Doğu Türkistan'daki zulmün dünkü yüzü komünizmdi; bugünkü ise ekonomik liberalizmle Çin- Han milliyetçiliği Maoculuk karışımı bir sistemdir. Değişen bir şey yok Doğu Türkistanda Çin zulmü, ateist ve din karşıtı politikalarla sürüyor. 45 milyona yakın Doğu Türkistanlı Türk büyük baskı altında. Ya ortak değerlerinden koparılmaya ya da tasfiye edilemeyen İslami kimlikleri ikincil kılınmaya; ya da etnik asabiye ile birbirlerine düşürülmeye çalışılıyor.                         

Çin ekonomik anlamda kapitalizmin bütün donelerini uyguluyor. Tam anlamıyla rekabetçi, ihracata ve üretime dayalı bir ekonomik politika güdüyor. Kapitalizmin ideolojisi ekonomik liberalizmdir. Çin'de ekonomik liberalizm hakimdir. Siyasi rejimi ise buna hiç uymayan komünizmdir. Komünist siyasi idareden taviz vermeksizin, komünizme taban tabana zıt olan kapitalizm uygulanıyor.

Çindeki  sistem  Çin sömürgesi Doğu  Türkistan, Tibet,İç Moğolistan  bölgelerden alınan işçiler koparılarak güney bölgelerdeki farikalarda köle olarak çalıştırılmaktadır. Yalnız bu bölgeden değil, iç bölgelerde de aynı olay söz konusudur. İç bölgelerle kenar bölgeleri, yani kıyı bölgelerle kara bölgeleri arasındaki çelişki Çin  Kızıl   kapitalizminin ana çelişkisini oluşturmaktadır.

Çin  kapitalizminin  sömürü biçimine indirgediğimiz zaman kıyılarda bir komprador tarz, Batı emperyalizminin çok uluslu şirketlerinin Çin Kızıl Ordusu'yla birlikte kurduğu şirketlerde köle emeğiyle yani iç bölgelerden getirilmiş köle işçilerin çalıştırılmasıyla oluşturulan köleci üretim tarzına denk düşen köleci bir üretim tarzı görülmektedir.Tek Dünya isimli kitabında Greider'in anlattığı Çin örneğinde Çin'de başarılı olamayan işçilerden ücretlerinin kesildiğini anlatan bir tercümana "Bu eşitsizlik değil mi?" diye sorduğunda, "Daha önce insanları vuruyorlardı, ne demek" diye cevap alıyordu.

"Evet, üretim hatası yapan işçiler tutuklanıyor ve 1 Mayıs'ta kurşuna dizilerek üretimi baltalayanlar diyerekten topluma gösteriliyordu" şeklinde bir anı anlatılıyordu.

Çin'in komünizmden devlet kapitalizmi olarak tabir edilebilecek bir sisteme geçişini sağlayan reformların ardından sağladığı zenginleşme, ülkenin tüm kesimlerinde aynı oranda hissedilmemiştir. Doğudaki metropoller bu zenginleşmeden fazlasıyla paylarını alırken batıdaki etnik azınlıkların yoğun olarak yerleşik oldukları şehirler bu durumdan eşit şekilde faydalanamamaktadır. Bunun en önemli sebebi ise, azınlık bölgelerinden sağlanan yer altı kaynaklarının sanayileşen doğu şehirlerine aktarılmasıdır. Azınlıkların yaşadığı Özerk bölgelerde ekonomik ayrıcalık sadece Han-Çin göçmenlerine verilmiş Han Çinlileri zenginleştirilirken Uygurlar bilinçli olarak yoksulaştırılmıştır

. Uygur nüfusu için pozitif ayrımcılık yapılmış .Yeni iş imkânları bölgeye göç eden ve geçici bir süre için veya kalıcı olarak yerleşen Han Çinlilere yaramaktadır. Han Çinliler ve Uygurlar arasında git gide derinleşen gelir dengesizliği Uygurlar nezdinde ayrımcılığa uğradıkları hissini güçlendirirken soruna ekonomik tabanlı yeni bir boyut kazandırmıştır. Çin'de uygulanan devlet kapitalizmi de demokratik liberalizm de endüstrileşme ve sömürü süreçlerinin taşıyıcılarıdır. Artık Batı bir coğrafi tanımlama değildir. 

Güç ve kalkınma yolunu kapitalizmde gören bütün sistemler artık Batı'dır. Halen ABD, küresel kapitalizmin imparatoru olarak görülse de %10,5'luk kalkınma hızı (2006'da endüstri büyüme oranı %22.9) ile Çin Halk Cumhuriyeti yakın gelecekte ABD'nin en büyük rakibi olarak belirmektedir

.Mao Zedung liderliğindeki Çin, radikal tedbirlerle Çin toplumunda sosyo-ekonomik ilerleme sağlayacak komünist bir kültür devrimi hedeflemişti. 1976'da ölen Mao'dan sonra "radikaller"i Mao'nun eşi Chian Chin yönetti. Ama"ılımlılar"ı temsil eden Başbakan Hua Guofeng, hem parti başkanlığını ve hem de Askeri Komite Başkanlığı'nı ele geçirdi, radikaller tasfiye edilirken Mao'nun eşi bile hapishaneye gönderildi.

