Bizim köyün muhtarı Cafer bir garip adam vesselam. Köyün bin derdi olur Cafer'in ise bir... O da bizim derdimiz değildir. En yaralı zamanınızda merhem diye gidersiniz yanına, dökersiniz içinizi, size öyle bir cevap verir ki hepten yalnız hissedersiniz kendinizi. Anlatayım size Cafer ile yaşadıklarımızı: Okuyun, düşünün haklı mıyım haksız mıyım siz karar verin!

Yaram derindi. Gidenlerin yaşına başına baktıkça sızlıyordu içim. G.Antep'te bomba patlamış, el kadar kuzular anasıyla babasıyla toprağa karışmıştı. Bayram zehir olmuştu bana. Gideyim Cafer'e, dökeyim içimi az da olsa rahatlayayım istemiştim. Vardım yanına koyuldum muhabbete...

- Derdim büyük Cafer kardeş hele dinle beni.


O arada Cafer öyle bir offf çekti ki ciğerimde hissettim sızısını. Birden doldu gözleri ağlamaklı konuştu:

- Derdim var derdinden büyük kardeşim.

- Derdimiz aynı Cafer, biliyorum derdini. Ben de bu sebepten çaldım kapını.

Cafer, bir off daha çekti. İçlendi kendi kendine "Resmen katliam" dedi, çattı kaşlarını. Sözünü ben tamamladım. 

- Haklısın Cafer efendi resmen katliam. Bu işte parmağı olan herkes yargılanmalı.

- Ben de öyle yapacağım zaten.

- Helal sana be Cafer. Destekçinim,arkandayım bu konuda.

- Sizin desteğiniz beni bugünlere getirdi kardeşim. Merak etmeyin kökten yasaklayacağım Kürtajı. Yapana da yaptırana da basacam cezayı.

- Lan Cafer kürtaj nerden çıktı durup dururken. Ben ne diyom sen ne anlatıyon. Biz aynı köyde yaşamıyoz mu!? Antep patladı Antep. Duymuyon mu sen beni?

Cefer gene çattı kaşlarını, yumruğunu vurdu masaya. Sözlerime karşılık olarak tarihe geçecek cevabını verdi:

- Her kürtaj bir cinayettir...İzin vermeeeeem!

Daha fazla uzatmadım muhabbeti; Cafer gene yapmıştı Caferliğini. Çaresiz söve söve ayrıldım yanından.

....

Ah Reyhanlı hala içimde kanayan sızı. Hatırlamayan var mı o yürek yangınını. Toz toprak içerisinde ellerini göğe kaldıran analar, kolu bacağı kopan çocuklar, öksüz kalanlar, yetim kalanlar, evladını kaybedenler, daha neler neler, daha ne acılar... Hiç unutulur mu böylesi acı? İşte o yas kokan vakitlerde çalmıştım gene Cafer'in kapısını. Neylersiniz; muhtar o, gidecek başka kapı yok! Soluk soluğa varmıştım yanına.

- Yetiş Cafer Reyhanlı kan gölü. Memleket yandı. Bu defa bişey yap, göreyim seni.

Cafer'in gene yüzü asık, kaşları çatıktı. Bir off çekti derinden. Hafif sinirliydi sesi, sessizce konuştu:

- Derdim var, derdini döver kardeşim. Otur hele.

- Cafer, oturulacak zaman mı ? Reyhanlı düştü diyorum sana.

- Otur hele otur, sana sualim olacak. Önce sen beni dinle.

- Buyur Cafer anlat hadi dinliyorum seni.

- Şu Nuriye'nin kız ailesinden ayrı ev tuttu haberin vardır. Eve giderken gördüm, gece yarısı bir adam girdi evine bunun. Bu kız ne ayak ?

- Hayırdır Cafer röntgenciliğe mi başladın?

- Öyle demee, öyle demee. Kültürümüz var bizim. Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmaam!

- Cafer, tekrar söylüyorum Reyhanlı yerle bir oldu.

