Hava ne karanlığa ne de gündüze gebeydi. Bir tarafta ay diğer taraftaysa güneş, hafif rüzgâr esintisi adeta onun saçını okşuyordu. Bir süre sonra güneşe doğru kanat çırpan Akdoğan'ı gördü.

Büyüdü, nefeslendi, güç buldu beğenerek doğru kanat çırptı Güneşe ve pençesine taktı.

Sonra yönünü Ay'a çevirdi. Ay'ı pençesine kattığı gibi uçmaya devam etti.

Kendini geriye doğru çekti, Akdoğan bir anda omzuna kondu, gözünü açtı ve kesip atarcasına damla damla olmuş alnını koluyla sildi.

Heyecanlıydı Dey Seçen hızlı hızlı nefes alıp verdi birkaç defa. Ama şaşkınlığı dinmedi, dilinin damağının kuruduğunu hissetti ve ayağa kalktı tasta duran suyu içti. Otağdan dışarı çıktığında gün ağarmaktaydı. Otağın etrafında dolaştı, güneş tepeye ulaşmak üzereydi. Adımlarını hızlandırdı, Kargirat'ın bilge kişisi Aka Hatun'un çadırına vardı. İçeriye seslendi ve müsaade istedi. Buyur sesi gelince çadıra girdi. Dey Seçen'in heyecanı yüzünden okunuyordu. Selam verdi, oturdu. Hemen söze girip rüyasını anlatmaya başladı. Epeyce yaşlı gözüken Aka Hatun silik gözleriyle Dey Seçen'i dinliyordu. Söz bitine kadar dikkatlice dinledi. Söz sırası Aka Hatun'a geldi derince bir nefes aldı :

- Ulu Kargirat'ın Ulu Bey'i, çok ırak yerden iki misafirin gelecek. İki er kişi ; birisi diğerinden küçük olacak, Akdoğan'ın omuzuna konmasının manası ise seninle kalacak, bu er kişiden diğeri güneş gibi ulu olucak.

+ Bu ıssız Çekerce tepelerinden kolay kolay kimse geçmez ama Aka Hatun.

- Çekerce tepesinin eteğinde beklemeye koyul, rüyanın tabiri odur ki yakın bir vakitte buraya gelecekler.

Dey Seçen başını salladı ve çadırdan dışarı çıktı. Çekerce'nin eteğinde oturmaya başladı.

Rüyası gözlerinde canlanır gibi bütün gün etkisinden çıkamadı. Gün ağarmak üzereydi ki iki atlı gözüktü.

- Bu kadar çabuk mu? dedi. Şaştı kaldı!

Atlılar yanına kadar sokulunca kişneme sesiyle kendine geldi. Heyecanla selam verip kendini tanıttı.

-Ben Kargiratların Beyi Dey Seçen.

-Memnun oldum dostum, adım Yesügey.

Yanında duran oğlunu göstererek :

-Oğlum Timuçin.

Dey Seçen Timuçine baktı. Kara kaşlı, kara gözlü zayıf, çelimsiz bir oğlandı. Ama nedendir ki ondan etkilenmişti.

-"Nere gidersiniz böyle? " dedi Dey Seçen.

-Timuçin'i evlendirmek için yola çıktık. Timuçin'in dayısının otağına gideriz.

Timuçin 8-9 yaşlarında bir çoçuk. Dey Seçen bilirdi ki bu yaşlarda çoçukların evlendirmesinin nedeni iki otağ'ı bir arada tutup birbirinden güç almasıdır. Yesügey'in zor günler geçirdiğini anladı,dayanamayıp rüyasını anlattı.

-Sizi Tanrı gönderdi Yesügey gideceğin yer uzak diyardır. Anladığım kadarıyla zor günler beklemektedir seni. Buyrun otağıma gidelim Timuçin yaşlarında kızım var kızımı görün eğer beğenirsen bu iki çoçuğu evlendirelim, uzak diyarlara gitme yolunu uzatma. Hem başına bir iş geldiğinde biz daha tez varırız yanına.

Yesügey bu teklifi kabul etti ve otağa geçtiler. Aş yediler, kımız içtiler dinlene dururken içeri tebessümle bakan masmavi gözleri ile Börte girdi. Yesügey,Dey Seçen 'in kızı Börte'ye uzun uzun baktı çakmak çakmak gözlerinin karşısına geçti. Uzun bir süzdü bu güzel çoçuktan etkilenmemek mümkün müydü?

Bir gece kaldıktan sonra Yesügey Börte'yi istemeye karar verdi. Adetlere göre kız babası nazlanıp, defalarca reddedip isteklerde bulunurmuş.

Lakin Dey Seçen kızını zorluk çıkarmadan vermeye razı oldu. Otağ halkı şaşkındı lakin Dey Seçen'in yüzünde kararlılık vardı. Timuçin'in korunması ve gelişmesi için Kargirat 'ın obasında kalmalarına karar verdiler. Düğün gecesi Yesügey atını Timuçin'e hediye etti ve yola koyuldu. Timuçin, babası gitmeden Dey Seçen'e dönerek:

-Oğlum köpeklerden korkar. Aman dikkat et köpekleri oğluma hırlattırma.

Timuçin babasını sonkez burada gördü , ardından uzun uzun bakdı.