Çin'de 1985'ten sonra değişik alanlarda modernizasyona hız verildi ve Hua Guofeng, Dıng Şiaoping'in başında bulunduğu reformcu kanadın yönetimde güçlenmesiyle geri plana çekildi

. Hua, "Kültür Devrimi"ni tasfiyesiyle ve ekonomik reformların önünü açmasıyla aslında Mao'dan sonra sessiz sedasız adeta ülkenin ikinci büyük tarihi kişisi oldu.Çin'in yüzölçümü 9.572.419 km². Bu oranın onda birinden fazla olan bölüm, yani Türkiye'nin iki katından fazla bir toprak parçası Doğu Türkistan'ı oluşturuyor.

Çin'in tahmini nüfusu 2009 itibariyle 1,5 milyar kişi. Doğu Türkistan'ın nüfusu ise 45 milyon civarında. Bu nüfusun 35 milyondan fazlasını Türkler oluşturuyor. İkinci kalabalık grubu ise buraya çalıştırılmak ve denetim için getirilen Han denilen Çinliler oluşturuyor. Doğu Türkistan'ın Türkü kabul edilen Müslüman nüfusu ise Uygur, Kazak, Türklerinden  oluşuyor. (Bugün için 45 milyondan fazla oldukları iddia ediliyor: Ayrıca Tacik ve Moğollardan olduğu gibi Han Çinlilerinden de bu coğrafyada Müslümanlar var (1 milyon civarında). Ama kendisini Müslüman olarak tanımlayanların çoğunluğu Uygurlar. Doğu Türkistan'a, Çin resmi söyleminde" Xinjiang" (Sincan) denilmektedir ve bölgenin Özerk Yönetimi, Çin Komünist Partisi tarafından belirlenmektedir. Özerk Yönetim, bölgeyi despotça yönetmekte, cami görevlilerini bile kendisi atamaktadır.

