Devlet yönetmek devleti yönetmeye talip olmak zor iş. 

Devlet yönetmeye talip olmak ciddiyet ister kararlılık ister.
Söylemeye hiç gerek yok siyasetçi için ilkeler çiğnenmek için vardır. Değişmek adı altında döneklik siyasete esas alınmışsa eğer siyasinin durduğu yer geçici, söylediği söz suya yazılır.

Şimdi bu kafa devleti yönettiğini iddia ediyorsa oturup düşmemiz gerek.
Siyasetin yönetme sanatı olduğunu çok duyarız; sıkışan politikacı bunu ağzında sakız eder. Ama bizdeki siyasetin adı daha çok yönetememe sanatı olduğudur. Yönetmeme becerisi mi diyelim buna yoksa yöneteme beceriksizliği mi? Yahut beceriksizliğe "beka" kılıfı uydurmak mı?

Ülkeyi yönetmek için seçilmişlerin yönetmemek için verdiği bir mücadelenin kahramanlarıdırlar bizdeki oy avcısı siyasilerin bir bölümü. Koltuk derdi olan bir anlayışın temsilcisidir bizdeki siyasi oluşumlar.

İşte bunun için dün dündür bugün bugündür anlayışı baş tacı edilmektedir.
"İnsanı gerçeklerden uzaklaştırıp kendi çıkarcı ve iğrenç amaçlarına hizmet edecek şekilde ele alınan yol ve yöntemlerin tamamına algı yönetme, bunun eğlence ve hoş vakit geçirme biçimine de sihirbazlık diyoruz." diyor bir yazar. Günümüz siyasetine bakınca ne kadar doğru bir tesbit.

Devlet yönetmek devleti yönetmeye talip olmak zor iş.

Konuyu bir anektot ile bağlayalım.

Siyasetin hokkabazlarına;
"Sultan Aziz, bir gün sarayda hokkabaz oynatıyormuş, yanında da dönemin meşhur "Âli Paşa"sı varmış.
Bir ara şaka yapmış:
"Paşa şu kavazeyi başına tak bakalım yakışır mı?"
Padişah şakası bu! Kavaze dediği de Hokkabaz külahı...
Âli Paşa hemen "Ferman efendimizindir" dedikten sonra koynundan "mührü hümayun"u çıkarmış, yani padişahın verdiği sadaret mührünü, başbakanlık mührünü...
Sultan Aziz "Ne oluyor?" diye sormuş:
Âli Paşa cevabını vermiş:
"Devlet-i Âliye'nizin sadaret makamını işgal eden adam, bu rütbe üzerinde oldukça, başına hokkabaz kavazesi koyamaz!"

Doğan Ay