Düello taraflardan birisi mutlak hâkimiyetini sağlayana kadar devam eder. Sonuçta, rakip çete üyelerinin bir kısmı kazanan tarafa biat eder; bir kısmı imha edilir; bir kısmı kaçar…

Toplumumuz: Objektif hakikat yerine uydurulmuş istatistiklerin, prensipler yerine oy sayısının, haklar yerine sayıların ve ahlak yerine kamuoyu anketlerinin ikame edildiği bir haldedir.

Pragmatik, anlık çıkarlar temel kriterdir; bir fikrin doğruluk veya yanlışlık kriteri: savunucularının sayısıdır; yeterli sayıda insan tarafından sahiplenildiği müddetçe, ne tip olursa olsun, en akıl dışı; toplum zararına istek bile geçerli bir talep olarak kabul edilir;

Böylesi toplumlarda etkin olabilmenin yolu: ne pahasına olursa olsun sürekli büyümek ve ne olursa olsun güç devşirmektir. Denetimsiz, yasasız, hukuksuz büyümek kalabalıklar yönetimidir. Çoğulcu değil çoğunlukçu kalabalıklar rejimidir. Kısacası çeteleşmiş yönetimlerdir.

Güç ve imtiyaz sahibi olmak isteyenler kendilerine uygun çetelere intisap ederler. Çetenin fikri veya ideolojisinden ziyade üyelerine sunabildiği güç imkânları önemlidir. Bir çeteden bahsedildiği için çetenin başka insanlara yaptığı zulüm, çete üyeleri tarafından tartışılmaz bile. Zaten o zulmü yapabilme gücüne sahip oldukları için üye olunmuştur.

Anayasal sınırları olmadıkça, demokrasi bu tip çeteler yönetimi için en ideal siyasi rejimdir. Bir çoğunluğun bir azınlığa; örgütlü olanın, örgütsüze istediği her şeyi yapabileceği, bireyin hiçbir anlam taşımadığı bir ortam yaratır demokrasi. Zaten belli bir müddet sonra kim örgütlüyse o çoğunluk olur. Başka örgüt kurulmasına müsaade etmemek sihirli anahtardır.

Çetelerin hüküm sürdüğü bir ortamda ilk olarak bölgeler belirlenir, herkesin muhiti bellidir ve en küçük çeteden en büyüğüne kadar sıkı bir hiyerarşi hüküm sürer. Hiyerarşi bozulduğu anda ise çete savaşları yaşanır. Eski ortaklar, aynı menzile yürüyenler, din kardeşi, dava kardeşi olanlar birbirlerine kurşun yağdırmaya başlar. Çünkü hukuka başvurarak çözecekleri bir problemleri yoktur, zaten hukuku ortadan kaldırarak bu düzeni kurmuş ve menfaat sağlamışlardır. Çeteler mahkemelerde müzakere etmez, kan banyosu yapma pahasına sokaklarda çatışır.

Düello taraflardan birisi mutlak hâkimiyetini sağlayana kadar devam eder. Sonuçta, rakip çete üyelerinin bir kısmı kazanan tarafa biat eder; bir kısmı imha edilir; bir kısmı kaçar…

Galip çete, bu savaştaki galibiyetini mitleştirmek; efsaneleştirmek ve hatta mistik bir havaya büründürmek zorundadır. Destanlar yazılır, efsaneler yaratılır… Çete üyelerine, bulundukları çetenin Tanrı tarafından kutsandığı ve her zaman galip geleceği zannı sürekli propaganda edilir. Çete üyeleri dedikse çetenin kontrol ettiği mahaldeki halktan bahsetmiyoruz. Aracısız çete imkânlarından faydalananlardır çete üyeleri.

Hukukla sınırlandırılmamış, hukuki denetimin olmadığı her kurum en başta devlet olmak üzere çeteler yönetimidir.

Çete yönetimlerinin temel karakteristikleri;

a) İdeolojisi yoktur, aksine anti-ideolojiktir.
b) İlkesizdir. Var olan ilkeleri de ortadan kaldırır.
c) İlişkide olduğu kurumları yozlaştırır. Çünkü formel bağlantılar kurmaz.
d) Sürekli bölge genişletmek zorundadır. Tipik yağma ekonomisi davranışları sergiler.
e) Akılcı davranmaz, eleştiriye kapalıdır, dolayısıyla durmaksızın bahane üretir.
f) Sınırsızdır: Her istediğini yapabileceği algısını yaratır.
g) Destancıdır: Psikolojik üstünlüğü sağlamak için çetesini kutsallaştırır. Efsaneler üretir.

Yukarıda saydığımız çetelerin temel karakteristikleri sebebiyle, çeteler genişledikçe birbirleriyle çatışma alanları yaratırlar. Efsaneler çatışır, ekonomik çıkarlar çatışır, hiyerarşi çatışır, egolar çatışır vb...

Çeteleşmiş yönetim anlayışı sebebiyle, ülkemizin içine düştüğü ulusal nevrozun tedavisine: "Düzenim bozulmasıncılar" tarafından çetelere verilen desteğin, düzenlerinin bozularak kesilmesiyle başlanabilir. Bu güç illüzyonundan uyanmak, dogmatik bağları kesip atmak hiç de kolay değildir. Zira uyanma evresini, çete savaşlarının verdiği hasarla yüzleşmek takip edecektir. Çete yönetimi devlet düzeyinde organize olmuşsa haliyle tahribatta "milli felaket" düzeyinde olacaktır. Milli felaketlerle ise ancak organize olmuş millet mücadele eder.

Halil Ibrahim Bayrakçı