        Çin'deki maden ocaklarının %85'i işgal altındaki Doğu Türkistan'dadır. Bölgenin petrol rezervi 8 milyar tondur ve her yıl 10 milyon ton petrol Çin'e taşınmaktadır. Çin kömür tüketimin yarısını da bu bölgeden sağlamaktadır. Ancak bu nimetlerden Doğu Türkistan halkı yeterince yararlanamadığı gibi, sanayi kuruluşlarında çalışanların %90'ını ve petrol tesislerinde çalışanların %99'unu bölgeye yerleşmeleri teşvik edilen Çinlilerden oluşmaktadır.
Çin'de 43 farklı dilde yayın yapan radyosu   24 saat yayın yapan  var.Ama Uygur  Türkçesinde  yayın yapan radyosu yoktur.. Çin makamları Uygur Türkçesi sözlüğünün hazırlanmasına izin vermiyor
. Doğu Türkistandaki okullarda, karışık etnik gruplardan öğrenciler aynı sınıflarda bulunmasına rağmen, anaokullarından üniversitelere kadar Çince ve Çince olmayan -Uygur dili sınıfları- şeklinde ayrılmışken Urumçi universitesinde Uygurca eğitime son verilmiş. Uygurca bölgede azınlık dili olma statüsünü kaybetmek üzeredir. 
Doğu Türkistan'da okuryazar oranı %58-60 civarındadır. Komünist Çin idaresi sırasında Uygur alfabesi önce Kirilceye çevrilmiş; ama Rus egemenliğinden duyulan korku yüzünden Latin harflerine geçilmiştir. Bu kez de Türkiye ile kurulacak ilişkilerden korkulduğu için Arap alfabesine dönülmüştür. Üniversitelerde eğitim Çince yapılmaktadır
. 4 milyon kişi eğitim kurumlarından yararlanmaktadır ama Türk kökenlilerin üniversite kazanma oranları düşüktür
. Kalifiye işlerde çalıştırılacak eğitimli insanlar da Han Çinlilerinden seçilmekte; Kazak ve Kırgızlar hayvancılıkla Uygurlar da daha ziyade tarımla uğraşmaktadır.Fabrikalarda çalışma şartları da Çinliler lehinedir. Mesela Urumçi'deki büyük bir tekstil fabrikasında çalışanların sadece %10'u Türk halklardandır.
.
Kaşgar'da 12 bin işçi çalıştıran fabrikada Uygur işçi sayısı sadece 800'dir. Oysa Doğu Türkistan'da Türk kavimler arasında Uygurların oranı %75-80 oranındadır. Ayrıca Çin hükümeti, eskidiği için tarihi evleri yıkıp yerine dev bloklar yapmakta ve buralarda Çinliler başta olmak üzere mozaik bir yerleşim oluşturmaktadır
.Hâkim Çin kültürünün kodları Batı modernleşmesine yöneliktir ve ateist temellidir. 1985 modernleşme süreciyle birlikte tek tip kıyafet terk edilmiş ve Batı usulü giyim yaygınlaşmıştır. Rock müziğine ve her türlü batı tarzı eğlence etkinliğine izin verilmiştir. Tüketimi teşvik eden reklâmların önü açılmıştır. Bu arada gençler arasında uyuşturucu ticareti yaygınlaşmış ve çetecilik artmıştır.
Bu arada Türk kavimlerin gençleri arasında Uygur Türkçesi, Kazak Türkçesini ile konuşmayı ayıp sayan, Çince konuşmayı övünülecek bir yetenek gören eğilimler yaygınlaşmış, Çin elitleri taklit edilmeye başlayan bir gençlik türemiştir.
Çin,liberal ekonomiyi benimseyip ticareti serbest bıraktığı 1980'lı yıllarda Pekin, Gungju, Sehenjen, Shanghay ve Doğu Türkistan'ın merkezi Urumçi gibi büyük şehirlerde ticari faaliyeti ilk başlatan ve ticaret yapmayı Çinlilere öğretenler tarihi İpek yolu tacirlerinin günümüzde Doğu Türkistan'da yaşayan Uygurlar olmuştur. Bu yıllarda Uygurlar ticarette büyük başarılara imza attılar ve kısa zamanda hızla zenginleşmeye başladılar. Çeşitli büyük Çin şehirleri ile üretim ve ticaret merkezlerinde ilk toptan satış merkezlerini Uygur tüccarlar kurumuşlardı
. Büyük mağazalar , oteller, lokantaları da ilk açanlar Uygurlar olmuştur. Hong Kong, Makao'dan Çin'e kaçak yollardan mal sokmada zorlanan Çinli Patronlar bu konuda Uygurların ticari becerilerinden cömertçe yararlanıyorlar ve Uygurların bu maharetlerine de çok bayılıyorlardı. Onlar bu ticaret işinde maharetli, korkusuz ve gözü pek Uygurları buldular.
1980 -1985 yılları arasında ingiliz sömürgesi Hong Kong ile Guangju kenti arasındaki tekstil, hazır giyim, elektronik eşya kaçakçılığının kontrolü tamamen Uygurların elinde bulunuyordu. Yeterince eğitim alamayan, ancak doğuştan ticari becerisi ve zekası ile kısa zamanda para babası oluveren Uygur gençler, uyuşturucu maddeler ile gökten adeta para yağan Hongkong – Guangju ticaret yollarında tanıştılar. 1985'de merkezi Çin'in büyük kentlerinde lüks arabaları ile dolaşan zengin Uygurları hazmedemeyen ve onları kıskanan Çin mafyası Uygurlara karşı topyekün saldırıya geçtiler ve ardından Çin polisleri devriye girdiler.
1986'de sadece bir yıl içinde Çin'in iç bölgelerinde ticaret ile uğraşan Uygurlar döverek,ezerek ve servetlerine zorla el koyarak onları soyarak gasbettiler ve onları soyup soğana çevridiler. Bu uygur Tücarların bir çoğu çeşitli bahaneler yakalanarak tuklandı ve Çin'in cezaevlerine atıldılar. Muazzam rüşvetler karşılığı polislerin elinden kurtulanlar bu Uygur Tüccarlar derhal soluğu Doğu Türkistan'da aldılar. 
Ancak, bu sıralarda genç ve ergenlik çağında ve hatta çocuk yaşındaki Uygur çocuklar arasında uyuşturucu bağımlısı sayısının Urumçi'de hızlı artmakta olduğu gözlemleniyordu. Uyuşturucu ile Beraber Doğu Türkistan'ın Kabusuna Dönüşen AİDS Urumçi'de ilk AİDS vakası 1995 de ortaya çıkmıştır.
Çin'deki uyuşturucu ve organ mafyası Uygurların peşini bırakmamıştır. Çinli mafyalar, Urumçi'de Uygurlar ile iç içe yaşayan ve onların din kardeşleri olan Döngen (Çinli Müslüman)ları kullanmış ve onların eli ile Uygurlar arasında daha yaygın bir şekilde uyuşturucu dağıtımını yaymaya başladılar. Bu defa Müslüman Uygur din adamları tebliği yolu ve Uygur aydınlar ise basın yolunu kullanarak uyuşturucu ve uyuşturucu mafyasına karşı savaş açtı. Uygurların bu girişimine karşı, Doğu Türkistan'daki Çin yönetimi, Çin fuhuş sektörünün Doğu Türkistan'da yatırım yapması için büyük teşvik ve destek sağlamaya başladı.
Çok kısa zaman içerisinde Doğu Türkistan'ın tüm şehir, kasaba ve köylerine kadar otel, bar, kuaför, fizik tedavi , mesaj ve eğlence merkezler tabelası altındaki genelevler mantar gibi çoğaldı. Bu batakhanelerin sermaye ve işçileri olan Etnik Çinli AİDS'lı fahişelerin tamamı Uygurlardan oluşan müşterilerine uyuşturucu da temin etmekte serbest idiler. Doğu Türkistan'da Müslüman Uygurların soyunu tüketme projesi değişik bir çok kanaldan ama koordineli ve paralel bir şekilde yürütülüyordu. Ancak, bu en sinsi, en aşağılık ve en alçak insanlık düşmanı iğrenç uygulamalarda Çin işgal yönetiminin çok ustaca ve parmak izi bırakılmayacak başarılı bir şekilde icra ettiği Uygurları toplu imha yöntemi ile yok etmeyi amaçlayan asrın vebası AİDS'e bulaştırma uygulaması olmuştur.
Sözde Uygur Özerk Bölge Sağlık Bakanlığı tarafından 01 Ekim 2014 tarihinde dünya AİDS günü dolaysıyla açıkladığı raporda, Doğu Türkistan'da resmi kayıt altında bulunan AİDS hasta sayısının 43 bin 500 kişi olduğunu bildirmiştir. Çin'in 2009 yılında Çin'deki etnik gruplar arasındaki AİDS'a yakalanma oranı hakkında yayınladığı bir raporda Her 100 bin etnik Han Çinlisinden , 56 kişi ADİS'lı hasta iken, bu sayının Uygurlarda her 100 bin kişi içinde 335 kişi olduğunu bildirmiştir. Aynı raporda yine Uygurların soydaşları olan Türk dünyası ile ilgili rakamlar çok enteresan ve çok farklıdır.
Kazakistan'da her 100 bin kişiye denk düşen AİDS sayısı 74, Kırgızistan'da 77, Özbekistan'da 58, Türkiye'de ise 5 kişi' mertebesindedir. Doğu Türkistan'da AİDS'le mücadele,tedvavi ve bu hastalıkıla ilgili araştırmalar yapan uzman Uygur doktorlar, Uygurlar içinde resmi kayıta alınan AİDS rakamlarının buz dağın görünen kısmı olduğunu, Uygurlar içinde açığa çıkmamış HİV virüsü taşıyan hasta sayısının 200 bin kişiden fazla olduğunu, köyünden hiç çıkmamış olan Uygurlar arasında (kadın- erkek) AİDS'e yakalanma nisbetinin çok yaygın olduğunu, HİV virüsü taşıyan ve AİDS'li doğan bebek sayısının korkunç boyutlara ulaştığını açıklamışlardır.
Doğu Türkistan'da AİDS'e yakalananların ezici çoğunluğunun 18- 45 yaş arasındaki kişilerden oluştuğu tesbit edilmiştir. Çalışarak ailesinin geçimlerini sağlaması ve ekonomik yükünü üstlenmesi gereken bu insanlar, aileler için kaldırılamayacak kadar ağır ekonomik yük ve manevi dert ve ıstırap kaynağı olmaktadır.
Çin genelinde nüfus oranına göre AİDS sayısı sıralamasında Doğu Türkistan ilk sırada yer almasına rağmen, Doğu Türkistan'da tek bir AİDS ile mücadele eden bir kurum veya bu menhus illeti tedavi edecek özel bin Hastane bulunmamaktadır.
Uyuşturucu ve AİDS Neden Uygur Toplumun Yakasını Bırakmıyor?Uygur toplumu içinde AİDS vakasının bu kadar yaygınlaşmasındaki diğer husus ise, 2000'li yıllardan sonra ;Çin kimya sanayii'nin sentetik yollardan uyuşturucu ceşitleri üretmeye yönelmesi ve Uygurları kobay olarak kullanmalarıMerkezi Çin'de bulunan ve Doğu Türkistan'da da faaliyet gösteren Çin Organ ve uyuşturucu mafyasının Doğu Türkistan'daki kimsesiz, yetim ve devlet korumasından yoksun çocuklar, sahipsiz dul kadınları para tuzağına düşürerek akın akın Çin'in iç bölgelerine götürmektedir.Bu zavallı Müslüman Uygur denekler, Merkezi Çin'deki uyuşturucu deney ve AR-GE merkezlerinde kobay olarak kullanılmaktadır. Ayrıca,etnik Çinli gangster ve uyuşturucu ve organ Mafyası tarafından imal edilen bu uyuşturucu maddelerin taşınması ve pazarlanması aşamalarında kurye olarak kullanılmaktadır.

