Ne kadar görgüsüz, ne kadar paçoz olduklarının karinelerinden biri de henüz hayatta iken adlarının oraya buraya verilmesidir. Hani ölür de anısını yaşatmak için adını bir yerlere kapak yapar birileri, anlarız.

Adamsı Büyükşehir Belediye Başkanı ve aynı Büyükşehirde Melih Gökçek Bulvarı var. Anlayacağınız veya çoğunluğun tınlamadığından belli ki anlamayacağınız, utanılacak bir kibri bir övünç kaynağı olarak sunan görgüsüz tayfasından. Gerçi hakkını yememek lazım; park adını belirten tabelaların altında bile adını yazıyorlar ki rahat rahat küfredebilelim kibirli, hödük, paçoz, görgüsüz şahsiyetsizliklerine.

Birçok şehirde "Recep Tayyip Erdoğan" bulvarı, olmadı caddesi, olmadı parkı var. Bu tayfanın adlarının verildiği üniversiteler var ki, evrensel bilimsel bilgi üretmesi gereken üniversite kavramına küfür gibi.

Hele adındaki Atatürk'ü çıkarıp yeni yapılan her futbol stadına henüz hayatta olan görgüsüzlerin veya kapital firmaların adlarının verilmesinin yanısıra "Arena" denilmesi var ki ne kadar küfretsem az gelir.

Arena nedir? Arena, siyasette ayak oyunlarının döndüğü yerdir. Roma'da, ölümüne dövüştürülen kölelerin hayatta kalmak için bir diğerini öldürmeye zorlandığı alandır. En basiti, NiFaK tohumu serpip boğaları sinirlendirme meydanıdır… Sporcunun zeki, çevik, ama en önemlisi ahlâklı olması arzusunun yerine, ona öküz tarlası yapmakla büyük bir medeniyet inşa edeceğini zanneden görgüsüz ve paçoz sürüsü…

* * *

Uyuz oluyorum hikâye anlatılmasına: Dindir, ümmettir, Müslümanlar kardeştir ayağına giden yurdum insanı, bit kadar kasabasından, ilçesinden, ilinden övünerek nasıl aptal bir milliyetçilik yaptığının farkında değil. Ula biz Ofliyiz, şöyle yaparuk böyle keseruk, oluuum akıllı ol biz Adanalıyık, var ya sıkıyorsa Bursa'ya gel gibi binlerce geyik var. Oysa biliniyor ki her kasabadan hırsız, mütecaviz şerefsiz çıkabildiği gibi, her köyden de delikanlı çıkabilir… Adamsı Kayseri'de doğduğu için "evrensel bilim" üretmesi gereken üniversitenin adı Abdullah Gül örneğin. "Nasıl da görgüsüz bir bakış açısıdır" eşiğini geçtik, aynı zihniyet Türk milliyetçiliğini ırkçılık olarak görüyor ve hatta ayaklarının altına alabiliyor. İşte gel de ona yanma…

Siz ne diyordunuz gâvurcada? Mikro muydu, neydi? İşte o milliyetçiliği yapan —ki ben ona BİT MİLLİYETÇİLİĞİ diyorum— hödükler Türk milliyetçiliğini kokmuş ayaklarının altına alıyorlar. Onu da geçtim, sırf babası o kasabalı diye birilerinin adını üniversiteye veriyorlar; bu da bitin küçüğü milliyetçiliğidir elbette.

* * *

Türk milliyetçiliğini kurtarma çabası, bit ve bit yavrusu milliyetçilerinin suyuna gitmeyi gerektirir noktasına geldi ya, bu da gözlerimden yaş getiriyor hayırlısıyla.

Elbette bütün mikro(p)lara, yani bit ve bit yavrularının milliyetçiliğine HAYIR!