- Bende şuraya yazıyorum. Memlekette böyle kızlı erkekli fink atan kimi görsem kesecem cezasını. Herkes edebini takınsın!

- Allah, seni bildiği gibi yapsın Cafer!

- Biz bu yola Allah'ın rızası için çıktık. Kefenimizi giyip çıktık.

- Ulan Cafer, gene yaptın Caferliğini! Sövdürtme şimdi kendine!

- Sövme sövme günahtır!

- Belki de bazen sevaptır.Bana eyvallah...Belli senden gene hayır yok.

....

Hiç unutmam o günü. O gün bütün köylü öyle bir şok yaşadık ki tarifi yok. Haber inanılır gibi değildi. Bizim Muhtar'ın azaları ayakkabı kutularının içerisine dolarları doldurup çoluğunun çocuğunun evinde bir güzel saklıyormuş. O gün televizyonunu açan ekranın başında donup kaldı . Tabi kendisine gelen de hemen Cafer'in evine koştu. Eee muhtar O, malum bu tür işlerde balık baştan kokar. Anlayacağınız işin içine hırsızlıkta girince köylünün şarteli atmıştı. Cafer'in evine varan başladı kapısını yumruklayıp bağırmaya...

- Cafeeerrr a ırzıkırık Cafeeerr! Biz senin gamsız olduğunu biliyorduk da hırsız olduğunu bilmiyorduk Cafeeerr!

- Eline gözüne dursuuunn...Yedin çoluğumun çocuğumun rızkınıııı!

- Sana rey veren ellerim kırılsın Cafeeer!

Cafer, baktı ki bu defa pabuç pahalı. Köylünün çekileceği yok kapının önünden. O da ne yapsın, pencereden bağırmaya başladı o ağlamaklı sesiyle:

- Benim türbanlı bacıma saldırdılaarr!

Bağırdıktan sonra biraz durdu. Kulak verdi kalabalığın gürültüsüne. "Cık" dedi kendi kendine bu defa yemediler. Hemen ikinci kartını çıkarttı.

- 28 Şubat zulmüüü

Ahali ne alaka der gibi baktı Cafer'e. Zaten Cafer de ilgisi olduğundan değil, ya tutarsa diye atmıştı bu sözü ortaya. Ama Cafer'de kart biter mi ? Üçüncü kartını çıkarttı anında.

- Ayaklandırmaya çalışıyorlar siziii! Komplo bu komplo!

Sonra hafiften kıstı sesini, çok önemli bir şey söylüyormuş gibi pörtletti gözlerini.

- Dinden çıkartcekler sizi dinden! Beni indirip topunuzu dinsiz edecekler! Vaahh benim zavallı halkım vaahhh!

"Yemezler gari muhtar geç bunları geç !" diye bağırdı köylünün biri. Köylünün çıkışı hiddetlendirdi Cafer'i, diğer kartını attı masaya. Bu defa öfkeliydi sesi.


- Ben gidersem açlıktan nefesiniz kokar. Sürünürsünüz! Beni gammazlayan İmam çok mu düzgün? Lan o melun sahtekarlığın kitabını yazar. Hem beni indirip kimi getireceniz muhtarlığa?

Bir an durdu köy ahalisi, düşünmeye başladılar. Cafer haricinde iki muhtar adayı daha vardı. Bu muhtar adaylarından birisini yolda görsen postacı sanırsın. Diğeri ise muhtar adayı amma muhtar olmaya gönlü yok. Hatta köylü evvelinde buna "Muhtar ol" dediğinde, köylüye "Yok başkası olsun ben ona yardım edem" cevabını vermişti.

Cafer bir süre sustu köylünün düşünmesine izin verdi. Köylü biraz sakinleştikten sonra 70'li yıllarda ki yağ kuyruklarından bahsetti. Oradan çıktı Türkçe Ezan okutulmasına kızdı. Kırklı yıllara, seksenli yıllara gitti geldi. Nihayet unutturdu köylüye ayakkabı kutularını.