        ÇİN ORGAN MAFYASI DOĞU TÜRKİSTAN'DA ORGAN TİCARETİ YAPIYOR
Doğu Türkistan'daki Çin Ceza evlerinde 100 binden fazla siyasi tutuklu ve hükümlü Uygur Türkü bulunmaktaydı. (Günümüzde ise, bu sayı 200 bini aşmıştır.) Sokağa terk edilen 100 bine yakın dul kadın ve 150 -200 bin arasında korunmaya ve bakıma muhtaç sokak çocuğu vardı. Bu dul kadın ve sokakta kalan kimisesiz ve sahipsiz çocukların babaları hapistedir. Kimse onlara yardım etmiyor, yardım edenler ise "Terörcu ve Teröristlere yardım, yataklık" yapmakla suçlanıyor ve anınıda tutuklanıyordu. (Bu uygulama şimdi daha da sıkı şekilde ve şiddetini artırarak devam ediyor). Çin işgal yönetiminin sinsice hazırladığı böyle bir ortamda bu kez Çin organ mafyası devriye giriyor . Uygurlar arasındaki adi suçluları satın alan mafya, sahipsiz küçük sokak çocuklarını onlara toplatıp Çine götürüp izini kaybettiriyor

.Dünyanın dört bir yanından organ nakli için gelen zengin hastalar Çin'in çeşitli hastanelerinde bekletiliyordu. Gerçi Çin'de idam edilen mahkumların iç organlarının çıkarılıp satılması, devlet tarafından desteklenen " Sağlık Turizmı Programı " çerçevesinde değerlendirilmesi ve resmen destekelenemesine rağmen, organ bekleyen yabancı hastaların ihtiyacını karşılamada bunlar yetersiz kalıyordu.

