Muhalefet ile iticilik arasında ince bir çizgi vardır. Bu çizgiyi aşmamak gerek.

Armstrong'un Bozkurt isimli kitabında şu hikaye geçiyor. (Biliyorsunuz yasaklanan bu kitabı Atatürk serbest kılmıştı)

Padişah, Atatürk'ün isyan edeceğini anlayınca, Atatürk ve arkadaşlarının başına para ödülü koyuyor.

Cuma hutbelerinde, Atatürk ve arkadaşlarının dinsiz olduğundan ve onların başını getirenin sadece bu dünyada değil, öbür dünyada da mükafat kazanacağından bahsediliyor.

​Halk yoksul, millet düşüyor Atatürk'ün peşine. Atatürk'e, derdini anlatabildiği bir kaç yörük köyü yardımcı oluyor sadece.

Atatürk'ün dava arkadaşları sitem ediyor "Artık her şey bitti" diyerek.

Atatürk ise arkadaşlarına tek cümlelik bir cevap veriyor

- Millet ölmedi.

Yani Atatürk "Bunlar bidon kafalı, bir somun ekmeğe vatanı satarlar" demiyor. 

"Millet ölmedi" diyor. 

Güven karşılıklı bir duygudur. Sen karşındakine güvenmezsen o da sana güvenmez.

Atatürk millete ve nihayetinde millette Atatürk'e güvendi. Kurtuluş mücadelesinin ham maddesi güvendir.

Biz az buçuk okumuş yazmış insandan takdir topladığımız için mi Atatürkçüyüz, yoksa Atatürk'ü anladığımız için mi Atatürkçüyüz.


Önce bu sorunun cevabını bulalım.

Şahsen bende Atam gibi diyorum ki

- MİLLET ÖLMEDİ

Etrafına dikkatlice bak. Bugün bu diktatörlüğün kelimelerle resmini çizen yeni Anayasa'ya MHP'liler ve CHP'liler ile birlikte binlerce AKP'li de karşı.

Kim vaktiyle hangi partiye oy verdiyse verdi. Artık bunu tartışmanın anlamı yok.

Hedefine seçmeni değil siyasileri koy.

Ne söylüyorsan, ne yazıyorsan iki defa düşün. Eğer ki maksadın Ata'nın mavi gözlerinde ki ışığı gelecek nesillere taşımak ise.

Muhalefet ile iticilik arasında ince bir çizgi vardır kardeşim.

Tahriklere kapılma.

Çizgiyi aşma.

Çizgiyi aşma çünkü "MİLLET ÖLMEDİ"


Okan KİLİT