bir yavruyu dünyaya sığdıramadı içimizdeki insan suretli şeytanın teki... Anasına mı sövelim, babasını mı dövelim bilemedim, bunu böyle yetiştirdikleri için. Psikolog, sosyolog değilim, aklıma iki alternatif geliyor aile bazında : 1) Her dediği kayıtsız şartsız yapılan bir züppe evlat... 2) Aileden itilip kakılan, sevgi görmeden büyüyen bir zavallı. Her iki durumda da "klinik vaka".

Zannederim bizim en önemli eksiğimiz, ülkemizde yaşanan olayları enine boyuna, sosyo kültürel, psikolojik, ekonomik boyutuyla inceleme-me-miz... Reha Muhtar formunda değil, işini ahlakla yapan her meslek sahibi, olan biteni sosyal medya koşullarında şoven bir ruhla degil, bilimsel gerekçelerle açıklamalı. Bu haltı yiyenlerin, 3 ay hapis, 500 tl para cezası ile cezalandırılmaları kangren olmuş yaraları çözmez, sadece sulandırır. Bilimsel çözümler sunulmalı yaşanılan travmalara artık.

Dün yolda 1 saat düşündüm ne olmalı diye. "Kol ve bacaklarını keserek şiddetli kanamadan ölüme terk edilmeli bir çöplükte" diye düşündüm önce. Bu bireysel olarak suçun cezası olabilir, içimiz soğur. Gelin görün ki, yeni "kara çocuk" vakalarını engelleyemeyiz bu şekilde. Bunları değil anneleri ıslah etmeliyiz belki, bunları değil anneleri eğitmeliyiz bir bakıma. Her kız çocuğuna ortalama psikoloji derslerini vermeliyiz, orası net. İyi de toplumca bize geçirtilmek istenen cinneti, giydirilmek istenen deli gömleğini, bunlardan nemalanan siyasetçileri ne yapacağız? Bakın bu yavrunun başına gelen, toplumun sürüklendiği şiddet sarmalının bir tezahürü kuvvetle muhtemel. Yaşadığımız hayattan bağımsız düşünemiyorum maalesef bu durumu.

Hepiniz farkındasınız, çok ciddi travmalar atlattı bu toplum son 15 senede... Son kertede din ile uyuşturulan bir cemaat , tepemizden bomba yağdırdı da, sabaha kadar yaşadığımız korku ve cinnet halini bir hatırlayın hele. Öte yandan cemaat yargısının kumpas davaları ile başlayan böbrek sancılı bir süreçten gectik. Toplumun en gereksiz yurttaşı bile, telefonlarının istihbarat tarafından dinlendiğini, kuş, böcek, atmasyon sözlerle doldurduğu sosyal medya sayfasının 7/24 takipte olduğunu iddia ediyor. Hemen hemen herkes bir gece yarısı gün ağarmadan kapısına polisin dayanacağından endişe ediyor. Sözüm siyasetçilere bu noktada... Yapmayın etmeyin abiler. Bu nefret, bu kin, bu paranoya sürdürülebilir bir hal değil. Öte yandan, bu tecavüzler, bu katliamlar, kadın şiddetleri, hayvan işkenceleri sadece aile için yetiştirme tarzından kaynaklı bir durum olamaz. Sinir uçları iğdiş edildi sıradan vatandaşın. Bu devam ettirilemez, kabul edilemez. Sosyologu, psikoloğu, psikiyatrı, toplum sağlığı merkezleri acilen harekete geçirilmeli ve bu cinnet halimiz tedavi edilmeli. Aksi taktirde önünü alamayacağımız şiddet girdabında yok olur gideriz.

Yol yakınken , günlük siyasi çalkantılardan, şiddet çağrılarından, ağır buhranlı algı yönetiminden soyutlamamız şart kendimizi. Ahlak, sevgi, bilinç açısından çökmüş bir halk kimlerin işine gelir, bunu düşünerek hareket etmekte fayda var. Ötesi yazık, çok yazık olur bu ülkeye. Taşı, toprağı mücevher bu yurdun, layık olmalı, yazık olmamalı. Yunus Emreleri, Pir Sultanları, Hacı Bektaşları, Mevlanaları, yedileri, kırkları, erenleri mahcup etmemeli, söz söylediğine söyleyeceğine pişman etmemeli, onların karşısında küçük düşmemeli...

Onun dışında küçüklerin gözlerinden, büyüklerin ellerinden diyerek; şimdilik iyi bayramlar efendim, sevgiler, selamlar...

Emel Uysal Köse