Çin'e kaçırılan on binlerce kimsesiz Uygur çocuk habersiz ve izsiz bir şekilde ortadan kayboluyordu. Bu zavallı çocukları arayıp soracak olan babaları Hapiste ve Anneleri ise.kendi ve diğer küçük çocuklarının derdi ile meşgul idi. Bunları arayıp soracak ne imkanları vardı ne de takatları.Pekin Merkezi Milletler Üniversitesi öğretim üyesi Doç.Dr. İlham Tohtı, 2006 yılından başlayarak bu konuyu kendi kurduğu Uygurca başta bir çok dilde yayın yapan "uyghutbiz.com" portalı'nda gündeme getirdi ve Çinin iç bölgelerinde Etnik Çinli Organizatörlerin ile organ ticareti, uyuşturucu mafyası, Hırsızlık çetelerinin elinde bulunan ve sayıları 35 binden fazla olduğu tahmin edilen kimsesiz Uygur çocukları kurtarmak için bir kampanya başlattı. Bu çocukların yerlerinin tespit edilmesi, memleketlerine gönderilmesi için vicdan sahibi her bir etnik Han Çinlisi Çin Vatandaşlarına çağrıda bulundu.Çin vatandaşlarından bu çocukların kurtarılması için maddi ve manevi yardım talebinde bulundu. Bu kampanyanın uygulanması için geniş bir yardım kampanya başlattı.

Uygurların Vicdanı Dr. İlham Tohtı'nın bu Kurtarama ve yardım organizasyonuna binlerce vicdan sahibi etnik Çinliler ile Uygur Türkleri büyük desteek verdiler. Bu yardım kampanyası ile yaklaşık 5 bin kadar kimsesiz ve yetim Uygur çocuk kurtarılarak memleketleri Doğu Türkistan'a gönderildi. Ancak, Çin yönetimi buna dahi tahammül edemedi ve "uyghurbiz" internet sitesini bir kez daha kapattı ve Dr. İlham Tohtı çeşitli bahanelerle dafalarca gözaltına alınarak tutuklandı ve ceza evine kapatıldı ve başlattığı bu kurtarama ve yardım kampanyası engellenmiş oldu

. Uygur Demokrasi ve Hukuk Hareketi Lideri Dr. Tohtı " Vatanı Parçalamak ve Bölücülük Yapmak " ile suçlanarak Ocak 2014'te Pekin'de tutuklandı ve 23 Eylul 2014'te Urumçi'de göstermelik Çin mahkemesinde gizlice yangılandı ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Böylece Çin Organ ve fuhuş mafyasının Doğu Türkistan'dan kaçırarak Çin'in iç bölgelerinde ölüme terk ettikleri kimsesiz Uygur çocuklar ile ilgilenecek ve kurtaracak kimse kalmamış oldu.

Çin işgal yönetimi bir iyilik ve Şafkat kampanyasını de böylece engellemiş oldular.Tibet ve Güney Moğolistan gibi asimilasyon politikalarına maruz kalan Doğu Türkistan'da en önemli sığınak alanı dindir. Aidiyet hissedilen en önemli din ise atalardan hatıra kalan İslam'dır. Doğu Türkistan'da Müslüman Türklere devlet kontrolünde heyetler halinde hacca izin verilmektedir. Ama genç Müslümanlara hac için izin verilmemektedir. Bu farıza için 6 bin euro hükümete ödemek gerekmektedir ki bu ücret Çin şartlarında oldukça yüksektir.

Doğu Türkistan'da, 18 yaşından küçüklerin herhangi bir kurumda dini eğitim alması yasaktır. Camiler sıkı takip altındadır ve camilere kimlerin girebileceği kapılarına asılmaktadır ki çocuklara, memurlara, kadınlara giriş yasağı yürürlüktedir. Kontrol ve takip altında tutulmaktadır. Çin'in en büyük nükleer merkezi Doğu Türkistan' daki Taklamakan Çölü'ndedir. Hükümet bölgede 1964'ten beri 11'i yeraltında 46 nükleer deneme yapmıştır. Bu denemeler sonucunda bölgede en az 190 bin kişi kanser ve lösemi nedeniyle hayatını kaybetmiştir.

Bu denemeler neticesinde radyasyondan etkilenen insan sayısı Çinliler dâhil 1.4 milyondur. Çin'in en son nükleer üç denemesi, Çernobil nükleer reaktöründen 4 bin kat fazla radyoaktif madde üretmiştir

.Çin Özerk bölgelerden oluşmasına rağmen yeni ulus kültürünü etnik grupları kendine benzetip,Çinlileştirmek Han Çin kimliğinin üst kimlik olarak kabulune dayatmaktadır.

