"Adamın birinin babadan yadigâr antik ipek bir halısı varmış. Satmaya karar vermiş. Ona göstermiş buna göstermiş, ama kimse talip olmamış. Sonunda zengin birini bulmuş ve ona götürmüş.Zengin halıya bir bakmış ve sormuş, kaç para? Adam cevap vermiş 100 altın. Zengin tereddüt etmeden tamam demiş ve çıkartıp 100 altın vermiş. Adam sevinmiş. O sırada zengin sormuş bu halının kaç para ettiğini biliyor musun? Adam cevap vermiş hayır bayım. Zengin devam etmiş en az 3000 altın eder. Adam susmuş. Zengin sormuş, niye 100 altına verdin? Adam biraz düşünmüş ve cevap vermiş, bayım bağışlayın ama benim bildiğim en büyük rakam 100!"

"Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır."
Bu nedenden dolayı derdini anlatacak yeteri kadar kelime yoksa zihin kısır döngüde çıkmazları yaşayacaktır. Bugün bizim hareket içinde yaşadığımız gibi. Biz 200 kelime ile konuşup cihana yön verme dersindeyiz. Unuttuğumuz konu ise 200 kelime konuşabildiğimiz gibi sadece 200 kelimelik düşünme payımızın olduğu.
Bu durumda, 200 kelime ile düşünen, 2000 kelime ile düşüneni anlamayacaktır veya 200 kelime ile düşünen 2000 kelime ile düşüneni yönetemeye kalkacaktır.

Unuttuğumuz husus dilimiz kadar yönetildiğimiz veya yönettiğimiz.

Galiba bu sıkıntıyı hissettiğimiz için en kolay adres olarak sloganları seçtik. Yalnız o sloganlar da derinlemesine değil yüzeysel…

İnanıyorum ki attığımız sloganların büyük bir bölümünün bizim için ifade ettiği anlamı yazamayız anlatamayız..

İnsan anlaşılmak için;siyasiler iktidar olmak için konuşur. Yahu biz ne yapıyoruz belli değil. Anlaşılmak için konuşsak birbirimizi anlamamız gerek,iktidar olmak için konuşsak bugüne kadar niye elimiz boşta? Anlaşılan biz bizi kimse anlamasın diye konuşuyormuş gibi yapıyoruz.

Sonra dönüp niye başarılı olamadık diye suçu başkalarına atıyoruz. Yahu arkadaş önüne konulan metni okumadan acizsin daha ne olsun. Konuşmayı bırakın okuma özürlü olarak kim sizi nasıl anlayacak ?

Unutmayalım;
"Dilin kadar varsın."

Doğan Ay