Tarih: 15 Temmuz 2016

Köylü, Muhtar ile İmam'ın arasının açıldığından beri bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydı. Ama Allah şahit kimse bu kadarını tahmin etmiyordu. Milletin üzerine gökten kurşun yağdı. Köylü baktı ki köy bu defa tümden elden gidiyor, indi sokağa çatıştı zalimler ile. Çok can verdi amma zaferi de kazandı.

Haliyle köylünün çoğu "Ulan Muhtar, bu dinsiz İmamı sen sardın başımıza" diye söylenmeye başladı. Söylenmekle de kalmadılar, Cafer'i azarlamak için, gittiler Cafer'in takıldığı kahveye.

- Lan Cafeeer senin İmam hepten cozuttu

- Hani böyüüük Müslüman'dı lan bu. Dinsiz olan bu kadar etmezdi millete!

- Çoluğumuz çocuğumuz gitti Cafeeer!

Köylü azarladı, azarladıkça şaşırdı. Cafer ilk kez savunma yapmıyordu. Mahcup bir şekilde başını önüne eğmiş "Affet Allah'ım" diye mırıldanıyordu kendi kendisine.

O'nu o halde gördükçe köylünün sesi kısıldı. Köylünün sesi kısıldıkça Cafer'in sesi yükseldi. Başladı Cafer dizini dövmeye

- Allah'ım beni afeeet, milletim beni affeeet, kandırıldıııım

Bu feryada yürek mi dayanır? Köylülerin gözleri doldu. Cafer'i azarlamaya giden köylü bir anda kendisini Cafer'i teselli ederken buldu.

Eeee Cafer bu. Hiç fırsatı kaçırır mı? Birden kararlılık yükledi sesine

- Gün birlik günü akedeşler. Diğer Muhtar adaylarınıda yanıma çağıyorum. Akedeşler artık küslük yok. Hep beraber soracağız bu densizliğin hesabını! Milli birlik diyom milli birlik.

Allah var postacı kılıklı Muhtar Adayı Cafer ile birliğe pek sıcak bakmadı. Amma o bahsettiğim kendi halinde takılan Muhtar Adayı dakkasında Cafer'in yanında bitince, o'da ister istemez Cafer'in yanına oturmak zorunda kaldı.

Cafer herkesi yanına aldı ya, hepten coştu. Cafer coştukça köylüde coştu

-Yürü Cafeeer

- Arkandayız Cafeeeer

- Helal sana Cafeer

Etraf şölen yeri, alkış kıyamet her yer…

Cafer uyanık adam! Köy meydanı ne kadar bayram yerine dönse de Cafer biliyordu kısa zaman sonra bu şölen havasının sona ereceğini ve kendisi hakkında olumsuz fısıltıların yeniden başlayacağını.

Cafer bu! Kaçın kurası sanıyorsunuz bizim muhtarı.

Birden durup dururken dedi ki

- Yaf bu Lozan doğru olmadı. Hiç içime sinmiyor benim.

Köylü afalladı, neye uğradığını şaşırdı. Tam "Cafer yine uyanıklık yapma" diyecektim ki, köylünün birisi atladı hemen

- O dönemde şartlar öyle gerektiriyordu be Cafer

Sonra diğer köylü katıldı muhabbete

- Gizli maddeleri varmış!

Sonra diğeri

- Yok be birader, laf salatası onlar Gizli Madde falan yok.

Onun ardından diğer köylü katıldı muhabbete, ondan sonra diğeri… Laf sohbete döndü, sohbet kavgaya.

"Ulan Cafer" dedim kendi kendime "Yaptın yine Caferliğini"

Cafer ise gerinde koltuğunda uzun uzun seyretti milletini ve dedi ki kendi kendisine

"Bu millet sevilmez mi!?"



İşte; Cafer ile öykümüz böyle bizim.

Duyuyorum, kimisi diyor ki "Cafer değişti", "Cafer artık eski Cafer değil".

Valla bana sorarsanız Cafer eskisinden daha uyanık.

Hem köylü değişmedikçe, Cafer niye değişsin!?

Soruyorum size

Cafer değişir mi?

Okan KİLİT