Ayrıca kapitalizm yolunda geç kalmışlık telaşı içinde arayı kapatabilmek için adeta vahşi kapitalizmin şartlarını toplumuna yeniden yaşatmaktadır. Kapitalist patronların ürettiği sarı sendikacılık gibi Çin de milli asabiyetleri kullanarak sistem işleyişindeki inisiyatifini baskı, sömürü, asimilasyon ve gerektiğinde de katliamlarla sürdürmektedir. Çin liberal ekonomisi tipik bir sömürge ekonomisidir: Hammade ve tarımsal ürün kaynağı sömürülen Doğu Türkistana karşı sömürgeci Çinlilerin yaşadığı 5 kat zenginlikteki sanayileşmiş kıyı şeridi. Çin, kızıl kapitalist bir ülke . Ekonominin yüzde 70'i özel sektörün elinde…. Ayrıca resmi rakamlara göre dünyada gelir dağılımının en eşitsiz olduğu ülkelerden biri Çin. Uygur Türklerinin yaşadığı Doğu Türkistan(Uygur Özerk bölgesi) petrol zengini bir özerk bölge olmasına karşın kişi başına gelir; yalnızca 2800 dolar, Tibet'te ise 2000 dolar. Peki Hanlıların Şangay'ında ne kadar? Bunun tam 5 katı: 10.500 dolar. Pekin de ise 9000 dolar. Çin İşgalcileri ekonomide liberal politikalar uygular gözükseler de Siyası uygulamalarda Han -Çin milliyetçiliği ve Maoculuk karışımı Nazist uygulamalarını Doğu Türkistan'da uyguluyorlar. 

Çinli işgalcilerin,dini hayatın yasaklanması,Türkçenin eğitimden kaldırılması,Kurani Kerim ve dini kitapların toplatılıp imha edilmesi, örf adet gelenek ve göreneklerin engellenmesi,çocuklara yuvalarda başlayarak Çince eğitim verilmesi,Çince kıyafetler giydirilmesi,akraba aile alçaklığı ile karşık aileler yaratılarak Müslüman aile hayatının tahrip edilmesinden sonra bu kez son kalan İslami ve Türkçe isimleri Çince olarak değiştirilmesi uygulamasına geçmesi liberalizmden çok faşizmi hatırlatıyor.

          Doğu Türkistanın Kısa Tarihçesi
Doğu Türkistan Türkleri , Çin sömürgeciliğine 1760 senesinden beri 60'tan fazla silâhlı bağımsızlık mücadelesi gerçekleştirerek yanı silaha sarılarak Çin işgal ve sömürgeciliğine son vermeye çalışmışlardır
.Böylece Doğu Türkistan'da ilk işgalın başladığı 1759'dan günümüze kadar(2017) geçen geçen son 255 yıl zarfında bir istila devrini bir kurtuluş devri takip etmiş ve bu Türk ülkesi 5 defa Çinlilerin istilasına maruz kalmıştır
.1.Mancu-Çin İstilasi : 1759- 1863 yılları arası devam eden ilk Mancu-Çin iistilası 104 yıl devam etmiştir.Yakup Han Bedevlet'in Osmanlı devletine tabi Doğu Türkistan(Kaşgariya) İslam devletini kurmasına kadar sürmüştür
.2. Mancu-Çin İstilasi : 1877 yılında İngilizlerin Çin'e açtığı 400 milyon Sterlin tutarındaki Kerdi ve Çarlık Rusyasının bu ingiliz kredisi karşılığı Çin'e silah yve lojistik destek vermesi sonucunda Generam Zho Zhung Tang komutasındaki 400 bin kişilik Mançu- Çin Ordusu 2.kez Doğu Türkistan'ı igşal etmiştir. Doğu Türkistan 18 Kasım 1884 tarihinde Çin'in 17.eyaleti olarak Şinjiang adı ile Çin'e iltihak edildiği açıklanmıştır.
3. Çin (Çin Cumhuriyeti) İstilası : 1911yılında Çin'de Cumhuriyet ilan edilmiş ve Dr.Sun Yat Sin'in önderliğinde yeni bir Cumhuriyet idaresi tesis edilmiştir. Mançu-Çin işgalini yeni Cumhuriyet rejimi diğer bütün Çin vaat ve sözlerini uygulamada inkar ederek ve tersini yaparak daha beter halde sürdürmüştür. Çin'in bu istilası Çin'deki iktidar mücadelesini kazanan Mao Ze Dong önderliğindeki Çin Komünist Partisi hegomenyasınde yeni kurulan Çin Halk Cumhuriyeti devralmıştır.

Çin Cumhuriyeti yönetimi altında geçen 35 yıl zarfında Doğu Türkistan'da kısa süreli de olsa 2 bağımsız Türk devleti kurulmuştur. 1911'den aralıklarla 1949'a kadar devam eden üçüncü Çin istilâsi devrinde Doğu Türkistan kendi başına buyruk ve bağımsız harekete eden " Müstakil Genel Askeri Valiler Devri" olarak tarihe geçmiştir. 

