İsmi: Ata

Soyadı : Türk

Hatırladınız mı onu?

Bu defa Atatürk'ten bahsetmiyorum hemen Ulu Öndere bağlamayın.

Bu Ata başka.

Şöyle söylersem hepiniz hatılarsınız.

Semra kaynana, oğlu Ata ve bahtsız gelin adayı Sinem. Türkiye'yi ekranlara kilitleyen "Gelinim Olur musun?" programı…

Kötü kedi Şerafettin kılıklı Semra Kaynana, masum gelin adayı Sinem'i iffetsizlikle suçluyordu. Mazlum'u oynayan Sinem ise Ata'ya deliler gibi aşıktı. Ata'nın payına ise annesi ile sevdiği kız arasında kalmış çaresiz erkeği oynamak düşüyordu.

Roller bu şekilde dağıtılmıştı.

"Roller" derken suçlamada falan bulunmuyorum. Yıllar sonra Semra Kaynana kendisi söyledi "Reyting toplamamız gerekiyordu, hepimiz numara yapıyorduk!"

Türkiye bir yılı aşkın süre bu hazin aşk hikayesini konuştu.

Programdan sonra Semra Kaynana köşe yazarı oldu. Bir süre yazarlık yaptı.

"Yuh artık" demeyin, ben hak yemeyi sevmem, Rasim Ozan Kütahyalı'dan çok daha tutarlı yazıyordu. O yazıyorsa, o niye yazmasın?

Mazlum gelin Sinem müzik dünyasında şansını aradı, "Öptün mü?" isminde bir şarkı ile karşımıza çıktı.

Ata onlar gibi değildi, şöhreti kaldıramadı. Gece hayatına daldı, uyuşturucuya başladı. Bir otel odasında cansız bedeni bulundu. Aşırı dozda uyuşturucu aldığı için öldüğü tespit edildi.

Ata'nın cenazes merasimini televizyon kanalları canlı yayınla yayınladı. Gazeteler haberi manşetten verdi. İğne atsan yere düşmez, cenaze törenini hınca hınç doluydu. Tabutuna bayrak sarıldı. Kimisi reyting şehidi dedi, kimisi aşk şehidi!

Milletçe sahiplendik bu büyük aşkı!





Adı: Çağlar
Soyadı : Bölük

Onu ne söylesem size hatırlatamam. Ne gazetelere manşet oldu, ne de televizyonlar canlı yayınladı cenaze merasimini. Koskoca Türkiye'de sadece bir tane Köşe Yazarı onun hikayesini köşesine taşıdı. (Yılmaz Özdil)

Eşinin yanından ayrılalı yaklaşık 15 dakika olmuştu. Sevdiği bir kadın ve dünya tatlısı bir kızı vardı, mutluydu.

Bomba servis otobüsündeyeken patladı. Kesici bir cisim boğazına saplandı.

Güç bela cebinden telefonunu çıkarttı.

Asker adam bu, kurtuluşun olup olmayacağını bilir. Ne ambulansı aradı, ne de polisi. Sevdiği kadının numarasını tuşladı. Telefonunu kulağına götürdü eşinin sesini dinledi.

- Alo… hayataım… Alo

Cevap vermedi Çağlar çavuş. Eşi kardelen projesi ile okumuş öğretmen olmuştu. Akıllı kadındı. Belki de "Sesimden başıma bir felaket geldiğini anlar" diye düşündü ve o sesin çığlığa dönüşmesinden korktu.

"İyi günde ve kötü günde, yoksullukta ve bollukta, ölüm bizi ayırana kadar seni seveceğime yemin ederim." Verdiği sözü tuttu Çağlar çavuş.

Kapattı gözlerini, son nefesini verdi, kulağında sevdiği kadının sesi…

Çağlar Çavuş'un cenaze töreni Ata'nın ki kadar kalabalık değildi. Lakin eşi cenaze arabasının arkasından öyle asil yürüyordu ki binlere bedeldi, görülmeye değerdi.

Hepsini yazsam inanın roman olur.

Çağlar ile Elif, Fikret ile Duygu, Umut ile Derya…



Yıllardır şiirler yazıyorum. Bana hiç kimse "Kaç yaşından beri yazıyorsun" , "Nasıl yazıyorsun" gibi klasik soruları sormadı.

Oysa şair kısmına sorulan ilk sorular bunlardır.

Bana her zaman neden "Aşk" üzerine yazmadığımı soruldu.

Merak edenlere kısa ve net cevap veriyorum

- Biz aşktan anlamayız.


Okan Kilit