1949 senesine kadar devam eden bu istila sürecine Milliyetçi Çin devri de denilmektedir.4. Çin ( Halk Cumhuriyeti) İstilası : 1949 senesinden beri halen devam etmekte olan beşinci istila (Kızıl Çin) devridir. Bu son devir, Doğu Türkistan tarihinin en karanlık devridir. Zira kızıl Çin işgali pek kanlı imha ve terör havası içinde ve bütün şiddetiyle hâlâ devam etmektedir.Doğu Türkistan'da İlk Çin İstilasından sonra kurulan devletler saydığımız bu istila süreçlerinde Doğu Türkistan Türkleri hiç bir zaman işgal ve isareti kabul etmemiş ve sürekli işgalcılara karşı tepkilerini ortaya koymuşlardır. Doğu Türkistan istilacılardan temizlenerek kurtarılmış ve 3 kez hürriyet ve istiklâline kavuşarak bağımsız devletlerini ilan etmişlerdir.
Bu bağımsız Doğu Türkistan devletleri şunlardır :
1.Doğu Türkistan(Kaşgariya İslam devleti : 1863- 1677 yılları arası ayakta kalmıştır.Bu devletin kurucusu ve İlk Hükümdarı Yakup Han Bedevlet Osmanlı Sultanı ve Müslümanların Halifesi Sultan Abdulaziz Han Hazretlerine öz yeğeni Seyyid Muhammed Yakup Han Töre'yi elçi olarak yollamış ve kendisine tabi olduğunu bildirmiş ve himayesini talep etmiştir.
Yakup Bey, Çin saldırısına karşı Rusya ve Hindistan'ın hâkimi Britanya ile dostane ilişkiler oluşturdu. İngilizlerin de teşvikiyle 1870'te halife unvanlı Osmanlı Sultanı Abdülaziz'e bir heyet göndererek halifeliğe tabi olduğunu bildirdi. Sultan Abdülaziz de halife olarak Yakup Bey'e "Emiru'l Müslimin" unvanını verdi. Bundan sonra Yakup Bey camilerde halife Abdülaziz adına hutbe okutmuş ve onun adına para bastırmıştı. Osmanlı sultanı İngilizlerin hâkimiyetindeki Bombay üzerinden Doğu Türkistan'a muvazzaf ve emekli subaylar, 2 bin piyade tüfeği, cephane ve 6 sahra topu göndermişti. İngilizlerin yardıma aracı olmasındaki maksat, bölgeyi Rusya ve Çin arasında bir tampon bölge olarak görmesiydi.Osmanlıların Doğu Türkistan'a ilgisi 1780'li yıllarda da vardı. Zira bölgeye İran'dan giden Şii tarikat şeyhlerine karşılık Sünni tarikat şeyhleri gönderilmiş, Şii-Sünni tekkeler arasında rekabet yaşanmıştı. Lakin Yakup Bey'in 1877'de öldü. Çin'deki Mançu Hanedanı bölgeyi tekrar kontrolu altına aldı.

2.Kaşgar- Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti (1933-1937) Bu devlete Uyguristan Cumhuriyeti de deniliyordu. Yeni devletin bayrağı Türkiye bayrağı ile aynıydı; ancak zemin rengi kırmızı yerine gök mavisiydi yeni Doğu Türkistan devletinin İslam adıyla irtibatlandırılmasını da Cedidçilerin Kadimcilerin desteğini kazanma hesabı çerçevesinde değerlendirebiliriz. Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti'nin kabul edilmiş milli marşı İşte marşın son bölümü:"Yurdum, kanla temizledim seni,Artık kirletmeyiz, Türk'tür adımız.Atilla, Cengiz, Timur dünyayı titretmişti,Kan verip şan alan biz onların ahfadıyız.Can verdik, aktı kanımız, aldık düşmandan intikam,Yaşasın, hiç sönmesin parlasın istikbalimiz." 1933 yılında Muhammet Ali Tevpik (Tohtu Hacı) tarafından yazılmıştır. 12 Kasım 1933'de kurulan "Şarkî Türkistan İslâm Cumhuriyeti" Şu üyelerden oluşuyordu.CUMHURBAŞKANI: Hoca Niyaz HacıBAŞBAKAN: Sabit Damollah AbdülbakiERKAN-I HARBIYE REISI: General Mahmut MuhitiİÇIŞLERI BAKANI: Seyitzade Yunus BekDIŞIŞLERI BAKANI: Kasım CanEĞITIM BAKANI: Abdulkerimhan MahdumEVKAF BAKANI: Şemsettin TurdiADALET BAKANI: Zarif KariZIRAAT VE TICARET BAKANI: Abdul HüseyinMALIYE BAKANI: Ali AhunHARBIYE BAKANI: Oraz BekSAĞLIK BAKANI: Abdullah HaniDoğu Türkistan İslam Cumhuriyeti'nin , SSCB'nin desteklediği bölgedeki Çin valisi tarafından tasfiye edildi. Devletin ömrü kısaydı; ama Uygur milliyetçiliğini güçlendirmişti.

3)Gulca- Doğu Türkistan Cumhuriyeti (1944-1949) : Gulca, Tarbagatay ve İli şehirlerini içine alan bu cumhuriyetin kurucuları ve hükûmet üyeleri şu değerli kimselerden ibaret idi.
  1. Cumhurbaşkan.................. Ali Han Töre
  2. Cumhurbaşkan Yardımcısı. Hekim Han Hoca Beğ
  3. Genel Sekreter..................... Abdürrauf
  4. Maliye Nazırı................. .…..Enver Musabay
  5. Maarif Nazırı.. …………………Seyfeddin Azizi
  6. Adliye Nazırı.................. …….Mehmed Can Mahdum

İli'de hükûmet kurulduktan sonra Ruslar isyancılara yardım olarak silâh, askerî ve sivil müşavirler yolladı. Bu müşavirler vasıtasıyla Rusya, Çin'le antlaşma yapılmasını telkin etti. Bunun üzerine Çin'le görüşmeler başladı. Çin görüşmelerde aracı olmaları için literatürde "Üç Efendi" olarak bilinen İsa Yusuf Alptekin, Mehmet Emin Buğra ve Mesut Sabrı'yi Doğu Türkistan'a davet etti. Ülkeye gelen Üç Efendi çoğunlukla gençlerin dinleyici olarak katıldığı bir konferans düzenleyerek tam bağımsızlığa ulaşmak için önce Çin'e bağlı bir millî muhtariyet kurulmasının ve bu şekilde kültürün, mefkûrenin ve iktisadî hayatın yükseltilmesinin en uygun yol olduğunu, bir süre sonra Doğu Türkistan'ın Rus boyunduruğuna girme tehlikesinden de uzak olarak bağımsız olabileceğini anlattılar. Görüşmelerin sonunda anlaşma sağlandı.] Ancak antlaşmaya taraftar olmayan Ali Han Töre ile birkaç reis Rusya'ya kaçırıldı.Antlaşma neticesi Ürümçi'de 15'i yerli, 10'u da Çinli olmak üzere 25 kişilik ortak bir hükûmet kuruldu. Buna göre Çinli General Zhang Zhi Zhong genel vali, Kremlin yanlısı olan Ahmetcan Kasım ile Burhan Şehidî de vali muavinleri olmuşlardı. Aynı hükümete Mehmet Emin Buğra bayındırlık bakanı, Canım Han maliye bakanı, İsa Yusuf sandalyesiz üye olarak girmiş, Mesut Sabri de eyalet genel müfettişi olmuştu.İhtilâl kuvvetlerinin altında olan ve Ruslarca desteklenen İli, Altay, Tarbagatay vilâyetlerine Çin eli uzanmıyor, güneydeki Çinlileştirme politikası ise halkın kuzeydeki gibi Rusya'ya meyline sebep oluyordu. Bunun üzerine Çin, Mesut Sabri'yi genel valiliğe, İsa Yusuf'u da hükûmet genel sekreterliğine atamak yoluyla idareyi milliyetçilere bıraktı.

Hükümetin Rus yanlısı üyeleri bu yeni durum karşısında İli bölgesine çağrıldılar ve hükümetten çekildiler."Milliyetçi hükûmet" ilk iş olarak Türkleşme prensibiyle eğitime el attı. Bu hareket Çin'i ve Rusya'yı telâşlandırdı. 1948'de Doğu Türkistan'da bulunan Çin silâhlı kuvvetleri başkumandanı bir beyanname yayınlayarak yerli milliyetçilerin Rus taraftarlarından daha tehlikeli olduğunu ifade etti.Aynı sıralarda Çin'de Mao'nun meşhur yürüyüşü gerçekleşmekteydi. Bunun bir neticesi olarak Çin hükûmeti, SSCB'e hoş görünmek amacıyla, 1 Ocak 1949'da Mesut Sabri ve İsa Yusuf'u işten el çektirdi. Yerlerine Kremlin yanlısı Komünist Burhan Şehidî getirildi. Bu arada Çinli komünistler yavaş yavaş Çin'e hâkim olmuş ve Doğu Türkistan sınırına dayanmıştı. Eylül 1949'da Doğu Türkistan'daki milliyetçi Çin birliklerinin baş kumandanı, Çin komünist hükûmetine bağlılık ilân etti. Böylece komünist ordu hiçbir askerî kuvvetle karşılaşmadan ülkeye girdi.İsa Yusuf, Mehmet Emin Buğra ve binlerce Uygur ve Kazak Türkü Hindistan ve Pakistan'a iltica etti. Mesut Sabri şehit edildi. Böylece Doğu Türkistan'daki karanlık günler başladı. On binlerce aydın öldürüldü ve hapislere atıldı.
   Türkiye'deki bazı kesimler,İslamiyetin Uygur Türkleri arasındaki kimliklerinin sağlamlaşmasındaki rolünü göremiyorlar,Uygur Türklerinin İbadethaneleri camilere ve Uygurların İslami değerlerine Çin tarafından yapılan saldırının arka planını görmekten aciz İslamiyet ortadan kaldırılırsa, Türklük de ortadan kalkacak ve asimilasyon politikaları başarıya ulaşabilecektir. Uygurlar,Mançular gibi asimle edilip ,sadece folklorik bir kimlik olarak kalacaklar.Uygur Özerk bölgesinin başbakanı Uygur ama önemli olan zaten başbakan değil, parti sekreteri ve o da yıllardır Pekin tarafından atanan bir Han kökenli oluyor. Uygur kökenli başbakanın hiç bir yetkisi yok adeta Çinin kuklası
Kaynakça;1)Mehmet Emin Hazret- Çin'de Uyuşturucu Üretimi Ve Ticareti Ve Bu işte Kobay Uygurların Acıklı Dramı(Uyghur.net.org)2) İsa Yusuf Alptekin, Doğu Türkistan, Otağ Yayınları, İstanbul 1974 3) Ahmet Kemal İlkul, Çin-Türkistan Hatıraları, Şanghay Hatıraları, Ötüken Yayınları, İstanbul 1997 4) Ali Özsoy,Çin Ezilen Dünyanın Dostu mu?)Türk Solu Dergisi ? (Sayı 246, 27/07/2009 5) Çin: Merkezi 'liberal' krallık Cengiz Sözübek / Yazar -Star Gazetesi 6) Doç. Dr. Alimcan Buğda'nın "Tarihi Vesikalarda 1933 Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti ve Anayasası